Hakan Şahin

Hakan Şahin

Kentsel dönüşüm, dikey yapılaşma değildir

Kentsel dönüşüm, dikey yapılaşma değildir

Dünyada ve Türkiye’de değişen mimari yapı, insanların yaşamlarını da değiştiriyor. Eski nesiller daha çok savaş, açlık ya da bulaşıcı hastalıklar yüzünden ölürken; şimdiki nesiller çok yemek, sağlıksız gıda, trafik, intihar, deprem, çarpık ve dikey mimari anlayışının marifetmiş gibi üst üste bindirdiği binaların kurbanı oluyor. Buna göre dikey mimari ile birlikte birçok farklı sorunun doğduğunu inkar edemeyiz. 
Günümüz metropollerinde yaşanan arazi sıkıntısı nedeniyle gayrimenkul  uzmanları büyük oranda dikey yapılaşmaya yöneldiler. Son dönemde bu yönelim o kadar arttı ki artık kentlerimizin silüeti gözle görülür bir şekilde değişti.  Şehirlerimizin geleneksel yapılarında bozulmalar meydana geldi. İnsanların geçmişe özlemi bu doğrultuda daha fazla arttı. 
2017 yılına ait ülkemizin hava kirliliği raporunda da görüyoruz ki büyük şehirlerimizde hava kirliliği yüksek seviyelerde. Kentsel dönüşüm kapsamında yapılan inşaatlardan kaynaklı toz miktarı artıyor. Kentsel dönüşüm, çevre sorunlarının çözümü için çok iyi planlanması gereken bir süreç. Kentsel dönüşüm demek dikey yapılaşma demek değildir. Kentlerin planlanması, hava koridorlarının açılması, az enerji tüketen, kirliliği az olan yeşil binaların yapılması için önemli bir süreç. Bu süreçleri gerektiği gibi ilerletemezsek toplum olarak sağlığımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. 
Yatay mimari doğayla iç içe olmak için insanlara daha rahat imkanlar sunuyorken dikey yapılaşmada bu imkanlardan mahrum bir hayat sürüyoruz. İnsanlar beton binalar arasında sıkışmış bir vaziyette, sağlıksız koşullarda yaşam sürüyor. Yaradılış gereği her koşulda yüksek adaptasyon gücüne sahip insanoğlu dikey mimari koşullarına da ayak uydurmuş görünüyor. Fakat yatay mimari Türk milletinin geleneksel yapısına çok daha uygundur. Öyle ki yatay mimaride samimiyet ve insan ilişkileri daha gelişmiştir. Bununla birlikte sosyalleşmeye daha çok imkan tanımaktadır. 
Modern insan yalnızlaştı. İnsanın yalnızlaşmasını tetikleyen en önemli unsurun şehirleşme yapısından kaynaklandığını söylesek yanlış bir tespit olmayacaktır. Dikey mimari (apartmanlaşma) ile samimiyetin koptu. Şehir hayatına alışkın olmayan toplum zamanla adeta bir stres yumağı ile karşı karşıya kaldı. Bu yükün altından tek başına kalkamayan bireyler psikolojik sorunlar yaşıyor. Bunların en yaygın vakası depresyon hastalığıdır. Bu vakaların ortaya çıkmasını engellemek için şehir stresinden uzak tutacak alanların daha çok yapılması gerekiyor. 
Büyükşehirlerin planlanmasında büyük hatalar var. İnsanları bireysellikten uzaklaştıracak mimari planlar oluşturulmalı. İnsanlar hayatının içerisinde etrafına baktığında sürekli binalar görüyor. Ama oturacak ve nefes alacak bir alan bulmak oldukça zor. Binaların artması, trafiğin de artmasına neden oluyor. İnsan sürekli stres ile karşı karşıya.  O nedenle, şehir planlamacılarının bunları göz önüne alması gerekiyor. Yani mimari yapılar, insanların psikolojilerini etkiliyor. Günümüzdeki mimari, insan tabiatına uygun değil. İnsan balkona çıktığında bile göreceği en fazla, karşı binanın balkonu oluyor. Bu durum modern insanın yalnızlığını, tükenmişliğini ve geçmişe duyduğu özlemi tetikleyen bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR