Dünyada ilk tıp fakültesini kim kurdu? Gıyaseddin Keyhüsrev kimdir?

Dünyada ilk tıp fakültesini kim kurdu? Gıyaseddin Keyhüsrev kimdir?

Dünyada ilk tıp fakültesini kim kurdu? Anadolu’da ilk hastaneyi kim açtı? Gıyaseddin Keyhüsrev kimdir, haçlı ordusuna karşı hangi başarıları elde etti? Selçuklu tahtında kaç yıl kaldı, hangi anlaşmaları yaptı, nasıl şehit edildi, mezarı nerede?

Dünya tarihinde ilk kez Kayseri’de tıp fakültesi kuran ve Anadolu’ya ilk kez en gelişmiş hastaneyi açan; Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli sultanlarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in hayatını sizler için derledik.    

Dünyada ilk tıp fakültesini kim kurdu? Anadolu’da ilk hastaneyi kim açtı? Gıyaseddin Keyhüsrev kimdir, hangi dönem yaşadı, haçlı ordusuna karşı hangi başarıları elde etti, Selçuklu Devleti’nin tahtında kaç yıl kaldı, hangi anlaşmaları yaptı, ticareti nasıl geliştirdi, nasıl şehit edildi, mezarı nerede?

İşte cevabı:

Gıyaseddin Keyhüsrev, Selçuklu Sultanı İkinci Kılıç Arslan’ın oğullarının en küçüğüdür. Babası İkinci Kılıç Arslan, yerine en layıkını tesbit etmek için ülkesini 11 oğlu arasında taksim edince, Gıyaseddin Keyhüsrev’e de Uluborlu ve civarını verdi (1182). 

HAÇLI ORDULARINI MAĞLUP ETTİ

I. Gıyasettin Keyhüsrev, meliklik döneminde idaresi altındaki uç bölgesinde oturan Türkmenler ve ağabeyleri Muhyiddin Mesut ve Kutbüddin Melikşah ile birlikte 1189’da Bizans İmparatorluğu’na, 1190’da Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa kumandasındaki Haçlı ordularına ağır kayıplar verdirdi. Ancak bir süre sonra kardeşler arasında saltanat mücadelesi başladı. Sivas Meliki Kutbüddin Melikşah başşehir Konya’ya gelip babasına kendisini zorla veliaht ilan ettirdi. Bunun üzerine Sultan Kılıçarslan, Uluborlu’ya Gıyasettin Keyhüsrev’in yanına giderek onu veliaht ilan etti ve onunla birlikte Konya’ya yürüyüp şehre hakim oldu. Gıyasettin Keyhüsrev ile beraber Kutbüddin Melikşah’ın idaresindeki Aksaray’ı kuşattığı sırada hastalandı ve Konya’ya götürülürken vefat etti.

BABASININ ARDINDAN TAHTA ÇIKTI (1192-1196, 1205-1211)

Ardından da Gıyasettin Keyhüsrev 1192 yılında Konya’da tahta çıktı. Böylece Anadolu Selçuklu Devleti’nin 7. Hükümdarı oldu. Kardeşleri onun Sultanlığını tanımamakla birlikte kendilerini resmen Sultan ilan etmeye de çekindiler. I. Gıyasettin Keyhüsrev, bu ilk saltanat yıllarında ihtiraslı ağabeyi Kutbüddin Melikşah’ın ölümü ve diğer kardeşlerinin birbiriyle mücadeleleri sebebiyle tahtını muhafazada herhangi bir zorlukla karşılaşmadı.

2. Gıyasettin Keyhüsrev kimdir HABERİ İÇİN TIKLAYIN

BİZANS SEFERLERİ

Konya-İstanbul arasında ticaret kervanı işleten Selçuklu tacirlerini hapse attırıp mallarına el koyan Bizans İmparatoru III. Aleksios’a karşı seferler düzenleyen Gıyasettin Keyhüsrev, Menderes nehrine kadar uzanan Bizans topraklarını fethetti. Bu sırada esir aldığı Hıristiyan halkını Akşehir’e yerleştirip kendilerine toprak, ziraat aletleri ve tohumluk vererek üretici duruma gelmelerini sağladı; onlardan beş yıl müddetle vergi almadı. Bizans İmparatorluğu ile anlaşma yapılınca bu esirler ülkelerine dönmek istemediler. Sultanın bu politikasını öğrenen pek çok Hıristiyan Selçuklu ülkesine göç etti, böylece birçok Bizans şehri boşalmış oldu.

TAHTI AĞABEYİNE BIRAKTI

Kısa bir süre sonra Sultanın ağabeyi Tokat Meliki Rükneddin Süleyman Şah diğer kardeşlerine karşı üstünlük sağladı ve kalabalık bir ordu ile I. Gıyasettin Keyhüsrev’in savunduğu Konya’yı kuşattı. Karşı koymanın mümkün olmadığını gören Gıyasettin Keyhüsrev, 1196’da istediği yere gitmesine izin verilmesi şartıyla tahtı II. Rükneddin Süleyman Şah’a bırakmak zorunda kaldı. I. Gıyasettin Keyhüsrev, tahtı yeniden elde etmek ümidiyle bir süre Selçuklulara tâbi Ermeni Leon’un prenslik merkezi Kozan’da, ardından kardeşleri Tuğrul Şah ve Kayser Şah’ın yanında Elbistan ve Malatya’da kaldıktan sonra Eyyubi Hükümdarı el-Melikü’l-Adil’in yanına Halep’e gitti. Bir süre de Diyarbakır’da ve Ahlatşahlardan Balaban’ın yanında kaldı. Ziyaret ettiği hükümdarlardan umduğu desteği bulamayınca Trabzon’a geçerek oradan bir gemiyle vaktiyle babası Kılıçarslan’ın yaptığı gibi İstanbul’a gidip Bizans’a sığındı. İmparator III. Aleksios, onu Bizans’ın ileri gelen devlet adamlarından Manuel Mavrozomes’in kızı ile evlendirdi. Gıyasettin Keyhüsrev, Haçlıların Şubat 1204’te İstanbul’u işgali üzerine kayınpederinin bulunduğu kaleye gitmek zorunda kaldı.

TAHT İÇİN KONYA’YA DAVET EDİLDİ

Bu sırada II. Rükneddin Süleyman Şah ölmüş, yerine küçük yaştaki oğlu III. Kılıçarslan tahta çıkmıştı. Buna karşı çıkan Selçuklu Emiri Mübârizüddin Ertokuş ile Selçukluların hizmetine girmiş olan Danişmentli emirleri Muzafferüddin Mahmud, Zahirüddin İli ve Bedreddin Yusuf’un gayretleri sonucu Hacib Zekeriyya, I. Gıyasettin Keyhüsrev’e gönderilerek Selçuklu tahtına oturmak üzere Konya’ya davet edildi.

YENİDEN TAHTA ÇIKTI

I. Gıyasettin Keyhüsrev, daha önce meliklik yaptığı Uluborlu’ya gelip burada hazırladığı ordusuyla Konya üzerine yürüyerek şehri kuşattı, fakat mağlup olarak Ilgın’a çekildi. Bu esnada, babası II. Kılıçarslan’ın askerî üssü olan ve Konya ile rekabet halinde bulunan Aksaray halkı onu kendi şehirlerine davet ettiler. Bu defa Konyalılar, Aksaraylılardan önce davranıp şehirde I. Gıyasettin Keyhüsrev adına hutbe okuttular ve tahta çıkmak üzere Konya’ya çağırdılar. Gıyasettin Keyhüsrev, Mart 1205’te hemen şehre gidip ikinci defa Anadolu Selçuklu Devleti’nin tahtına oturdu.

İKTİDARINI PERÇİNLEDİ

Gıyasettin Keyhüsrev ilk iş olarak oğulları İzzeddin Keykâvus’u Malatya’ya, Alâaddin Keykubad’ı Tokat’a, Celâleddin Keyferidûn’u Koyluhisar’a melik tayin etti. Ancak bu defa adlarına para bastırıp hutbe okutmalarına, merkezin izni olmaksızın komşu devletlerle savaş veya barış yapmalarına izin verilmedi. Sultanın kardeşi Mugisüddin Tuğrul Şah yine Erzurum’a melik olarak kaldı. Diğer kardeşi Muizzüddin Kayser Şah da Urfa’da bırakıldı. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Artuklu, Mengücüklü ve Eyyubi emirleri Gıyasettin Keyhüsrev’e tâbi olduklarını bildirdiler. Haçlıların İstanbul’u işgal ederek burada bir Latin devleti kurmalarından sonra Komnenos ailesinden Theodoros Laskaris İznik ve civarında bir devlet kurdu; yine aynı aileden Aleksios ve David de Karadeniz kıyılarında merkezi Trabzon olan başka bir devlet kurup sınırlarını genişletmeye başladı.

Bu gelişme Anadolu Selçuklu Devleti’nin aleyhine bir durum ortaya çıkardı. Asya’dan gelip Karadeniz’e ve Avrupa’ya ulaşan milletlerarası transit ticaret yolu tehlikeye düştü. Sultan Gıyasettin Keyhüsrev, Aleksios’un Samsun’u işgale girişmesi üzerine harekete geçerek onu yenilgiye uğrattı ve Samsun çevresini yeniden Selçuklu sınırları içine aldı. Böylece Asya-Avrupa ticaret yolu da emniyet altına alınmış oldu. Bu arada Sultan kayınpederi Manuel Mavrozomes’e Denizli, Honas ve Ege denizine kadar uzanan Menderes vadisini içine alan bölgenin idaresini vermek suretiyle gittikçe güçlenen Laskaris’in yayılma politikasına karşı tedbir aldı.

ANTALYA’NIN FETHİ

I. Gıyasettin Keyhüsrev, daha sonra Avrupa ve Mısır’dan gelen ticaret gemilerinin uğrak yeri olan, dolayısıyla Akdeniz’de önemli bir ihracat ve ithalat limanı durumunda bulunan Antalya’nın fethine girişti. Şehir bu sıralarda Aldo Brandini adlı bir İtalyan’ın elindeydi. Anadolu’nun diğer yerlerinde olduğu gibi Latin-Rum iktidar mücadelesi sebebiyle Antalya yolu ve limanında güven kalmamış, Asya ve Afrika’dan gelen gemiler soyulmaya başlanmıştı. Şehri kuşatan Gıyasettin Keyhüsrev, Aldo Brandini’nin Kıbrıs’tan yardım alarak direnmesi sebebiyle başarılı olamayıp bir ara çekilmek zorunda kaldıysa da Latin idaresinden memnun olmayan Rum ahalinin daveti üzerine kuşatmayı yeniden başlattı ve çok geçmeden 1207’de şehri fethetti; şehrin vali ve kumandanlığına subaşı Mübârizüddin Ertokuş’u tayin etti. Antalya’nın fethinin ardından Anadolu Selçuklu Devleti iktisadi bakımdan büyük gelişmeler gösterdi.

TİCARETİ GELİŞTİRDİ

Selçuklular ilk defa Avrupalılarla ticarî münasebetlere girip antlaşmalar yaptılar. Sultan, daha önce mal yüklü gemileri soyulan tacirlere tazminat ödenmesi hususunda özel bir emir çıkardı. Ticaret kervanlarından alınan bâc ve geçiş vergilerini de kaldırdı.

ERMENİLERLE MÜCADELE

Rükneddin Süleyman Şah’ın ölümünden sonra ortaya çıkan buhranlardan faydalanan vasal Çukurova Ermenilerinin Selçuklu ülkesine saldırılarda bulunmaya başlamaları üzerine Sultan Gıyasettin Keyhüsrev, 1208-1209 yılında Ermenilere karşı harekâta girişerek Maraş’ı Selçuklu topraklarına kattı. Ardından Eyyubi hükümdarları el-Melikü’l-Âdil ve el-Melikü’z-Zâhir aracılığıyla kendisine barış için müracaatta bulunan Ermeni Prensi Leon’la Anadolu Selçuklularına sadık kalması, Türkiye-Suriye ticaret yoluna ve Halep Eyyubi sınırlarına saldırmaması, ayrıca savaş tazminatı ödemesi şartıyla bir barış antlaşması imzaladı.

giyaseddin-keyhusrev.jpg

SAVAŞTA ŞEHİT DÜŞTÜ

İznik Bizans İmparatoru Laskaris, Selçukluların Anadolu’ya hakim bir duruma geçmelerini hoş karşılamıyordu. Bu sebeple İstanbul Latin İmparatoru Henri ile bir antlaşma yaptı. İznik tahtını ele geçirmek isteyen III. Aleksios da onu Laskaris’e karşı tahrik etti. Gıyasettin Keyhüsrev beraberinde III. Aleksios olduğu halde I. Laskaris’e karşı harekete geçti. Denizli-Lâdik arasındaki Antiochia şehri civarında yapılan savaşta Selçuklu ordusu galip durumda iken askerler yağmaya girişti. Bu sırada Sultan, çevresinde kimsenin kalmadığını gören bir Rum askeri tarafından şehit edildi. Bunun üzerine paniğe kapılan Selçuklu askerleri geri çekilmeye başladı. Haziran 1211’de yapılan savaşta Bizans ordusu da çok ağır kayıplar verdi.

ALAADDİN TEPESİNE DEFNEDİLDİ

Geçici olarak Alaşehir’e defnedilen sultanın cenazesi, daha sonra 1211 Haziran sonu Konya’ya götürülüp Alaaddin Camisi yanındaki Sultanlar Türbesi’ne defnedildi.

DÜNYADA İLK KEZ TIP FAKÜLTESİNİ KURDU

I. Gıyasettin Keyhüsrev edip, şair ve alimleri himaye eder; imar, ziraat ve kültür faaliyetlerini desteklerdi. Adil bir sultan olup haftanın iki günü bizzat Divan-ı Mezalim’e başkanlık yapardı. Antalya’yı fethederek Anadolu’yu milletlerarası ticaret yollarının merkezi haline getirmiş, Selçuklu Devleti’nin iktisadî durumunu kuvvetlendirmiştir. Selçuklu tarihinde ilk defa Venedikliler ve Kıbrıs Krallığı ile bir ticaret antlaşması imzalamıştır. Kayseri’de kız kardeşi adına 1205-1206’da inşa ettirdiği Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi, İslami dönemde Anadolu’da yaptırılan en eski hastane ve dünyanın ilk tıp fakültelerinden biridir. Râvendî Râĥatü’ś-śudûr ve âyetü’s-sürûr adlı eserini Gıyasettin Keyhüsrev’e ithaf etmiştir.

 

Gazeteilksayfa.com


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.