Bu çağ bizim medeniyet kodlarımızın çok uzağında. Çünkü bu çağı biz kurmadık. Bu çağda Müslüman Türk’ün taşıyabileceği en evla vasıf “uyumsuz” olmak…
Meramımızı şöyle herkesin gözünün önünde gerçekleşen fakat gözümüzü kapattığımız bir mefhumla anlatmaya gayret edelim. 

Ekonomi… 

Ekonomimiz şu anda açıkça müşahede edebileceğimiz gibi bir dar boğazda. Fakat çağın bu dar boğazı çözmek için önümüze sürdüğü, ekonomiyi endekslediği, bizlerden beklediği şeylere şöyle bir göz atalım. Eşcinsellere özgürlük, devlet sırlarını faş eden sözde gazetecilere özgürlük, her fırsatta değerlerimize söven sözde aydınlara özgürlük, milletimizin canını yakmaya cehd etmiş kravatlı-kravatsız tüm teröristlere özgürlük...

Kısacası İslam’ın karşısında ne varsa alayına özgürlük! Bunlar çağımızda ekonomimizi dar boğazdan kurtarmak için çözüm mü? Eğer arayışınız bu çağda kalarak çözüme ulaşmaksa elbette bunların hepsi sizin için birer çözüm olabilir. Çünkü çağı kodlayanların sizden istediği şey İslam’dan, hayatınıza anlam katacak tüm değer yargılardan uzaklaşmanız. Siz uzaklaştıkça sistem bütün kapılarını sizlere açmaya devam edecek ve sorunlarınızı behemehâl çözüme kavuşturacaktır.  

İşte bu çağın kodlarıyla sadece ekonomi sahasını düzeltebilmek adına yapmanız gerekenlere baktığımızda aslında sistemin tüm dişlilerinin harekete geçtiğini düşünün. Sosyal hayatı yaşanmaz kılan, hukuku pespaye eden, insanı köleleştiren tüm saiklerin bir domino taşı edasıyla harekete geçtiğini görürsünüz.  Bizim davamız gerçeğin en yakıcı halinde bile aradan bir domino taşını çekebilmektir. İşte onun için diyoruz ya “bir doğrunun imanı bin eğriyi düzeltir.”
Yalanı en güzel haliyle yaşamak, doğruyu en can yakıcı biçimde yaşamaktan daha ızdırap verici değil midir?

İçi kapkara yalanlarla körleştirilmiş bir çağı onların yerine tozpembe yalanları ikame ederek düzeltemezsiniz! Karanlık ancak yeni bir doğuşla, aydınlıkla yenilir! Çağ açabilecek tek aydınlık ise sadece İslam’dır! Ondan gayrısı hangi renk olursa olsun sadece yalandır!