Prof. Dr. Süleyman Pampal "Ankara en az 7 ile sarsılır"

Prof. Dr. Süleyman Pampal "Ankara en az 7 ile sarsılır"

Deprem Riski Haritası'nda en az riskli bölge olarak gösterilen Başkent için, yerbilimci Prof. Dr. Süleyman Pampal ise ''Ankara’da 7 büyüklüğünde deprem olabilir, hazırlıklı olmalıyız'' dedi.

Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Süleyman Pampal,  Ankara kent merkezinin geçmiş dönemlerde göl yatağı olduğuna dikkat çekerek, "Depremin riskini, -yıkıcılığını- artıran en önemli etkenlerden biri de zemindir. Ankara'da çökelti alanları ve bataklık zeminleri üzerine inşa edilen çok sayıda yapı olduğu için; bir depremin yıkım gücü iki katına kadar çıkabilir. Örneğin 6 büyüklüğündeki bir deprem 12 büyüklüğünde bir tahribat meydana getirebilir." diye konuştu. Türkiye'nin önde gelen deprem ve yerbilimcilerinden Prof. Dr. Süleyman Pampal ile Ankara'da olası bir depreminin yaratacağı yıkımı konuştuk.

Güncel bir soru ile başlamak istiyorum. Bolu'da geçtiğimiz hafta sonu meydana gelen depremin Ankara'ya bir etkisi olabilir mi?
Bolu'da meydana gelen depremin şu an için Ankara'ya bir etkisi olmaz. Ancak, her deprem bize bazı dersler verir. 1944'de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki Bolu-Gerede Depremi, o zamanlar 250 bin nüfusu olan Ankara'da 330 can kaybına yol açmıştır. Ankara'ya 70-80 kilometre yakınlıkta bulunan ve Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın üstünde yer alan Gerede ve civarında meydana gelecek olası bir depremin büyüklüğü artıkça tahribatı da oranda aratacaktır. Ankara'nın şimdiki nüfusu ve yapı stokunun depreme dayanıklılığı göz önünde bulundurulsa can kaybı daha fazla olabilir. 

"ALIŞILDIK BİR KAVRAM DEĞİL"

ankara-icin-deprem-kaynak-bolgeleri.jpg

'Türkiye Deprem Tehlikesi' haritasına yönelik bazı yapıcı eleştirileriniz var. Bu eleştirilerinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Deprembilimciler ve yerbilimciler olarak biz de, Türkiye deprem bölgelerini içeren mevcut haritanın güncellenmesini yenilenmesini uzun bir süredir istiyor ve bekliyorduk. Yeni deprem haritasına yönelik bir takım katkı sağlayıcı ve yapıcı olduğuna inandığımız eleştirileri Doç. Dr. Bülent Özmen ile sunduk.  1944, 1947, 1963 ve 1977 haritalarında 'deprem' ya da 'sarsıntı' ifadeleri kullanılmıştır. Yeni haritanın adındaki 'tehlike' ifadesi gerek jeoloji gerek sismoloji ile uğraşanlar kadar inşaat mühendisleri, mimarlar, şehir ve bölge plancıları gibi işi yapı mekaniği ve tekniği kısacası yapılar olan meslek gruplarının da pek alışık olmadıkları bir kavram. Halkın da bu zamana kadar alıştığı bir kavram değil. Bu kavramın ne ifade ettiğinin tam olarak anlaşılabilmesi için getirdiğimiz eleştirimiz olumlu bulundu. 

"DEPREM TEHLİKE DERECESİ DÜŞÜRÜLDÜ"

Haritadaki tehlike bölgelerine yönelik bir eleştiriniz var mı?
Orta Anadolu'da çok sayıda fay hattı bulunmasına karşın, yeni haritada üçüncü ve dördüncü dereceye düşürülen yerlerin olduğunu gördük. Bunların dikkate alınması gerektiğini belirttik. Mesela 1996'da hazırlanan haritada 1'inci dereceden deprem bölgesi olarak gösterilen Kırıkkale ve çevresi yeni haritada deprem tehlikesi derecesinin düşürüldüğü bölgeler arasında yer alıyor. Bir diğer eleştirimiz de bu oldu diyebilirim. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, MTA tarafından hazırlanan diri fay hatları haritasına yeni faylar eklendi. Ancak; Türkiye Deprem Tehlikesi haritasında 1'inci ve 2'inci dereceden deprem bölgelerinin sayısının azaldığı görülüyor.

"DÖRT TARAFI FAYLAR İLE ÇEVRİLİ"

Ankara'yı doğrudan tehdit eden faylar hangileridir?
Ankara'nın dört bir tarafı diri faylar ile çevrilirdir. Ankara'yı tehdit eden pek çok fay bulunmaktadır. Bunlar, 60-70 kilometre kuzeyimizdeki Kuzey Anadolu Fay Zonu; Ankara'nın batısından ve güney batısından geçen Eskişehir Fay Zonu; güney doğuya doğru gittiğimizde Tuz Gölü Fay Zonu; Ankara'nın doğusunda ise Kırıkkale, Erbaa, Seyfiye, Ezine Pazarı, Akpınar faylarının yanı sıra Salanda Fay Zonu vardır. Ankara bu fayların tehdidi altındadır. Bu faylarda en az 7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelebilir. Bu da 70-80 kilo metre uzaklıktaki bu faylar da yaşanacak büyük bir depremin Ankara'yı tehdit etmesi anlamına gelir. Yani, Ankara en az 7 büyüklüğünde bir deprem ile sarsılabilir buna hazır olmamız lazım.

"EN AZ BEŞ BİN CAN KAYBINA NEDEN OLUR"

Ankara için en çok tehdit oluşturan fay hangisidir?
Doğrudan bir fay hattının adını vermem. Ama dediğim gibi Kuzey Anadolu Fayı, 1944'deki Gerede Depremi ile Ankara'da çok ciddi bir yıkıma neden oldu. 1938 Keskin Depremi, Ankara'da ciddi sıkıntılar oluşturdu. Depremin yıkıcılığı illa fay hattına yakın olması ile açıklanamaz. 1984'de Meksika'nın başkenti Meksiko City'yi yıkan deprem, 350 kilometre uzakta meydana gelmişti. Bir diğer örnek 1999'da Marmara Depremi'nde yaşandı. İstanbul'da Avcılar çok büyük zarar gördü. Gebze ile Avcılar'ın arasındaki mesafeyi düşünün. 1970'de Bursa'yı tahrip eden Gediz Depremini de unutmamlayım. Yani, Kuzey Anadolu Fayı büyük bir deprem Demetevler bölgesini Avcılar'dan beter hale getirebilir.
Tekrar Ankara özeline dönersek, 2000'de Çankırı Orta'da meydana gelen deprem, Ankara'da Emek'te bazı blokların kolonlarını çatlattı. 2005 ya da 2007 yıllarında Bala'da yaşanan depremler Ankara'da hissedildi. Tuz Gölü Fayı ise; iki bin yıldır hareketsiz. Çok fazla enerjinin biriktiği bir fay; Ankara'da 7.4 ve üstünden bir deprem meydana getirebilir. Böyle bir depremin Ankara'da 5 binden fazla can kaybına neden olacağı tahmin edilmektedir.

"DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜ İKİ KATINA KADAR ÇIKABİLİR"

Ankara Çanağı adı verilen bir coğrafi oluşum var. Başkenti batı yönündeki deprem bölgelerine doğru büyüme zorluyor.  Bu ne gibi sorunlara yol açabilir?
Çanak ifadesi doğru bir tanım. Çünkü Ankara geçmiş zamanlarda bir göldü. Dolayısıyla 'çanak' dediğimiz yerde göl yatağıydı. Ankara'da pek çok yer eski bataklık zemindir. Nehir vb. akarsu yataklarıdır. Depremin riskini, -yıkıcılığını- artıran en önemli etkenlerden biri de zemindir. Ankara'da çökelti alanları ve bataklık zeminleri üzerine inşa edilen çok sayıda yapı olduğu için; bir depremin yıkım gücü iki katına kadar çıkabilir. Örneğin 6 büyüklüğündeki bir deprem 12 büyüklüğünde bir tahribat meydana getirebilir.

"ÖNEMLİ OLAN YAPININ DAYANIKLI OLMASI"

Ankara'da yapı stoku olası bir depreme karşı ne kadar dayanıklıdır?
1944, 1947, 1963 ve 1977 deprem haritalarında Ankara deprem tehlikesiz bölge olarak gösterildiği için yapı stokunun büyük bir kısmı depreme karşı dayanıksızdır. 1999 Marmara Depremi'nden önce inşa edilen yapıların çoğu için bu durum geçerlidir. 1996'da Ankara kısmen de olsa deprem tehlikesinin olduğu bir bölge olarak gösterildi. Ancak, son haritada 3'üncü ve 4'üncü dereceye düşürüldü. Önemli olan deprem tehlikesini az göstermek değil; depreme dayanıklı yapı üretmektir. 

"ANKARA'NIN YARISI RİSK ALTINDA"

Ankara'da olası bir deprem durumunda risk altında olan yerler var mı?
Ankara'da yapı stokunun yüzde ellisi olası bir depremde riskin en fazla olduğu bölgelerdir. Çanak dediğimiz çökelti ve bataklık alanları ile alakalı bu aynı zamanda. Ama bir özel olarak bir yer adı vermeyi doğru bulmuyorum. Ancak, Demetevler semti artık çok ayyuka çıktığı için onun adını verebilirim. Binaların her biri adeta gecekonduvari yapılar hiç bir mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilmiş. 1980'lerde de hepsi ruhsat almış yapılar. Buralar değil depremde yoldan kamyon geçse sallanan yapılar.

Peki, deprem riski nedir?
Deprem büyüklüğü ne olursa olsun önemli olan deprem riskinin nasıl azaltılabileceğidir. Deprem büyüklüğü ayrı bir olgu, depremin riski ayrı bir olgudur. Bunu bir birinden ayırmak gerekir. Depremin büyüklüğü deprem meydana geldiğini ortaya çıkarttığı enerjidir. Deprem riski ise deprem meydana geldikten sonra oluşur. Yapının mekaniğine ve tekniğine göre risk etkenleri değişebilir. Kullanın malzemede zeminde etkenler arasındadır. Bir binanın içindeki bir odaların her birinin; oda içerisindeki yerlerin bile riski kendi içinde değişiklik gösterir. Örneğin; haritanın altında durduğun için olası bir depremde sen bana göre daha fazla risk altındasındır.

"YAPININ AĞIRLIĞI RİSKİ ARTIRIR"

Peki, Ankara'nın Eskişehir Fayına doğru büyüdüğü bölgelere inşa edilen gökdelenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben, Türkiye gibi geniş toprakları olan bir ülkede dikey mimarinin bu kadar fazlalaşmasını anlayamıyorum. Hong Kong gibi bir ada ülkesinde 8 milyon kişiye yetecek kadar yer olmadığı için gökdelenlerin yapılması anlaşılabilir. Ancak, Türkiye'de böyle bir yer darlığı yoktur. Hele Ankara'da yer darlığı sıkıntısı hiç yok. Depreme karşı dayanıklı kaya zeminlerin tarıma elverişli olmayan arazilerin çokça olduğu bir kentte böyle yapıların sayısının çok olması pek anlaşılır değil. 
Bu noktada hatırlatmak isterim ki, bu tarz yapıların betonarme olması doğru değildir. Çünkü deprem riskini artıran bir diğer husussa, yapının ağırlığıdır. Gökdelenlerin çelik gibi depremde esneyebilen malzemelerden inşa edilmesi gerekir. Örneğin; büyük bir gökdelen için kullanılacak olan beton bir kolon 5 birimken; çelik bir kolon sadece bir birimdir. Fiziğin temel kurallarından olan eylemsizlik ilkesine göre; uzun süre hareketsiz kalan bir nesne ya da yapı, kendisine uygulanan kuvvete karşı o aynı oranda direnir. Yapı ne kadar ağırsa kütlesi ne kadar fazla ise eylemsizlikten eyleme geçişte aynı oranda olur. Yani, binanın kültesi ve ağırlığı ne kadar fazla ise çökmesi o kadar kuvvetli olur. O yüzden gökdelenlerde çok katlı yapılarda çelik gibi esnek ve güçlü malzeme kullanılmadır.

Uğur DUYAN/HABERVAKTİM
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.