Cenap  Şahabettin kimdir, asıl mesleği neydi?

Cenap Şahabettin kimdir, asıl mesleği neydi?

Cenap Şahabettin kimdir, hangi dönem yaşadı, asıl mesleği neydi, şiirde hangi akımı temsil etti, şiirlerini hangi ölçüye göre yazdı, kimlerden etkilendi?

Servet-i Fünûn Edebiyatı’nın önemli temsilcilerinden, ünlü şair Cenap Şahabettin’in hayatını sizler için derledik… 

Cenap  Şahabettin kimdir, hangi dönem yaşadı, asıl mesleği neydi, şiirde hangi akımı temsil etti, şiirlerini hangi ölçüye göre yazdı, kimlerden etkilendi?

Babası Plevne’de şehit düşmüş bir binbaşıdır. Servet-i Fünûn edebiyatının önde gelen üç temsilcisinden biri olan Cenap Şahabettin 1870 yılında Manastır’da doğdu. İlk ve orta tahsillerinden sonra 1889 yılında Askerİ Tıbbiyeyi bitirerek doktor oldu. İhtisas için gönderildiği Paris’te (1890-94) yılları arasında dört sene kalarak yurda döndü. Çeşitli yerlerde hekimlik yaptıktan sonra 1896 sıhhiye müfettişliği göreviyle Hicaz’a gitti. 1908’den sonra politikaya atıldı. 1914’te kendi arzusuyla emekli olduktan sonra 1922’ye kadar Edebiyat Fakültesinde öğretmenlik yaptı. Cumhuriyet devrindeki hayatı edebi yazılar ve çalışmalarla geçti. 13 Şubat 1934’te beyin kanamasından ölerek Bakırköy Mezarlığına defnedildi.

ARUZ’DAN HİÇ VAZGEÇMEDİ

Cenap Şahabettin, başta şiir olmak üzere tenkit ve makaleler, vecizeler, biyoğrafya ile seyahat ve tiyatro eserleri yazmıştır. Daha 14-15 yaşlarındayken divan gazellerini taklit ederek şiire başlayan Cenap, İstanbul’da tıbbiye talebesi olduğu yıllarda bu çalışmalarını geliştirdi. Bir ara Recâizâde Mahmud Ekrem, Abdülhak Hâmid tesirine girmiş, dört yıl kaldığı Paris’te yakından takip ettiği sanat ve edebiyat çalışmalarına ileri derecede vakıf olarak İstanbul’a dönmüş, Servet-i Fünûnun yeniliklerinde öncülük yapmıştır. Hayatı boyunca aruz vezninden vazgeçmemiş, bu vezni şiirde sağlamak istediği iç mûsikî ve ahengin esas unsurlarından biri olarak değerlendirmiştir. Nazmı, nesir ile kelimelerdeki ses mûsikîsinin toplamına eşit gören şair, kelime tekrarları, ses oyunları ile kulağı okşamayı ön planda tutmuştur.

SEMBOLİSTLERDEN ETKİLENDİ

Bir bütün olarak ele alındığında şiirlerinde konuları sınırlamıştır. Şiirlerini bir tablo yapar gibi yazmış, konuda var olan unsurlara yer vererek, diğerlerini atmıştır. Biçim üzerinde ısrarla durarak muhtevacı şiir akımı ve anlayışlarına karşı çıkmıştır. Servet-i fünûn şairlerinin hemen benimseyip uyguladıkları bu özellikleri Paris’te kaldığı yıllarda Fransız şairlerinden ve edebi akımlardan aldı. Bilhassa parnasçılar ve sembolistlerin tesiri altında kaldı.

BATI ÖZENTİSİNDEN KURTULAMIYOR

Mecazlar konusunda Servet-i Fünûn ana hatlarını çizen Cenap Şehabettin, Batıdaki misallere özenerek hiç duyulmamış, yeni yeni isim ve sıfat takımları kurdu. O yıllarda da pek çok ağır tenkide maruz kalan ve edebiyatımızda benimsenmeyen bu mecazların en çok gülünç bulunan ve itiraz edilenleri arasında “sâat-ı semen-fâm, lerze-i rûşen, berf-i zerrîn, perî-i fikir...” gibileri sayılabilir. Onun bu yabancı, garip ve lügat kitaplarının derinliğindeki kelimelere düşkünlüğü bazı şiirlerini okunamaz hale getirmiştir.

SOSYAL MESELELERE HİÇ GİRMEDİ

Şair konularını ekseriyetle beşeri aşk, felsefe ve tabiat temalarından seçmiştir. Sosyal meselelere hiç yanaşmayan Cenap Şahabettin için “Şiirin amacı, yalnız güzelliktir” denilebilir. Şiirlerinde de duygu sığ kalır hatta felsefi şiirlerinde de fikri bir derinlik bulunamaz. İnanç konularında şüpheci bir tavrı vardır. Siyasi ihtiras ve şahsi kaygılarla dolu hayatı eserlerine de aksetmiştir. Kaprisli kişiliği kendisini, pek çok edebi tartışma ve tenkidin hedefi haline getirdi. Tartışmalarında edebi tenkitten ve makalelerinde bir taraftan seviyeli ve doyurucu olmakla birlikte, karşısındakini küçümsemek ve alaya almaktan da vazgeçmedi. Eserleri arasında önemli bir yer tutan Tiryaki Sözleri, ince ve ısırgan bir zekanın verimi olan sözlerle doludur. Biyoğrafya türündeki tek eseri William Shakspeare (Vilyem Şekspir)dir. Tenkit ve makalelerinin bir kısmı Evrâk-ı Eyyâm, Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh kitaplarında toplanmıştır. Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Âfâk-ı Irak isimleriyle yayınlanan seyahat eserlerinden başka, bazı tiyatro eserleri de vardır. Şiirleri kitap halinde toplanmıştır.

ELHÂN-I ŞİTÂ’dan,

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gâib eyliyen bir kuş gibi kar,

Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri, karlar;

Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyâz rîşe-i cenâh-ı melek, gibi kar;
Seni solgun hadîkalarda arar.
 

Gazeteilksayfa.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.