Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

Kelimelerin Büyülü Dünyası

Kelimelerin Büyülü Dünyası

“Yonttukça anlam kazanıyor elimdeki taş” diyordu “Sesimin Kıyısından” isimli şiirinde Veysel ÇOLAK. Bu anlamda kelimeler de nakkaşlık ve oymacılık sanatına muhtaç. Yonttukça ve şekil verdikçe anlam kazanıyorlar; şiirde, nesirde. “Kelime işçiliğidir şiir” demek çok da iddialı olmaz bu yönüyle. 

Bazen bir harfin yer değiştirmesi ile bazen de bir harf ekleme ya da eksiltme ile yeni bir yüz kazanır kelime mimarisinin görsel şöleni. Kelimeler, kelime ustasının elinden çıkarken sanatçının elinin değdiği ritmik ve retorik güzellikleri barındıran bir esere dönüşür.

“Kader” kelimesi olumlu anlamından çok olumsuz çağrışımlarda akla gelir. Bu yüzdendir ki “kader” i, “keder” e dönüştüren zahirde bir harf, lakin derununda derin bir duygu kırılmasıdır. Kırılmanın dıştan içe doğru uzanan serüveni,  iç dünyasında tamamlanır ekseriyetle.  

“Ah benim dağ gibi durup, dal gibi kırılan yüreğim” derken şair, incelen ve incinen bir dala nasıl dönüştüğünü ifade eder azameti ile tahayyül edilen dağın. Yalnız “dağ” değildir “dal” a dönüşen. İncinmenin en ince inceliklerini de sunar bir harfin içini oymakla.  Tezat sanatının tezyinatını da gizler bir harfin ardında.  

Kelimeler, görsel yönü ile birbirine benzeyen kıymetli madenlerden elde edilen ziynet eşyası gibidir. Doğru dizilimleri kadar kendi içinde harf örgüsü ve kurgusu da önem arz eder. “Kul” u “pul” a çeviren bir harf değildir yalnız. Kulun “pul” hali, “put” a kul olmakla tecessüm eder. 

  Âlem, elem ve ölüm kelimeleri arasında harflerinin birbirilerine olan yakınlığı dışında bir benzerlik görülmeyebilir ilk bakışta. Oysa âlemi, eleme döndüren ölüm değil midir? Âlemde en kaçınılmaz gerçek ölüm, ölümün âdemin gönlüne yansıması da elem duygusundan ibarettir. 

Kabir, kibir ve kibar kelimeleri arasında da aynı ilintiyi kurmak mümkündür. “İkindi Gölgesi” başlıklı deneme yazımızda; “Unutma ki! Hayata kibar bir dokunuştur kabir, kibir akarken ömrün ırmaklarından” derken, tam da bunu belleklere sunmayı önemsemişizdir. 
Kabir ile kibir arasındaki bu birinci dereceden akrabalığı göz ardı etmek mümkün müdür? Belki de bu sebepledir ki bir şiirimizde; “Ve bir gün öğrenecek insan/Kabrin kibre nasıl galip geldiğini” dizesi ile bu düşünsel akrabalığı dile getirmek kaygısında olmuşuzdur. 
Yâr, yara ve yar sözcükleri arasında da lügatteki ikamet adresleri bakımından bir komşuluk ilişkisi dışında akrabalık bağı yok mudur? “Yâr” i, “yara” ya çeviren salt bir harf ilavesi midir? Ya da     “yâr” imgesini uçurum anlamına gelen “yar” a döndürmek adına, bir imaleden vazgeçmek eyleminden mi ibarettir? 

“Haz” ın, “hız” kaynaklı olduğunu inkâr edebilir miyiz? “Temiz” kalmanın “temyiz” yolundan geçtiğini bilmemek; ilahi hükmün, tescilsiz bir teslimiyetten ve telkinsiz bir tecrübeden teşekkül ettiğini varsaymak anlamına gelmez mi?

Emeği, ekmeğe ve yemeğe dönüştüren, harflerin değişimi değil hallerin değişimidir. Baş, taş ve aş kelimelerinde de aynı durum söz konusudur. Başına taş düşmekle, aşına yaş düşmek arasında gizli bir kader ortaklığı olmadığına kanıt gösterebilir miyiz?    

Hatır, hatırayı hayırla hatırlamaktır. “Hatır” a bir harf eklemek onu hatıra yapmaz yalnız. Tıpkı, “söz” ün “köz” e ve “öz” e ircası harf ile değil, hâl ile olması gerektiği gibi. Gönlün “yas” ı gözün “yaş” ına değmedikçe nokta kadar hükmü yoktur ve “nokta” yok hükmündedir. 

“Naz” ın az olanı güzel, yârin bar olmayanı. Kıyameti ikame eden kıymeti; kalbi, kalıptan ayıran kadridir. Fikir yoksunluğundan fakirlik doğar. Kınama, kanama başlangıcıdır. Kalem, kelamı kıyama durdurur, “vefa” ölünce adına “vefat” denir. 

En güzeli, sözü Yunus ile bitirmektir; “Derya benim katremdir, zerreler umman bana.” 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR