Selçuk  YILDIRIM

Selçuk YILDIRIM

İhtiyaç

İhtiyaç

Bizzat kendi yakınlarım tarafından da edindiğim izlenime göre toplum olarak akıllı telefonlara olan düşkünlüğümüz ihtiyaç boyutunu aşmış durumda. 

Şöyle bir durum var ki eskiden bir kişinin kullandığı eşyadan onun hangi ekonomik seviyede olduğu anlaşılırdı. Şimdilerde ise birinin özellikle herkesin cebinden çıkardığı cihazlar (tablet, telefon vs.) ile onların hangi sosyo-ekonomik düzeyde olduğu anlaşılmaz oldu. Burada yanlış anlaşılma olmasın herkes istediği araç gerece sahip olma hakkına sahip ve ülkemizdeki tüm fırsatların tüm topluma eşit ulaşması taraftarıyım. Kast etmek istediğim toplum olarak ‘Ayağını yorganına göre uzat’ atasözünü bir hayli unutmuş olmamızdır.  

Bir simitçinin, boyacının, garsonun veya bir fabrika işçisinin cebindeki telefonla bir doktorun, mimarın, avukatın cebindeki telefonlar arasında bir farklılık göze çarpmıyor. Hepsinde de son model, bilgisayarı aratmayan akıllı telefonlar. Yine tekrar etmekte yarar var meslekleri küçük görmek ya da ayrımcılık yapma niyetinde değilim. Keşke herkes keyfince istediği araç gereçlere sahip olabilse.Lakin ülkemizin gerçeklerini görmezden gelemeyiz. Burada dikkati çekmek istediğim nokta, bir simitçinin son model akıllı telefona gerçekten ihtiyacı var mı? Hangi boyutta ve ne kadar faydalanabiliyor bu cihazın özelliklerinden?

Asgari ücretli birinin elinde kendi maaşının en az üç katı fiyata satılan telefonuna ihtiyacı yok. Peki nasıl alıyorlar bu telefonları? Devlet cep telefonunda taksiti kaldırdı. Elektronik mağazalarda bütün telefonlar peşin fiyata satılıyor. Haliyle vatandaş bu pahalı telefonları peşin fiyata alamıyor. Nasıl alıyor? Cep telefonu operatörleri faturalı hatlara taahhüt yaparak bu pahalı telefonları daha pahalıya taksitle veriyorlar. Böylelikle asgari ücretli işçi gidip en son model akıllı telefonu cebine koyuyor. Ondan sonra en az iki yıl telefonun gerçek bedelinden bir buçuk katı bir ödeme yapıyor. Telefonun borcu bittiğinde telefon da bitmiş oluyor zaten. Eskimiş oluyor ya da modası geçmiş diye değiştirme fikri uyandırıyor. Bu sefer bizim gariban işçi tekrar aynı şekilde başka bir telefon alma isteği içerisinde buluyor kendini ve neticede de alıyor. Daha akıllısı çıkmış kaçar mı hiç?

Koş hemen al, taksitle ödersin. Zaten borç yiğidin kamçısıdır.  Affedersiniz de sen eşek oldukça sırtına semer vuran çok olur sözü tam buraya uygun düşüyor. Üreticiler ve satıcılar kar etmek uğruna bütün kuralları altüst eden yeni fikirlerle tüketicinin karşısına çıkıyor ve nihayetinde onları kandırmayı ve yeni cihazlar aldırmayı başarıyor. Evet, telefonu aldı vatandaş. Her ayın başında taksitini yatırıyor. Pekala bu insanlar neden ihtiyacı olmayan telefonlara bu kadar para ödüyor? Bu durum ödünlemedir. Nedir ödünleme? Kişinin, engellenen ya da doyurulmayan isteklerinin, dileklerinin ya da davranışlarının kendisinde yarattığı tedirginliği, onların yerine geçebilecek başka istek, dilek ya da davranışlarla gidermesidir. Yani bir alandaki eksikliğini başka bir alanda abartılı bir şeyle kapatma isteğidir. Bunu daha da farklı örneklerle renklendirebiliriz. 

En başta da belirttiğim gibi sosyo-ekonomik düzey insanların kullandığı cep telefonlarından anlaşılmaz oldu diye. Maddi geliri düşük olan asgari ücretli işçi sınıfı vatandaş bu eksikliğini yüksek bütçeli telefonlar alarak ödünlemeye çalışıyor. Bunlar toplumda lüks telefonuyla saygınlık kazanacağı fikrine sahip. Kendilerini alt sınıfta hisseden bu insanlar üstünlük kurma çabası içerisindeler. Üstünlük çabası içerisinde bir yol arayan insanlar, taksit imkanı sunan bayilere yönelerek normalde ekonomik düzeyi iyi durumda olan kişilerin alabileceği telefonları ediniyorlar. Kendini böylelikle iyi hissetmiş oluyor.

Garibanlığından kurtulmuş gibi hissediyor. Çünkü artık onun üst düzey bir telefonu var. Aslında yaptığı kendini kandırmaktan başka bir şey değil.  Tüketim kültürünün bir parçası haline dönüşmekten öte gidemiyor. Bunlar, kapitalizm çarkının dişlilerini yağlamaktan başka bir şeye hizmet etmeyen gariban vatandaşlar. Üç kuruş parasını da ihtiyaç olmayan telefonları alarak üreticilerin eline  kaptırıyor.

Burada belirtmek istediğim bir ince ayrıntı ise toplum olarak ciddi anlamda yeniden kendine gelme, yenilenmeye ihtiyacımız var. Çünkü bu satın alma isteği histerik bir şekilde tüm ülkeye yayılmış ve her alanda aynı davranışı görüyoruz. Daha arabasını alalı henüz iki yıl geçmesine karşın bir üst modele yükseltmek isteyen insanlar azımsanamayacak kadar çok. Halbuki arabasının değiştirilmeye ihtiyacı yok, araç gayet yeni ve arızasız. Ya da hanımlara bir bakalım evlerinde kullandığı birçok eşya sırf komşusunda yenisi var diyerek değiştirilir hale geldi. Hem de tüm eşyalar kullanılır haldeyken.

Burada gelir guruplarına göre ayrım yapmadan seslenmek istiyorum lütfen kullandığımız araç gereç her ne ise onun kullanma ömrü gelmeden değiştirmek size ve tüm topluma eksi (-) olarak yansıyor. İmrenerek baktığımız pek çok cihazın çıkış yeri olan Batı’da insanlar bizden yani Türk Halkı’ndan bir hayli mütevazi yaşıyor. Daha mütevazi evler, daha mütevazi oturma gurupları, daha mütevazi arabalar. Emin olun bu böyle! TV’de size gösterilen hayatlara inanmayın, kapitalizmin değirmenine su taşımayın! 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR