Tayland'da ordunun 2014'te yönetime el koymasının ardından ilk parlamento seçimleri 5 yıl aradan sonra 24 Mart’ta yapıldı. Genel seçimler sonrasındaki süreçte Tayland Seçim Komisyonu seçimlerin resmi sonuçlarının açıklanmasını bazı sebeplerden dolayı 9 Mayıs’a erteledi. Bu haberi okuduğumda 31 Mart yerel seçimlerine 4-5 gün kalmıştı. Malum bizde de seçim dönemi kavga-gürültü ile geçti. Seçimlerden sonra acaba bizde de bu tarz şeyler olur mu diye aklımdan geçmedi değil. 

Neyse ki seçimler oldubitti. Seçmenler sandık başına giderek tercihini yaptı. Birçok yerde mazbatalar verildi. Birçok yerde ise resmi sonuçlar açıklanamadı. Özellikle Ankara ve İstanbul’da birçok itirazlar yapıldı. Geçersiz oylar yeniden sayılıyor, o da yetmiyor bazı ilçelerde tüm oylar tekrar sayılıyor. Fark az olduğu için bu tarz itirazlar ilk başta normal geliyor. Fakat süreç uzadıkça işin tadı da kaçmaya başlıyor.

Her oy milletin özgür iradesinin siyasete yansıtılmış bir halidir. Bu yüzden siyasi partiler hatalı oldukları düşündükleri yerlerde itirazlarını yapsınlar. Oylar sayılsın, olmazsa tekrar sayılsın, o da olmazsa bir daha sayılsın. Ama süreç bulandırılıpta Tayland’taki gibi bir hale gelirse o zaman kötü olur. Hatta ve hatta şu sıralar herkesin dilinde olan bazı illerde seçimin yenilenmesi gibi aslı astarı olmayan dedikodular, asla astara bürünür de gerçekleşir ise halk o zaman bazı partilere daha büyük bir ceza kesebilir. Benden söylemesi.

Değerli okurlar, unutmamak gerekir ki seçim sürecinin uzaması herkesi rahatsız ediyor. Seçimler bitti rahat bir nefes aldık derken, bu seferde itirazlar süresinde yaşananlar gergin bir ortam oluşmasına neden oldu.   Herkes bir an önce seçim konusunu hayatından çıkarmak istiyor, fakat izin verilmiyor. Bazı gazeteci ve yazarlar sonuçları kabullenemediğinden sandıkta sonuçların şaibeli olduğunu seçim için; “sandık darbesi”,“FETÖ organizsayonu” gibi karalamalarda bulunuyorlar. Bu tarz iddialarda bulundurarak süreci bulundırmaya çalışıyorlar. Aslında AK Partiye en büyük zararı veren ama destekçisi gibi gözüken bu gazeteci ve yazarlar, sosyal medya üzerinden öyle paylaşımlarda bulunuyorlar ki halkı alenen birbirlerine karşı kışkırtıp, kutuplaşmasına neden oluyorlar.  Sandıklardan oyların çalındığını, muhalefetin hırsız olduğunu iddia ediyorlar. Bu gazeteci ve yazarların bu tarz paylaşımlar yapmasına, yazılar yazmasına neden göz yumuluyor anlamış değilim. Şu an ki yaşanan tamamen hukuki bir süreç, ve ortada kanıtlanmış bir suçta yok.

Her şey demokratik bir şekilde kitabına uygun yürütülüyor. İlgililer çok titiz çalışıyor. Güvenimiz tam. Ortada hukuken kanıtlanmış bir şey olmadan yaygara koparmak neden? Kim kime yaranmak için yapıyor?

Bu seçim sürecinde de gördük ki AK Parti’ye en büyük zararı veren yine bu kişiler oldu ve halen de zarar vermeye devam ediyor. Herkes herşeyin farkında. Kimse bu kadar ayrışmak, ötekileşmek, kutuplaşmak istemiyor ama malum bazı medya yayın organları bu kişiler eliyle bunu pohpohluyor. Bu kişiler; bunu da iktidar adına yapıyor. AK Parti’ye hizmet ettiğini sanıyor lakin en büyük zararı yine partiye bu kişiler veriyor. Kullandıkları dil, yaptıkları soytarılıklar vatandaşı ciddi derecede rahatsız ediyor. Eğer AK Parti değişime gidecekse ilk olarak bu insanlardan kurtulmalıdır. 
Mazbata konusuna gelince de burada konunun tek muhatabı YSK’dır. Kararı YSK verecek. Bazı siyasiler ve gazeteciler seçim öncesi dünyanın en güvenilir seçiminin Türkiye’de olduğunu söylemişti. Bence de öyle. Sonuna kadar katılıyorum fakat seçim sonrasında aynı kişilerin şaibe var demeleri, kendileriyle olan çelişkileri değildir de nedir? Seçimlerde iyi sonuç aldığınızda süreç güvenilir, kötü sonuç aldığınızda güvenilmez olmamalıdır. İlkeli siyaset her zaman iyidir. Seçim de kazanmakta var, kaybetmekte. Burada önemli olan tek şey teşekkür etmesini nasıl biliyorsanız, tebrik etmesini de bilmelisiniz.