Mehmet YILDIRIM

Mehmet YILDIRIM

Ekonomini temelinde iki farklı fikir

Ekonomini temelinde iki farklı fikir

Ekonominin insan ve insan hayatına olan etkisinden, tabiatla olan bağlantısından ve bu iki grubun aralarındaki ilişkiden bahsettik. Ayrıca bu ilişkilerin sosyal ve kültürel değerlerin kontrolünde olduğunu söyledik. 
      Bu fikir tartışmaların ışığında baktığımız zaman anlıyoruz ki, farklı zaman ve mekanlarda farklı eğilimler içinde bulunmasına rağmen, ekonomik faaliyetler, daima kendini çevreleyen ve kontrol eden sosyal ve kültürel değerlerle beraber bulunmaktadır. 
     Bu noktada iki farklı tarihi ve felsefi fikir karşımıza çıkmaktadır. Biri temelde ekonomik faaliyetlerin, kendini kontrol eden değerleri biçimlendirdiğidir. Diğeri ise ekonomik faaliyetleri sosyal ve kültürel değerlerin biçimlendirdiğidir. Bu iki fikir Almanya’da ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Bunlar, Hegel’in ortaya attığı tarih idealizmi ve K. Marks’ın savunduğu tarih materyalizmidir. Burada esas olan diyalektiklerdir. Hegel diyalektiğini önce kurmuş, K. Marks ise bu diyalektiği tersine çevirmiştir. 
      Hegel idealist ve milliyetçi bir düşünürdür. Hegel’e göre: Tarihin mantığında, toplumlarda ortaya çıkmaya başlayan, gözle ile görünmeyen, insan yazgısının kumaşını dokuyan, gene fikirlerdir. Fikirler, filozofun zeki bakışının altında cereyan etsinler, cisimler şeklinde birbirlerini takip etsinler, bunlar daima aynıdırlar ve onların tevali sırası değişmez.  Akıl, hareket halinde bir mantık olan tarihin, bizzat özüdür. Yüzeysel görüşlü tarihçiye göre, doğan, gelişen ve mahvolan imparatorluklardır, savaşan kavimlerdir, birbirini yok eden ordulardır; fakat bu milletlerin ve orduların arkasında, birbirleriyle savaşan fikirler vardır. ( Alfred Hegel, Felsefe Tarihi)
    Karl Marks ise, bu konuda ki düşüncelerini şöyle özetler: Uzun uzadıya uğraştıktan sonra eriştiğim ve bütün incelemelerime öncülük eden genel kanaatlerimi şu şekilde özetlemek mümkündür. İnsanlar, sosyal üretim işinde, zorunlu ve iradelerinden bağımsız olan, birtakım ilişkilere girişirler; bu üretim ilişkileri, üretimin maddi güçlerinin gelişmesinde belirli bir evreyi karşılar. Bu üretim ilişkilerinin toplamı da toplumun ekonomik yapısını teşkil eder. İşte sosyal şuurun belirli şekillerini karşılayan kanuni ve politik üst yapılar (din, ahlak, hukuk, estetik, felsefi ve politik değer ve müesseseler), hep bu gerçek temel üzerine kurulmuştur. Maddi hayatta ki üretim tarzı, politik ve manevi sosyal oluşumlar genel karakteri belirtir. İnsanların şuuru geçim tarzını belirmez, tersine geçim tarzı onların şuurunu belirtir. (Prof. N.S. Kösemihal, Sosyal Tarih) 
      Anlaşıldığı üzere, Hegel’e göre, tarihte ki bütün hareketlilikleri, beş duyumuza yansıyan ve toplum hayatında ortaya çıkan bütün maddi ve manevi eğilimleri doğuran ve hareket ettiren temel değer, fikirler yani ideallerdir. Toplum hayatında gözlemlediğimiz maddi hareketlilikleri fikirler; idealler biçimlendirir. Karl Marks, direk olarak bu görüşün tersini savunmaktadır. Marks’a göre fikir ve şuuru şekillendiren temel değer, maddi üretim ilişkileridir. 
     Şimdi burada konu şu noktaya gelmektedir. Felsefe tarihindeki, bilgiyi tayin eden insanın şuuru ve zekâsı mıdır, yoksa dışımızdaki objeler midir? Haftaya bunu konuşacağız inşallah.
Selametle…  
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR