Erdoğan: Kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor

Erdoğan: Kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi netice zamanı ve Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar. "

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 27'nci Dönem 4'üncü Yasama Yılı açılış konuşmasını yaptı. Erdoğan, konuşmasının başında Meclis'in ilk başkanı ve Cumhuriyet'in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye'nin gelişip kalkınmasında emeği geçen herkese şükranlarını sunarken, şehitleri ve gazileri rahmet, minnet ve hürmetle andı. Türkiye'nin mücadelesinin kıyamete kadar süreceğini bilerek daima hazırlıklı güçlü ve tedbirli olacağını söyleyen Erdoğan, "Tarihimizi ne kadar iyi bilir ona ne kadar iyi sahip çıkarsak, geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Tüm adımlarımızı işte bu anlayışla atıyoruz. Türkiye gerisinde kesintisiz ve çok geniş bir coğrafyaya yayılmış 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneği olan dünyadaki nadir ülkelerden biridir. Böyle bir ülke, kökü de geleneği de ahlakı da olmayan, gücünü sömürgecilikten ve açgözlülükten alan devletlerle aynı yöntemleri kullanamaz. TBMM'nin yasama alanında temsilcisi olduğu kadim ve asil duruş evlatlarımıza bırakacağımız en kıymetli hazinedir. Ülkemizin terörle mücadelesinde ve uluslararası alanda haklarını koruma gayretlerinde net tutum sergileyen Meclisimizin tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum" dedi.

'15 TEMMUZ'DAKİ CESUR DURUŞ DÜNYA DEMOKRASİ TARİHİNE GEÇTİ'

TBMM'nin 100'üncü yıl dönümünü koronavirüs salgınının yayılma günlerine denk gelmesi sebebiyle arzu ettikleri görkemde kutlayamadıklarını belirten Erdoğan, "Bizim Meclisimiz herhangi bir Meclis değildir. Burası 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' ilkesiyle milli iradenin tecelligahı olmuş yerdir. Burası 'ya istiklal ya ölüm' şiarıyla ülkemizin istiklal harbini bizzat yönetmiş gazi bir meclistir. Burası 'hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım' meydan okuyuşuyla istiklaline ve istikbaline sahip çıkan bir milletin evidir. Burası coğrafyamızdaki son sığınağımız, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Meclistir. Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçmesiyle başlayan demokratik dönüşümler de hep TBMM tarafından gerçekleştirilmiştir. Nice darbelere ve darbe girişimlerine muhtıralara vesayetin sinsi oyunlarına rağmen, bu kutlu çatı daima temsilcisi olduğu milletin onurunu korumuştur. Elbette burada hatırlamak istemediğimiz kimi müessif hadiseler de yaşanmıştır. Özellikle 15 Temmuz gecesi bu Meclis'in ortaya koyduğu cesur ve kararlı duruş dünya demokrasi tarihine geçmiştir. Türkiye'yi demokrasiye bedel ödemeden sahip olmuş bir ülke diye itham edenler umarız 15 Temmuz gecesi bu bühtanlarından dolayı utanç duymuşlardır" diye konuştu.

'İDEAL UYGULAMA SEVİYESİNE GELMESİ VAKİT ALACAKTIR'

Türkiye’nin elde ettiği tüm kazanımlarda Meclis'in en büyük pay sahibi olduğunu, son 18 yılda bu çatı altında gerçekleştirilen reformlar ve yapılan düzenlemelerin hayranlık verici bir başarı hikayesi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi diğer kurumlarımız gibi Meclisimizin de kendi alanına yoğunlaşabilmesine imkan sağlamıştır.  Elbette böylesine köklü yönetim sistemi değişikliklerinin ideal uygulama seviyesine gelmesi vakit alacaktır. Eski alışkanlıklarla yeni bir sistemi sürdürmenin zorluklarını her alanda yaşıyoruz ama her geçen gün yasama yürütme ve yargının yeni sistem doğrultusunda kendini geliştirdiğini görüyoruz. Yeni reformlarla hukuki ve icrai olarak tespit ettiğimiz aksaklıkları gideriyor, çıtayı sürekli yukarıya taşıyoruz. İnşallah Türkiye bu konuda da dünyaya örnek olacak başarılara da imza atacaktır. Meclisimizin yeni yasama yılında bu çerçevede çok önemli çalışmalar gerçekleştireceğine inanıyorum. Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi konduğu ve korunduğu yerin Meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni dönemde Meclis çalışmalarına katkı verecek her partiden milletvekillerimize şimdiden teşekkür ediyorum" ifadesini kullandı.

