Selçuk  YILDIRIM

Selçuk YILDIRIM

Aynı strateji

Aynı strateji

Dünyanın dört bir tarafında son zamanlarda hem okyanus ötesinde hem de yanı başımızda cereyan eden çatışmalar akıllarımızda bazı soru işaretlerinin belirmesine sebep oluyor ki bu soru üçüncü dünya savaşının tam manasıyla ne zaman çıkacağıdır. Çünkü ekonomik savaşların neticesinde yeniden büyük bir savaş cereyan edebilir. Yanı başımızda Suriye’de cereyan eden savaş sebebiyle dünya üzerinde söz sahibi olan bütün güçlerin ( ABD, Çin, Rusya, Fransa vb.) savaş araçları Akdeniz kıyılarında cirit atıyor.  
Gerçi dünya savaşının varlığını kabullenmek için illa büyük devletlerin birbirine topyekûn savaş açtığını ilan etmesine gerek yoktur, hali hazırda savaş pek çok torakta cereyan ediyor, Suriye’de, Mısır’da, Afganistan’da, Irak’ta ve benzeri ülkelerde yaşayan pek çok kişi için üçüncü dünya savaşı gerçekleşmiş acılarını yaşıyor ya da bitmiş bile olabilir. Gerçi şu sıralar silahla yürütülen savaşlardan çok ekonomik savaşlar daha aktif.
Sadece bilgi olsun diye belirtmek istediğim bir şey de yukarda saydığım ülkelerin birkaçı Devleti Aliye’nin eski vilayetleri. Osmanlı’nın parçalanmasından sonra Osmanlı’dan ayrılan toprakların hiçbirinde istikrar, huzur ve barış hakim olmadı. Görülen o ki yakın zamanda olacak gibi de durmuyor. 
Efendim malumunuz şu an Türkiye’de yaşayan pek çok kişinin hatta dünyanın peç çoğunun adını İngiltere olarak bildiği devletin asıl adı Büyük Britanya. Bu Büyük Britanya bir zamanlar kendisine sahip olduğu sömürgelerden ötürü üzerinde güneş batmayan ülke sıfatıyla hitap edilme başarısına sahip olmuş ülkedir. Nitekim bu sıfat şu an günümüzde fiziksel olarak görünmese de halen bir zamanlar hüküm sürdükleri coğrafyalarda nüfuzu devam etmektedir. Bunun en iyi örnekleri özgürlüklerini kazanmış ülkelerin birçok anlaşmada garantörü olması. Lakin buradaki esas sıkıntı Büyük Britanya’dan özgürlüğünü kazanan ülkelerin tamamının ya parçalanmış ya parçalanıyor ya da parçalanmaya müsait olmaları. Dünya’nın en çok sözü dinlenen ülkesi olarak ilan eden devletin sömürdüğü topraklardan çıkarken o topraklar üzerinde nifak tohumları ekerek o coğrafya üzerinde yüzlerce hatta binlerce yıllar beraber yaşayan farklı etnisiteye, farklı dine sahip halkların sömürge devlet oradan ayrıldıktan sonra birbirlerine düşman olmaları. Birleşik halde olan devletlerin küçük (bazen büyük de olabilir) devletlere bölünerek hazmı kolay lokmalara dönüşüyor olmaları. 
Hint Okyanusu ve Bengal körfezi üzerinde yaşayan Hindistan sömürgeden kurtulduktan sonra dört parçaya bölünüyor.
O kadar uzaklara gitmeye gerek yok dediğinizi duyar gibi oldum ve kendi yaşadığımız coğrafyaya yani Arabistan, Afrika ve Orta Doğuya bakacak olursak buralarda da üstünde güneş batmayan ülke olma özelliğini elinde bulunduruyor ve bu coğrafyada da aynı sistemi uyguluyor. Daha önce de belirttiğim üzere Devleti Aliye-i Osman’ın vilayetleri olan topraklar üzerinde gerçekleştirilen böl-parçala-yönet siyaseti sayesinde Osmanlı Devleti’ni ise yaklaşık 30 devlete bölerek istedikleri konuma getirmişlerdir.
Sonuç olarak çatışmaların sıklıkla yaşandığı devletlerin genelde sömürge devletler oldukları gözlemlenmektedir. 
Emperyalistlerin yeni akımı ise 11 Eylül 2001’de ABD’ye yapılan saldırılarla yeniden alevlendirmiş ve bu tarihten sonra İslam coğrafyasında savaşlar neredeyse normal hal almıştır. Gerçek Müslümanların hiçbir zaman itibar etmediği, Müslüman görünümü verilmiş teröristlerin bir ülkeyi hedef alarak yaptığı saldırıdan başka bir şey değildi. Kaldı ki o gün ABD gibi bir ülkenin güvenliğinde nasıl bu denli zafiyeti verdiği de merak konusu olarak zihinlerdeki yerini korumaktadır.
Sömürgeci devletlerin zirvedeki sırası değişse dahi stratejileri aslında her zaman aynı. Sömürmeye veya istikrarsızlaştırmaya kafaya koydukları ülkelerde zaman zaman ekonomik operasyonlar, zaman zaman askeri darbeler bazen de ülke içi çatışmalarla o ülkenin düzeni bir şekilde ortadan kaldırılarak istedikleri gibi hareket etme olanağı bulabilmekteler. Örneğin Irak’ın ABD tarafından işgal edileceği daha baba Bush zamanında ABD Kongresi’nden geçmiş ancak Irak o tarihte konjonktürel olarak işgale hazır değildi. Konjonktür uygun olduktan sonra iç çatışmayla suyu, petrolü gibi önemli kaynakları olan ülke işgal edilebilir olmuştur. Bildiğiniz üzere pek çok savaşın ve işgalin altında yatan ana sebep para ve suya sahip olma çerçevesinde değerlendirilir.
 Bu devletlerin yegâne yapacağı kendi içlerindeki kavgaları bırakmaları kendi öz benliklerine dönmeleri gerekmektedir. Bunları yapmadıkları sürece farklı bütün etnik ayrılıklardan arındırılmış müstakil birer ülke olsalar dahi yakın zamanda düşecekleri çukur yeniden küresel emperyalist güçlerin ellerinde sömürge olacaktır. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR