Akvaryum canlılarına bebek gibi bakıyorlar

Akvaryum canlılarına bebek gibi bakıyorlar

Her gün meraklı ziyaretçilerini selamlayan akvaryum canlılarının sağlığı ve beslenmesi, alanlarında uzman ekiplerce kayıt altına alınarak yakından takip ediliyor.

Hayvansever ziyaretçileri kendilerine özgü hareketleriyle karşılayan, kimi ürkütücü gelen, kimi de şaşkınlık uyandıran ya da tebessüm ettiren akvaryum canlıları, uzman ekiplerin elinde bebek gibi büyütülüyor.

Akvaryumlar her yaştan insanı hobi ya da sosyal aktivite planlamaları kapsamında ağırlamaya devam ediyor. Birbirinden farklı hayvanları görerek keyifli zaman geçirmek için akvaryuma giden ziyaretçilere, sorunsuz gezinti ve bilgilendirmeler için akvaryum çalışanları rehberlik ediyor. Aynı zamanda akvaryum alanındaki canlıların özelliklerine dair bilgilendirme yazıları da ziyaretçilere kolaylık sunuyor.

Camla çevrili yaşam alanlarında misafirlerini karşılayan birbirinden farklı türden hayvanlar için işin mutfağında özel bir akuarist ekibi çalışıyor. Veterinerden su mühendisine, dalgıçtan teknik ekibe kadar alanında uzman personelden oluşan bu ekip, canlıların yaşam alanlarının temizliğinden, yemeklerinin hazırlanmasına ve sağlık durumlarına kadar birçok alanda görev üstleniyor. Akvaryumdaki canlıların tüm ihtiyaçları ve periyodik bakımlarını yakından hassasiyetle takip eden bazı çalışanlar, ailesinden daha çok buradaki hayvanlarla zaman geçiriyor.

Günün en az üçte birlik bölümünü iş yerinde geçiren akvaryum çalışanları, mesaiye 08.00'de başlıyor. Ziyaretçilere kapılarını saat 10.00'da açan akvaryumda personel, açılışa kadar canlıların besinlerini cinslerine ve boyutlarına göre hazırlıyor, tankları temizleyerek gerekli nem oranlarını kontrol ediyorlar.

Günde 40 kilogram besin tüketiliyor

Emaar Akvaryum ve Sualtı Hayvanat Bahçesi yöneticilerinden Tayfun Şengül, AA muhabirine, 2 bin türden oluşan 20 bin kara ve deniz canlısının barındığı, 4 bin metrekare kapalı alana sahip akvaryumda 65 personelin çalıştığını söyledi.

Ekibin yenilikçi ruhla çalıştığını anlatan Şengül, "Hayvanlarla ilgili operasyonu devam ettiren tüm arkadaşlarımız, konusunda uzman arkadaşlar. Su ürünleri mühendisi arkadaşlarımız da var, uzun yıllar sürüngenlerle çalışmış arkadaşlarımız da var, veteriner arkadaşlarımız da var. Bunların hepsi daha önceden belli eğitimleri alıp buraya gelmiş. Burada da yeni canlılar ya da sistemler geldikçe bunlarla ilgili bilgiler alıp kendimizi geliştirme yolundayız. Ekibimizi daha ileri taşımamız lazım ki hayvanlara daha sağlıklı bakalım." dedi.

Şengül, her hayvanın ayrı beslenme programı bulunduğunu ifade ederken, şöyle konuştu:

"Balıklar, günde bir defa besleniyor, her canlının vücut yapısına göre proteini bazısında yüksek, bazısında az. Bazısında lif, bazısında yağ yüksek. Bunlar belli oranlarda mutfakta hazırlanıp canlılara veriliyor. Sürüngenlerde yetiştirdiğimiz böcekler var, bunlarla besleniyorlar. Her hayvana farklı bir diyet var. Meyve yiyen sürüngen de var, protein ağırlıklı kurt yiyen sürüngen de, sadece marul yiyen de var."

Şengül, akvaryumdaki hayvanların günde yaklaşık 40 kilogram besin tükettiğini sözlerine ekledi.

"Sevdiğim işi yapıyorum"

Liseden mezun olduktan sonra bir süre reklam sektöründe çalışan ve ardından işten ayrılarak çok sevdiği işi yapmak için akvaryuma başvuru yapan 22 yaşındaki Muhammet Hüseyin Özkurt da hayvanları çok sevdiği ve yakından ilgilendiği için bu işe gönüllü olduğunu anlattı.

Evde farklı türden hayvanlar beslediğine vurgu yapan Özkurt, iki yıl önce akvaryumda kadroda yer olmadığı için canlıların yemeğini hazırlamak için mutfakçı olarak işe başladığını, ilk başta garipsediği mutfağa sonrasında alıştığını, sürüngenlere olan ilgisi sebebiyle de son 6-7 aydır bu bölümde çalıştığını belirtti.

Küçüklükten beri sürüngenlere ilgisinin yüksek olduğunu altını çizen Özkurt, "Özellikle ormana giderdik, ormanda yılan arardım. Bulurdum, alırdım. Zehirli olup olmadığını az çok anlıyorum." dedi.

İşinden memnun olduğunu dile getiren Özkurt, "Sevdiğim işi yapıyorum. Sevdiğimiz işi yaptığımız için mutsuz olmak gibi bir durum söz konusu değil." değerlendirmesinde bulundu.

Sürüngenlerin yemeğini de kendisi hazırlamaya devam eden Özkurt, besin konusunda da seçici olduklarını kaydetti.

Özkurt, "Besinler firmalar tarafından bize toplu olarak geliyor. Belki 'hayvanlara atık yem veriliyor' diye düşünebilirler. Öyle bir durum yok. Aynı sizin bizim yediğimiz gibi balıkçılardan alınıyor. Markaları bile aynı. Normal restoranlarda yediğiniz balığın aynısı burada doğranıyor. Öyle çürük ürün söz konusu değil. Biz mutfakta ne yapıyorsak, ne yiyorsak, nasıl hazırlıyorsak, buradaki canlılarımız için de aynı şekilde hazırlanıyor. Halden gelen sebzelerimizin hepsi temiz olmak zorunda, çürük olmamalı. Aldığımız yemlerin çözülmüş olmaması gerekiyor, hepsinin temiz olması gerekiyor." şeklinde konuştu.

"İkinci evimiz gibi buraya gidip geliyoruz"

Akuarist Fulya Güçlüer, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesinin ilk mezunlarından olduğunu, yaklaşık 3 yıl önce yarı zamanlı başladığı işi son iki yıldır su mühendisi olarak sürdürdüğünü anlattı.

Evinde kedi, köpek, kuş ve balık beslediğini, balığa ve suya ilgisinin çocukluktan başladığını söyleyen Güçlüer, "Burada ofis ortamı gibi çalışma şartlarımız yok. İkinci evimiz gibi buraya gidip geliyoruz. Penguenlerimizi, samurlarımızı besliyoruz. Ben burada şu anda sürüngenlerle çalışıyorum." dedi.

Balıkların metabolik atıklarının gübre olarak kullanılarak organik döngü oluşması konulu uygulamalı tezini akvaryumda hayata geçirme fırsatı bulduğuna değinen Güçlüer, "Burası bizim ikinci evimiz, buraya koşa koşa geliyoruz. Haftanın beş günü burada çok keyifli vakit geçiriyoruz." dedi.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.