'AZERİ KARDEŞLERİMİZ KENDİ GÖBEKLERİNİ KESMENİN ADIMINI ATTILAR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin küresel krizlerin en çok yaşandığı coğrafyanın tam merkezinde yer aldığını belirterek, yaklaşık 30 yıl önce yaşanan katliam ve çatışmalardan sonra Balkanların halen kalıcı barışa ve huzura kavuşamadığını, Karadeniz'de Kırım'ın işgaliyle başlayan krizin her an yeniden tırmanma potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırısı ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Nitekim Dağlık Karabağ’'ı işgal eden Ermenilerin Azerbaycan'a saldırısıyla başlayan çatışmalar bunun en somut örneğidir. Burada bir kez daha Azerbaycanlı kardeşlerimizin işgal altındaki topraklarını kurtarma ve vatanların koruma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Özellikle 'Minsk Üçlüsü' denilen Amerika, Rusya, Fransa ve bunların hala 30 yıla yakın zamandır bu sorunu ihmal ettikleri için bugünlere yansıyan bu olumsuz gelişmeler karşısında ateşkes arayışı içinde olmaları her şeyden önce kabul edilebilir bir şey değildir. Ha bir şey mi isteniyor? O zaman işgalcilerin bu topraklardan çıkmaları gerekir ki, burada bir çözüme ulaşılsın. 1 milyon kilometrekarelik alandan ayrılmış oyan Azeri kardeşlerimiz şu anda topraklarına dönecekleri günü bekliyorlar, onun hasreti içerisindeler. Buna kimse yanaşmıyor. Önce bir defa bunu masaya getirin. Bunları biz Sayın Putin ile görüştük. Sayın Macron ile de görüştük. Ama hep oturdular, konuştular, netice yok. İşte şimdi netice zamanı ve Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar. Ermenilerin kadim Azerbaycan toprağı Karabağ'ı işgaline ve gerçekleştirdikleri sivil katliamlarına karşı kör, sağır, dilsiz kalanların bugün sergiledikleri tavır da ikiyüzlülüktür. İşgalcilere sessiz kalıp vatanlarını savunanları ve onların yanında yer alanları suçlayanların sözünün bizim nezdimizde kıymeti yoktur. Türkiye olarak kendimizi iki devlet tek millet olarak gördüğümüz Azerbaycanlı kardeşlerimize tüm imkanlarımızla ve tüm kalbimizle destek vermeyi sürdüreceğiz."

'ERMENİSTAN YÖNETİMİNİ  İFTİRA ATMA GAYRETİ DE KURTARAMAYACAK'

"Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ermenistan yönetiminin her şeyi bir kenara bırakıp ısrarla Türkiye'ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak. Bu haydut devlete destek verenlerin kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum. Rabbim Azerbaycanlı kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun. Bu mücadelede şehit düşenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum."

Irak'ta Körfez Savaşı'ndan beri süren istikrarsızlığın en çok Türkiye'ye zarar verdiğini, terör örgütünün yıllarca Irak'ın sınıra yakın bölgelerini üs olarak kullanıp Türkiye'de kanlı eylemler yaptığını belirten Erdoğan, "Son dönemde terör tehdidini kaynağında kurutma stratejimiz çerçevesinde Irak sınırındaki örgüt yuvalarını birer birer ortadan kaldırıyoruz. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin de rahatsız olduğu bu fitne çukurlarını tamamen bitirene kadar operasyonlarımız sürecektir. Bağdat yönetiminin Türkmen kardeşlerimizin de haklarını gözetecek şekilde bir an önce ülkede siyasi birliği ve toprak bütünlüğünü sağlaması en büyük temennimizdir" dedi.

'SON TERÖRİSTİ İMHA EDENE KADAR HAREKATLARIMIZ SÜRECEK'

Bölgede 10'uncu yılına ulaşan Suriye meselesinin her boyutunun Türkiye'yi çok yakından ilgilendirdiğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin 40 yıllık terörle mücadelesinde de 911 kilometrelik sınıra sahip olduğu Suriye'nin her zaman kritik bir konumda yer aldığını aktardı. Suriye'de DEAŞ ve PKK/YPG terör örgütlerinin varlığına ve Türkiye'ye gelen 4 milyona yakın Suriyeli mülteciye işaret eden Erdoğan, "Dünyada Suriye meselesine her boyutuyla müdahil olma hakkına sahip bir ülke varsa, o da Türkiye'dir. Her kim 'Türkiye'nin Suriye'de ne iş var' diyorsa ya bölgeyi ve tarihini bilmiyordur ya da kafasında başka hesaplar yapıyordur. Türkiye'de Suriye'de ülkenin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü temelinde bir çözüm bulunana kadar sınırlarını güvenlilik altına almak için her yolu ve yöntemi kullanmayı sürdürecektir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekatlarımızı bu amaçla gerçekleştirdik. İdlib'de de bu amaçla bulunuyoruz. Sınırlarımızı terör örgütlerine ve onları maşa olarak kullananlara teslim etmedik, etmeyeceğiz. Güvenli hale getirdiğimiz bölgeler dışında kalıp da halen ülkemize ve kardeşlerimize yönelik saldırıların kaynağı durumundaki her yerde son teröristi de imha edene kadar harekatlarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.

'AB, ŞIMARIKLIKLARIN ESİRİ, SIĞ BİR YAPIYA DÖNÜŞMÜŞTÜR'

Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye Suriyeli sığınmacılar için verdiği 3+3 milyar euro yardım sözünü hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sonra kırk dereden su getirerek bunun çoğunun üzerine yatan yine AB olmuştur. Bir de doğru konuşmuyorlar, dürüst değiller, biz onlara her şeyi rakamlarıyla söylüyoruz. İspat mı istiyorsunuz buyurun yaptığımız yatırımları gelin yerinde görün, ama işine gelmiyor. Kendi güvenlik ve refah kaygılarıyla insanlığın asgari şartlarını dahi bir kenara bırakanlardan ülkemizin gösterdiği erdemli tavrı anlamalarını beklemiyoruz. Bugüne kadar 411 bin Suriyelinin gönüllü ve güvenli bir şekilde ülkesine dönmesi ülkemizin doğru olanı yaptığımızı gösteriyor. Suriye'deki krize siyasi çözüm bulunması için uluslararası platformlarda yürütülen çabaların da en etkin destekçisi Türkiye'dir. İnşallah o gün gelene kadar hem sınırlarımızı korumayı hem mazlumlara sahip çıkmayı sürdüreceğiz."

Konuşmasında Doğu Akdeniz'deki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye olarak Akdeniz'de çatışma, gerilim, haksızlık hukuksuzluk peşinde asla değiliz. Tek talebimiz ülkemizin haklarına hukukuna çıkarlarına saygı gösterilmesidir. Akdeniz'deki siyasi ve ekonomik potansiyelin paylaşımı ile ilgili anlaşmazlıkların hakkaniyet temelinde çözülmesi öncelikli tercihimizdir. Ancak Yunanistan'ın ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin 2003 yılından beri ortaya koydukları tavır maalesef bunun çok uzağındadır. AB ise Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin şımarıklıklarının esiri olarak etkisiz ufuksuz sığ bir yapı haline dönüşmüştür. Bölgemizde ortaya çıkmış olup da AB'nin inisiyatifi ve ağırlığı ile çözüme kavuşmuş tek bir sorun yoktur. Tam tersine birliğin müdahil olduğu her kriz yeni boyutlar kazanarak büyümüştür. Bu tablo karşısında Türkiye'nin önünde kendi imkanları ve politikalarını kararlılıkla hayata geçirme dışında bir seçenek kalmamıştır. Libya ile yaptığımız anlaşma ülkemizi Akdeniz'den tamamen tasfiye girişimlerine verdiğimiz cevaplardan sadece bir tanesidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını korumak için başlattığımız çalışmaları bu anlaşmayla çok daha geniş bir alana yayma imkanı bulduk" diye konuştu.

'GERİLİMİ TIRMANDIRMAK DA KARŞIMIZDAKİLERİN TERCİHİ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi sahillerine hapsedecek haritalar ve taleplerle karşılarına çıkanların önce tehdit ve şantaj dilini denediklerini, Türkiye'nin siyasi ve diplomatik gücü yanında Türk ordusunun kara, deniz ve hava unsurları ve istihbaratıyla desteklediği kararlı duruşunun ardından diyalog yönetimini kabul etmek mecburiyetinde kaldıklarını belirtti. Erdoğan, "Özellikle Almanya'nın yoğun çabalarıyla gelinen bu noktada, meseleyi görüşmeler vasıtasıyla çözmek de, gerilimi yeniden tırmandırmak da, hatta iş o raddeye gelirse çatışma çıkarmak da karşımızdakilerin tercihidir. Biz diyalog kanallarını açık tutan kararlı duruşumuzu sonuna kadar koruyacağız. Çatışmaların arttığı bir dünyada barış için Türkiye kadar mücadele eden, fedakarlık yapan acaba kaç ülke vardır? Dünyanın en büyük ekonomisi olmadığımız halde insani yardımlarda ilk sırada yer almamız bunun ispatı değil midir? Sınırlarımızdaki güvenlik risklerine ve ekonomik yüküne rağmen dünyanın en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi olmamız bunun ispatı değil midir? BM'den İslam İşbirliği Teşkilatı'na kadar her platformda gücümüzü ve inisiyatiflerimizi hep arabuluculuktan yana kullanmamız bunun ispati değil midir? Bu gerçekler ışığında AB ve komşularımız başta olmak üzere tüm ülkeleri Türkiye’nin verdiği güvenlik ve barış mücadelesini desteklemeye, en azından bu mücadeleye saygı duymaya davet ediyoruz" ifadesini kullandı.

'FİLİSTİN VE KUDÜS DAVASININ SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ'

Türkiye'nin ve milletin hassasiyetle takip ettiği bir diğer krizin de İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulüm ve Kudüs’ün mahremiyetini hiçe sayan fütursuz uygulamaları olduğunu söyleyen Erdoğan, "Asırlarca birlikte yaşadığımız mazlum Filistin halkının her platformda haklarını dile getirmeyi, ülkemiz ve milletimiz adına bir şeref kabul ediyoruz. Bu anlayışla, hem küresel vicdanın kanayan yarası Filistin davasının hem de Kudüs davasının sonuna kadar takipçisi olacağız" dedi. 

Konuşmasında ekonomik verileri de paylaşan Erdoğan, Türkiye'nin büyük umutlarla başladığı 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,4 oranında büyüme kaydettiğini, koronavirüs salgın sürecinde açıkladıkları destek ve paketlerin toplam ekonomik büyüklüğünün 495 milyar lirayı, yani milli gelirin yaklaşık yüzde 10'unu bulduğunu anlattı. Kısa çalışma ödeneği yoluyla bugüne kadar 19 milyar liraya yakın kaynağı doğrudan çalışanlara aktardıklarını, istihdamı korumak için devreye aldıkları nakdi ücret desteğiyle 4,5 milyar liraya yakın bir kaynak kullandıklarını kaydeden Erdoğan, yılın ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 9,9'luk eksi büyümenin üzüntü verici olduğunu, ancak genel tabloya bakıldığında Türkiye'nin, OECD ve AB ortalamalarının çok altında bir daralmayla bu süreci geride bıraktığını dile getirdi.

'SALGINDAN EN AZ ETKİLENEN 3'ÜNCÜ EKONOMİYİZ'

Erdoğan, "Üçüncü çeyrekle ilgili tüm öncü göstergeler, hamdolsun, ekonominin hızla toparlandığına ve kayıpların kısa sürede telafi edileceğine işaret ediyor. Açıklanan her endeks ve veri, bu tabloyu destekliyor ve ileriye taşıyor. Salgının, dünya ekonomisinde yol açtığı dış talep daralmasına rağmen eylül ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,8 artarak 16 milyar doları aşmıştır. Bunun, Cumhuriyetin tarihindeki en büyük eylül ayı ihracat rakamı olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum" dedi.

Amaçlarının 'V' tipi bir toparlanmayı sağlayıp 2020'yi artı büyümede kapatmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, gelecek yıl için belirledikleri büyüme oranının ise yüzde 5,8 olduğunu bildirdi. Türk ekonomisinin, yaşadığı bunca saldırının ve şokun ardından, kırılganlıklara karşı daha dayanıklı, krizlere karşı daha hazırlıklı bir yapıya kavuştuğunu ifade eden Erdoğan, "Gelişmiş ülkeler dahil pek çok devlet, salgın döneminde sağlık hizmetlerinde başlayan sarsıntının, tüm ekonomilerine ve yönetim sistemlerine sirayet etmesine engel olamamıştır. Türkiye ise tüm bu alanlarda gösterdiği olumlu yönde bir ayrışmayla bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı konumuna gelmiştir. OECD, Türk ekonomisini, dünyada salgından en az etkilenen 3'üncü ekonomi olarak göstermiştir. Bütçe açığındaki kısmi artış gibi olumsuzluk konusunda dahi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha iyi durumdayız. Dünya Bankası'nın İş Yapma Kolaylığı Endeksinde 10 basamak birden yükselerek, 33'üncü sıraya çıkmamız, yapısal reformlarımızın başarısını gösteriyor" diye konuştu.

'SALGINLA MÜCADELEYİ KARARLI ŞEKİLDE SÜRDÜRECEĞİZ'

Salgınla mücadele ederken, vatandaşlara sundukları hizmetleri kesintisiz sürdürmenin yanında, 153 farklı ülkenin ve 8 uluslararası kuruluşun destek çağrısına cevap verdiklerini de anımsatan Erdoğan, ayrıca, dünyanın 141 farklı ülkesinde geçici süreyle bulunan 100 bini aşkın vatandaşı, kurdukları hava, kara ve deniz köprüleriyle Türkiye'ye getirdiklerini, bunun yanında 67 farklı ülkeden 5 bin 500 yabancının da ülkelerine dönebilmelerini sağladıklarını kaydetti. Erdoğan, gelişmiş ülkelerin dahi vatandaşlarını kendi hallerine terk ettiği salgın döneminde, Türkiye'nin içeride ve dışarıda gerçekten erdemli bir duruş ortaya koyduğunu belirterek, "Ne ülkemiz ne de dünya henüz salgının önüne tamamen geçebilmiş değildir. Ülkemizde vakitlice aldığımız tedbirler ve geliştirdiğimiz etkin tedavi protokolleri sayesinde, süreç kontrol altında tutulabilmiştir. Salgının doğal yolla veya ilaç tedavisiyle tehdit olmaktan çıkacağı güne kadar bu mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz" dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.