Türk ifadesi ilk kez nerede nasıl kullanıldı? İlk Türk tarih yazarı kim?

Türk ifadesi ilk kez nerede nasıl kullanıldı? İlk Türk tarih yazarı kim?

Türk ifadesi ilk kez nerede nasıl kullanıldı? Türk kelimesi ilk nerede, hangi metinde yer aldı? Türkler yazıyı ilk kez ne zaman kullandı? Türklerde yazılı metni ilk kim kullandı? ? İlk Türk tarih yazarı kim? İşte cevabı:

Bilindiği üzere Türklerde sözlü kültür yazılı kültürden çok daha önce gelişiyor. Hatta bu gelişmişlik diğer medeniyetlerle mukayese edilemeyecek düzeyde bir seyir izliyor. Sözlü kültürün Türklerde bu denli gelişmesinin en önemli nedenini yaşam şartları belirliyor. Yani gelişmişliğin başlıca nedeni yaşanmışlık denilebilir. Başta iklim koşulları olmak üzere, savaşlar, göçler, doğal felaketler, aşk, tabiat, eğlence, dinler, inançlar bu kültürün gelişmesini zorunlu kılıyor.

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN İLK ÜRÜNÜ ŞİİR

Türklerin sözlü kültürde ilk ortaya koydukları ürün ise şiir. Bu şiirler tabii sadece aşk ve özlemi anlatmıyor. Hayatın içindeki her şey, bütün duygular bu şiirin içinde mevcut. Hatta bu şiirlerin içerisinde doğayla mücadele, savaşlar, toplum yaşayışına dair pek çok iz bulunabilir ve bunlar tarihsel belge niteliği de taşır.

Peki Türk ifadesi ilk kez nerede kullanıldı? Türk kelimesi ilk nerede nasıl geçti? Türk kelimesi ilk kez hangi metinde yer aldı? Türkler yazıyı ilk kez ne zaman kullandı? İlk yazılı metin Türklerde hangi tarihte ortaya çıktı? Türklerde yazılı metin ilk kim tarafından kullanıldı? İlk Türk tarih yazarı kim?

Yazılı kültürdeki Türk ifadesini sizler için derledik 

Yazılı kültürde Türk kelimesi ilk kez Orhun Abidelerinde, Göktürk yazıtlarında geçiyor. Orhun Abideleri; Göktürk Yazıtları, Orhun Yazıtları veya Orhun Kitabeleri olarak da biliniyor. Türk tarihinde büyük bir öneme sahip olan bu anıt eserler, Moğolistan sınırları içerisinde yer alıyor. Bu eserler II.Göktürk (Kutluk) Devleti’ne ait.

gok-1.jpg

II. Göktürk Devleti, 50 yıllık bir Çin esaretinin ardından Kutluk İlteriş Kağan’ın başlattığı isyanla beraber 682 yılında kuruluyor. En önemli hükümdarları Kutluk İlteriş, Kapgan ve Bilge Kağan’dır. Toplamda 6 anıttan oluşur fakat en önemlileri; Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilenlerdir.

Miladi 716 yılında tahta çıkan Bilge Kağan, devleti kardeşi Kültigin ile birlikte yönetmiş ve onların vezirliğini de Tonyukuk üstlenmiştir.

Tonyukuk Abidesi‘nde; Türklerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğu, bağımsızlık savaşı ve Tonyukuk’un faaliyetleri anlatılır. Bu abideyi 716 yılında Tonyukuk bizzat kendisi yaptırmış ve kendisi yazmıştır. Bu nedenle ilk Türk tarih yazarı olarak kabul edilir.

Kültigin Abidesi, bir kaplumbağa heykeli üzerine açılan oyuk üzerine oturtulmuştur. Burada Türk-Çin ilişkilerinden bahsedilerek, Türk İmparatorluğu ve Kültigin methedilir. Abide, Kültigin’in erken ölümü üzerine çok üzülen kardeşi Bilge Kağan tarafından 732 yılında yaptırılmış, yeğeni Yollug Tigin eliyle yazılmıştır.

Bilge Kağan Abidesi‘nde ise devletin nasıl büyüdüğü, Kültigin’in ölümünden sonraki olaylar ve gelecek nesillere öğütler yer alır. Bilge Kağan’ın vefatından bir yıl sonra oğlu Tengri Kağan’ın isteğiyle yaptırılmış, yine yeğeni Yollug Tigin tarafından yazıldığı bilinmektedir. 

Orhun Abideleri’nden önce dikilen, Yenisey Kırgızları’na ait yazıtlar da bulunmuştur. Ancak bunlar çoğunlukla mezar taşlarından ve birkaç satırlık ilkel yazılardan ibaret olduğu için pek kayda değer görülmemiştir. İçerikleri Orhun Abideleri kadar zengin değildir.

 ANITLAR SİYASETNAME ÖZELLİĞİ DE TAŞIYOR

“Çin halkının tatlı sözlerine ve yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, ey Türk halkı çok sayıda öldün! Ey Türk halkı öleceksin… Türk Oğuz beyleri, millet işitin! Üstten gök basmasa alttan yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim bozabilir?”

Çin kaynaklarında Türkler’den “Tukue” şeklinde söz edilmiştir. “Türk” kelimesinin yer aldığı ilk belge ise Orhun Abideleri olarak biliniyor. Kültigin ve Bilge Kağan abidelerinin batı cephelerinde Çince kitabe bulunur. Diğer 3 cepheleri ise Orhun alfabesiyle Türkçe olarak yazılmıştır. Hitabet sanatının oldukça güzel kullanıldığı bu eserler, üslup bakımından da son derece zengindir. Öylesine yan yana getirilmiş kelimeler değil, içli ve olgun satırlar neşredilmiştir. Cümleler yukarıdan aşağıya doğru okunur.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN TEMELİ 

“Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş.“

“İçi aşsız, dışı giyimsiz, zayıf çaresiz millet üzerine oturdum (tahta çıktım). Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik: Babamızın, amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçüğüm Kül Tigin ve iki şad (şehzade) ile ölürcesine çalıştım.”

ABDÜLHAMİT ÖDÜLLENDİRİYOR

13.yüzyılda yaşamış olan İlhanlı Devleti tarihçisi Cüveyni, “Tarih-i Cihangüşa” adlı eserinde Orhun Abideleri’nden bahsetmiştir.

1889 yılında Rus tarihçi Yardintsev tarafından bulunan abideler, 4 yıl boyunca çözülememiştir. Ancak 1893 yılına gelindiğinde Vilhelm Thomsen, 38 harfli Orhun alfabesini çözerek okumayı başarmıştır. İlk okuduğu kelimeler “Tengri” ve “Türk”tür. 1895 yılında ise başka bir bilim adamı Wilhelm Radloff, abidelerin tamamını okumaya muvaffak olmuş ve dönemin padişahı sultan II. Abdülhamid tarafından mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiştir. Moğolistan sınırları içerisinde bulunan bu dikili taşlar Türkler hakkındaki pek çok belirsizlikleri açığa çıkartmıştır. 

turk-ic.jpg

 

Gazeteilksayfa.com


 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.