Yusuf Sağlam

Yusuf Sağlam

Koca Sinan’ın Verdiği Ders

Koca Sinan’ın Verdiği Ders

Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu çağda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşamıştır.92 camii, 52 mescit, 55 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere, tespit edilebilen toplamda 375 eser vermiştir. Ayrıca, Edirne ilindeki Selimiye Camisi, Dünya Kültür Mirası listesindedir.

Mimar Sinan’ın bu kadar eser verebilmesinin en göze çarpan nedeni, Kanuni Sultan Süleyman Han’ın onu desteklemesidir. Yazımız, her ne kadar Mimar Sinan’ın ihlası üzerine bir yazı ise de söz Kanuniye gelmişken, kısa da olsa ondan bahsetmeden geçmek olmaz.

Günümüzde bazılarının, zorlama senaryolarla, bir takım ahlaksız diziler üzerinden sadece Hürrem Sultan ve Harem hayatıyla tanıtmaya çalıştığı Kanuni Sultan Süleyman Han, tam 46 yıl hükümdarlık yapmıştır. Yönetimde olduğu sürede arka arkaya kazandığı büyük zaferlerle Osmanlı Devleti’ni Allah’ın izni ile en yüksek seviyeye çıkarmış, en ihtişamlı dönemine kavuşturmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, imarına vesile olduğu eserlerle de büyük bir medeniyetin inşasına vesile olmuştur.

Ferasetli ve sorunlara kalıcı çözüm üretici yönü de olan Kanuni, İstanbul’un karşılaşacağı su sıkıntısını önceden aldığı tedbirlerle önlemesiyle de dikkatimizi çeker. Vakıa, Mimar Sinan’ın ihlasını gözler önüne seren olayda su sıkıntısının giderilmesiyle alakalıdır. Nitekim Kanuni, Koca Sinan’ı çağırır ve:
-Mimar başı, der. Şehrin nüfusu çoğalmakta, suyu ise azalmaktadır. Buna bir çare?
-Hünkârım, kırlardaki dere tepeleri dolaşıp akan suları, çeşmeleri incelemem gerek der mimar başı… Sonrasında da Çekmece’den başlayıp Belgrad Ormanları’na kadar araştırma yapan Sinan, kararını açıklar:
-Şehre su getirmek mümkün, ancak altın dolu keseleri, uç uca dizmek şartıyla! Kanuni’nin gözlerinin içi güler:
– Mimar başı, der. Şehre su getirmek mümkün mü sen ondan haber ver, ben altın keselerini uç uca değil, yan yana dizmeye hazırım!

Sultanın bu sınırsız desteğinden sonra Sinan, kırlarda çalışmayı başlatır. Nihayet, İstanbul’un çevresindeki derelerden, çeşmelerden akan suları, kemerlerle Belgrad Ormanları’nda birleştirerek, yaptığı büyük barajdan alıp şehrin orta meydanlarında Kırk Çeşme sularını akıtmaya muvaffak olur. Şehirde bayram havası aylarca sürer…
Bu sırada çıkarılan bir kanunla, mahalle çeşmelerinden kimse, yer altı borularıyla su almayacaktır. Sadece Sinan’a, bir “lüle su”, Sultan’ın ihsanı olarak hediye edilecektir.
Aradan zaman geçer. Kanuni gider, yerine gelen oğlu İkinci Selim de gider, onun yerine gelen Üçüncü Murat da… Artık Koca Sinan, aksakallı bir dede halindedir Süleymaniye’deki evinde. Bir gün, bu yaşlı dedenin kapısı çalınır. Kapıyı açan Koca Sinan, bir davetiye ile karşılaşır: Topkapı Sarayı’nda kurulu divanda bir duruşmaya çağrılıyor. Yaşlı Sinan, elinde bastonuyla “Allah hayretsin” diyerek divana gider. Bir heyet toplanmış, İstanbul’un artık yetmez hale gelen çeşme sularının kaçaklarını araştırmaktadırlar.
-Sinan ağa, derler. Evinde kaçak bir lüle bulunduğu tespit edilmiştir. Gerçekten de senin evinde meydan çeşmelerinden alınmış kaçak su var mı?

-Evet, der. Benim evimde bir lüle su akıyor. Vaktiyle şehre getirdiğim su hizmetinin hatırı için Cihan Padişahı bana bir lüle su ihsan eylemişti.
-Öyle ise fermanını görelim, derler. Koca Sinan:
– Cihan padişahından ferman istemeye hayâ etmiştim, o zaman onun sözü fermandı çünkü, der. Bunun üzerine divan karışır: “Herkes hizmetinin karşılığında özel ihsanlar alacak olsaydı, bu devlete hizmet eden daha niceleri vardı. Onların da böyle su almaları gerekirdi” diyenler çıkar ve karar şöyle alınır:
-Sinan ağa, şimdiye kadar kullandığı fermansız sudan dolayı cezalandırılmasın ama bundan sonra da kaçak su kullanmasına izin verilmesin, suyu kesilsin!
Aradan çok geçmez. Tarih, 8 Nisan 1588. İstanbul’u suya kavuşturan Koca Sinan, Süleymaniye’deki evinde, 99 yaşında son nefeslerini vermek üzere uzandığı yatağında Emr-i Hakk’ı beklerken, hane halkı, kuruyan dudaklarına ıslak bir bez parçası sürebilmek için evin bir köşesinde aktığı sanılan lüleye koşarlar, ama heyhat! Lüleden bir damla dahi olsun su akmamaktadır. Feryadı basan hane halkına, Sinan ağanın ikazları duyulur:
– Biz hizmetimizi Allah için yaptık. Karşılığını da Allah’tan bekleriz. Sakın kulların verdiği karşılığın kesilmesinden üzülmeyesiniz!
Bundan dolayı denir ki:

“Ey şan şöhret, makam mevki sahibi meşhurlar! Çok güvenmeyin şan-ı şöhretinize, geçici makamlara mevkiinize… Sinan’ı suya hasret eden dünya, size de bir sürpriz yapabilir.
“Biz hizmetimizi Allah için yaptık, karşılığını da Allah’tan bekleriz!” deyin ve dünya hayatına aldanmaktan sakının. Koca Sinan gibi agâh olun, gönlünüzü bu dünyaya bağlamayın.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR