Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Uzmanlık, Etik, Innere Führung - 1

Uzmanlık, Etik, Innere Führung - 1

Sylvester Stallone’nin baş rolünü oynadığı 1994 yapımı bir Amerikan macera filmi vardır: The Specialist. Film şöyle başlar:  1984 yılında Colombia’nın baş şehri Bogotá’nın kırsalında kamuflajları ve güneş gözlükleriyle donanmış iki Amerikan askeri bir baraj köprüsünü dürbünle gözlemektedir. Etrafta kimselerin olmadığından emin olunca gidip köprünün ayaklarına, zaman ayarlı bombalar yerleştirirler. Uzaktan havaya uçurmayı planladıkları cip görününce ellerindeki uzaktan kumandayla zaman sayacını başlatıp beklemeye koyulurlar. Ray Quick (Sylvester Stallone) dürbünle bakarken bir anda arabada küçük bir çocuk olduğunu fark eder. Arkadaşına derhal operasyonu durdurmasını, bombayı etkisiz hale getirmesini söyler ama arkadaşı hiç oralı değildir. “Bu pis bir iş ama uyuşturucu baronu arabada. Ne yapalım, o sadece yanlış zamanda yanlış yerde olan bir çocuk. Operasyon devam edecek.” diye cevap verir. Ray Quick sinirlenir arkadaşının elinden kumandayı almak ister ama arkadaşı kumandayı suya fırlatır. Artık bombaları uzaktan durdurmanın imkânı kalmamıştır. Bir an tereddüt etmeden koşmaya başlayan kahramanımız az sonra havaya uçacak köprüye koşup, kurdukları bombaları tek tek etkisiz hale getirmeye başlar. Fakat kalan zamanda bunu yapmak mümkün değildir. Cip bombanın üzerine doğru ilerlerken, içindeki masum çocukla göz göze geldiği anda bomba patlar ve cip havaya uçar. Patlamanın şiddetiyle baraj gölüne düşen kahramanımız yüzerek kıyıya çıkar. Onu kıyıda komutanı olduğunu öğrendiğimiz diğer asker beklemektedir. Ray Quick öfkeyle komutanının üzerine yürür fakat komutan arkasında sakladığı silahı ona doğrultur. Aralarında şöyle bir diyalog geçer:
Komutan: “Sen küstah bir adamsın. Bildiğin her şeyi sana ben öğrettim. Bana karşı çıkmaya nasıl cür’et edersin?”
Ray Quick: “Beni de mi öldüreceksin?” 
Komutan: “Sen bir uzmansın. Bunu hak ediyorsun!”
Sonra komutan, kahramanımızı evire çevire döver ve arkasını dönüp yürümeye başlar. Fakat kahramanımız öyle çabuk pes edecek biri değildir. Kalkar, koşar, komutanını yere serer, ağzını burnunu dağıtıp şöyle der:
“Onları ölümünü seyretmekten hoşlandın mı? Onları indirmek hoşuna mı gitti? Şimdi ben seni indiriyorum. Teşkilatta işin bitti. Artık terfi edemeyeceksin. Nehirdekiler kadar ölüsün artık. İkimiz de öyleyiz.”
Bir zamandır uzmanlık, profesyonellik gibi konularda kafa yorduğum için bu diyaloglar hayli ilgimi çekti. Uzmanlık, bir mesleğin, bir zanaatın gerektirdiği bilgi ve kabiliyetlerde derinleşmeden ibaret değil. Bu örnekte uzman olanlar askerlerin işi, uzmanlık alanı, canlarını tehlikeye atarak, ölümü göze alarak bile olsa “öldürmek”. Ama böylesi bir işin bile bir “etiği” var. Verilen bir talimatı yerine getirirken, o talimatı geçersiz kılabilecek ahlaki ikilemlerle karşılaşıldığında nasıl hareket edileceğini önce vicdan sonra “meslek etiği” belirliyor.
Türk ordusunda bir asker tasavvur edelim. Görevini, komutanların kendisine verdiği emirleri icra ederken onu durduracak daha üst bir değerler setine sahip midir bu Türk askeri? “Orduda emir demiri keser, asker emri kafasına göre sorgularsa ordu ordu olmaktan çıkar” itirazlarını işitir gibiyim. Ama unutmayalım ki 15 Temmuz felaketi kendi insanın üzerine ateş açma talimatını sorgulamadan yerine getiren askerler yüzünden gerçekleşti. Emir, ister apokaliptik bir kültün muhteris liderinden, ister gözünü karartmış darbeci bir komutandan, ister koltuğunu ne pahasına olursa olsun bırakmak istemeyen bir siyasetçiden gelsin, askerliği bir uzmanlık alanı olarak seçmiş kişilerin “hayır” diyebilmek için kendilerini her şeyin üstünde bağlı hissedecekleri bazı “değerlere” ihtiyaçları var. Bu değerler hiç de sanıldığı gibi kendiliğinden ortaya çıkacak değerler değil. Toplumun değişik kesimlerinin temsilcileri tarafından ince ince düşünülmesi, tasarlanması, örnek senaryolar üzerinden geliştirilmesi gereken değerler bunlar. İşin bir tarafı inanca, bir tarafı felsefeye, bir tarafı mantığa, bir tarafı kültüre, bir tarafı sosyolojiye, bir tarafı psikolojiye dayanıyor.
Bu konudaki görüşlerimizi yazmaya inşallah devam edeceğiz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR