Selçuk  YILDIRIM

Selçuk YILDIRIM

Irmak, Eylül, Leyla…

Irmak, Eylül, Leyla…

Maalesef bu konuları dile getirmekten ciddi anlamda hicap duyuyorum. Toplumun geldiği nokta hiç de iç açıcı değil. 

Bu hafta acı haberler art arda geldi. Türkiye, olarak Ankara'da kaybolan ve cinayete kurban gittiği anlaşılan minik Eylül'ün şokunu daha atlatamadan önceki akşam da minik Leyla'dan gelen acı haberle sarsıldık. Günlerdir Ağrı'da ve tüm Türkiye'de didik didik aranan 4 yaşındaki Leyla Aydemir'in cansız bedeni kaybolduğu köyden 3 kilometre uzakta bulundu maalesef. Yaklaşık 20 gündür aranan Leyla’nın ben dahil çok kişi tarafından, Leyla’dan geriye hiçbir iz kalmadığı ve beyaz minibüs ifadelerinden hareketle kaçırıldığı kanısına varmıştık. Lakin o masumun da ölmüş olduğu haberi hepimizi derinden etkiledi.

Eylül ve Leyla isimlerini bu aralar sıkça duydunuz ve onlara yapılan vahşeti hepimiz öğrendik peki ya Irmak, Irmak’ı hatırladınız mı? Unuttunuz değil mi! Ben kısaca hatırlatayım Irmak Manisa Alaşehir’de yaşayan mütevazi bir ailenin ikinci çocuklarıydı. Irmak 2016 yılında daha 3.5 yaşındayken komşusunun tecavüzüne uğradıktan sonra vahşice katledildi ve gömülü olarak bulundu.

Son zamanlarda bu tür olayların artığını düşünüyor olsak da kanaatimce bu acı olaylar her zaman vardı lakin, çocuklarımıza türlü zararlar verdiğini düşündüğümüz iletişim araçları sayesinde haberin ulaştığı kitle sayısı artmış oldu. Olay her ne kadar acı verici olsa da haberin geniş kitlelere yayılmış olması umut verici. Ancak haberin yayılmasında gösterdiğimiz hassasiyeti bu mini minnacık sabilere bunları reva gören canilerin cezalandırılmasında kamuoyu oluşturmada gösteremiyoruz. Buradan şu anlaşılmasın kendi kanunlarımızı kendimiz koyup kendimiz cezalandırma yoluna gitmemeliyiz. Bu eylemleri gerçekleştirenler için en ağır cezaların uygulaması pek tabi meşru mahkemelerin görevidir. Lakin kanunlardaki bazı eksiklikler bu tip toplum düşmanlarının kısa süreli ceza almalarına olanak sağlıyor.

Biz vatanlar olarak her ne kadar bu canilere verilecek olan en ağır cezanın idam olduğunu düşünüyoruz ve böyle olmasını istiyoruz lakin bu pisliklere idamdan daha fazla zarar verecek olan şey kimyasal hadımdır, ancak burada caniler o masum sabileri öldürerek kısas esasında idam edilmeleri gerekir. Adaletin tecellisi için.
Tabi esas aslında toplumun bilinçlendirilmesidir, eğitilmesidir. Bu tarz konulara teveccüh edilmemesi için yazılı ve görsel medyada bunlar için çalışmalar yapılmalı. Her ne kadar buna benzer uygulamalar yapılıyor olsa da bu pislikler içlerinden gelen hayvani dürtüye engel olamamaktadır. Burada kanunların her coğrafyaya has özellikleri olması gerekir. Dışardan hazır alınmış kanunlarla bunun çözümü mümkün değil.
Farklı zamanlarda sık sık dile getirmiş olsam da burada yine tekrar etmek gereken bir husus var. İnsanoğlu iki şeyden korkak ilki yaratıcısından yani Allah’tan korkar, ikincisi ise kanunlardan korkar. Maalesef şu an geldiğimiz noktada toplumsal bir erozyona uğradık, ahiret inancından uzaklaştık, oradaki hesabın dünyadakinden daha hassas ve zorlu geçeceğini umursamaz olduk. Hadi diyelim ki dini hiçbir hassasiyetimiz yok burada da kanunlar devreye giriyor ve insanları yapacağı kötülüklere engel oluyor ya da suçun oluşmasında caydırıcı etkiye sahip olabiliyor, fakat erozyon maalesef burada da nüksediyor cezaların caydırıcı özelliklerinin olmaması veya az olması veya adaletin en kısa sürede tecelli etmemesi toplum düşmanlarını adeta cesaretlendiriyor.  Geç gelen adalet hiçbir yüreğe su serpmez. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR