Almanya’da can alan koruyucu aile uygulaması nedir?

Hollanda, Belçika gibi ülkelerde başlayıp Almanya’da sürdürülen ‘koruyucu aile’ adı altında Türk çocuklarının ailelerinden koparılması projesi bir can daha aldı.

Koruyucu aile uygulaması nedir? Türk çocukları hangi gerekçe ile ailelerinden alınıyor?

Alman Hükümeti uygulamaya koyduğu koruyucu aile projesi kapsamında, ülkedeki Müslüman çocukları, iyi bakılamadığı gibi gerekçelerle ailelerinden alıp, Alman Hıristiyan ailelere verebiliyor. 

Koruyucu aile için genel prosedür şu şekilde:

Himayeye alınan çocuklar uygun bir yere yerleştirilir. Bu, gençlik daireleri tarafından belirlenen bir kişi olabilir ki kısa vadeli bakım aileleri vardır (Bereitschaftspflege). Bunların dışında bakıcı biri ya da bir aile bulunamadığında çocuklar çeşitli yurtlara, barınma yerlerine teslim edilir. Burada seçim hakkı gençlik dairelerinindir.

Almanya’daki Müslüman ailelerin tepki gösterdiği uygulama tavizsiz sürdürülüyor. 

Koruyucu aile uygulaması kapsamında çok sayıda Türk çocuk ailesinden koparılmış durumda.
Almanya’daki koruyucu aile uygulaması şimdi de bir can aldı.

Almanya’da ‘annesi bakamıyor’ gerekçesiyle gençlik merkezi tarafından alınıp, koruyucu Alman aileye verilen 1.5 yaşındaki Savaş Taşkın, hayatını kaybetti.  

Alman ailenin hasta olduğu için ilaç verdiklerini, ardından da öldüğünü ileri sürdükleri Türk çocuğun kesin ölüm nedeni, otopsiyle ortaya çıkacak.

Geçtiğimiz yıllarda konu Türkiye gündeminde geniş yer almış, Meclis’te bu konu hakkında komisyon kurulmuştu ve yapılan araştırmalar neticesinde şu tespitlerde bulunulmuştu:

“Gençlik daireleri, çocukların sadece 3'te birini koruyucu ailelere teslim ediyor. Bugüne kadar, koruyucu ailelerde yaşanan sorunlar daha çok gündeme geldi. Ama Avrupa'da yerinde yaptığımız incelemelerde, yurtlarda kalan çocukların da çok ciddi sorunları olduğunu tespit ettik.”

“Yurtlar kapalı bir sistem, yurtlara giriş çıkışlar son derece zor ve oralarda ne olup bittiği bilinmiyor. Orada çocukların başta uyuşturucu olmak üzere, birçok kötü alışkanlığa yakalandığını; ailelerinden ve toplumdan koptuğunu, büyük bir bataklığa saplandığını gördük. Dolayısıyla sorunun önemli bir kısmının yurtlarda olduğunu tahmin ediyoruz.”