Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

Kelebeğin Son Çırpınışları

Kelebeğin Son Çırpınışları

Değer verdiklerimiz, değerlendirdiklerimiz, değerlerimiz, ‘diğer’ dediklerimiz gibi ne çok karteksimiz var duygu dünyamızda. Hafızamız çelişkiler, zıtlıklar ve kıtlıklardan oluşan karmaşık bir düzene sahip. Gündem akışına yetişmekte zorlanıyor muvazenemiz. 

Kıymetlendikçe sattıklarımız, değeri düştükçe elden çıkardıklarımız. Vakti gelince özenle rehberimize eklediklerimiz, zamanı geçince rehberimizden itina ile sildiklerimiz. Gayrimenkulken menkule tahvil ettiklerimiz. Kıyamda iken kıymetini bilmediklerimiz.  

Tedavülden kalkınca kalp para saydıklarımız. Taşınır sandıklarımız, taşınmaz sancılarımız. Ten kaygılı ‘beğeni’ yağmurlarımız, beklenti ekli mestan yorumlarımız. Hafif yengilerimizi ağır yenilgilerimize yeğ tuttuğumuz zamanlarımız, kayyum atanan tenhalığımız… 

Dokunaklı yazgılar, okunaklı yazılar gibi kalbimizin almanağı. İnsan, üzülmek sınavını geçse bile özlemek sınavından bütünlemeye kalıyor. Kâğıt üstünde ‘hiç’ sözcüğü bile  ‘bir’ ile yan yana geliyor da ‘her şey’, sair bütün şeyler gibi ne kadar da ayrı duruyor birbirinden. İkmale kalan kalplerden nice kuleler yükseliyor gönül bağlarında.  

Dal gibi kırılan hevesler, ihtiraslar, muhterisler nerededir?  Kaç telgraf teli kurşunlandı geçtiğimiz yollarda. Hangi istasyondayız şimdi? Allı turna varmış mıdır bizim ele? Söken şafakta uyanmayan suna hâlâ bizim midir? Hangi bülbüldür konan nergis dalına? Uğruna diyar diyar gezilen gözler kimindir? Susularak özlenen, dağlarına küsülen…

Aşk, ateşin pençesinde; gül, can derdinde yalnızlaşıyor. Nereye koysan yakışmıyor üşüyen düşlerini. Emel, arzuya; arzu, hayâle dönüşüyor insanın dilinde; adına dua diyorlar. Bir de itibari değeri olana muteber deniyor artık; ihtiras, soframıza misafir olunca.    

Dağları sıraladın, suyu duruladın,  perdeyi araladın, yolu yarıladın ama menzile henüz varamadın.  Ruhun kelepçeli, bedenin esir; bir deniz feneri gibi dönüp durdu günler ömür çemberinde. Küstüklerin, kırdıkların, kırıldıkların, kırgınlıkların sıralandı ardın sıra. 

Kurulsa kalbimizde bir adalet kürsüsü, iyi halden hangimiz kendine beraat kararı verebilirdi? Okyanustaki bir saman çöpü kadar güvende mi insan bu hayatta? Madem ayazda kalan bir yüz kadar kimsesizdir ellerin; intisabın, iltisakın, iltibasın, iltimasın kimedir? Denize bak bir de gözlerine; anlarsın gökyüzü yerinde midir? 

En son ne zaman bir yıldıza göz kırptı içindeki o onulmaz yalnızlık? Ten, bedene; gül, cana; yük, dala; gök, meleklere ağır gelmeden; bakışınla onar artık göğün yırtılan gömleğini. Güldükçe dikiş atan yaraların, bir hüzün yığını gibi birikmeden omuzlarında; toprakla ten, berzahla ruh henüz buluşmadan.

Delilerden, velilerden ve kedilerden dost edin. Delinin sözünden, velinin nasihatinden, kedinin de zikrinden payına düşen nasibindir senin. Senin sevdiğin kelimeleri bulup altını tek tek çizen başka biri var mıdır ki okuduğu bütün kitaplarda? Kelebeğin ömrünü, ikindinin gölgesini bir de kiraz çiçeğini unutma. 
 
Kımıltısız sulardan geçen gemiler gibi tükettin günleri. Kalbin terk etti kederi; tersyüz oldu tezgâh, yıkıldı bedesten, kapandı pazar. Gölgesi sulara vuran bir kuğuydu ömür dediğin. Islanır yalnızlığın, üşür ellerin; şimdi aralıksız kanar, kabuk tutmaz yaraların. 
 
Değişkenleri, bileşenleri, çelişenleri ile yeniliyor yüzünü hayat. Okumak, hedefe ok atmaksa, yazmak o hedefi ıskalamamaktı. Oku öyleyse, hayatın cümle kapısından çıkmadan önce; servilerin gölgesinde yosun tutmuş dikdörtgen bir mermer taşa yazılan ve yarısı toprağa gömülü duran “Bâkî kalan O’dur” cümlesini. 

Damarı kuruyan bir pınara kurna ol, bir kerecik olsun tüne epriyen bakır lülesine; mütemadi damlayan bir garip çeşme ile konuş. Hüzün, kalbin kandilidir. Kandilin yakıt ikmalini ihmal etme sakın. Mor sümbül, beyaz karanfil, dağ lalesi, kırmızı bir gül kadar mütevekkil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR