Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

28 Şubat’tan günümüze

28 Şubat’tan günümüze

Okumak, ilim tahsil etmek, aydın olmak, geçmişini öğrenmek, geleceğe emin adımlarla yürümek isteyen kızlarımız. Dün okutmak istemiyorlar diye şikayetçi olanlar, bugün kızlarımızı okul kapılarından, resmi kurumlardan demokratik haklarını kullandırmadıkları gibi aşağılıyor, kovuyor, gözyaşları içinde kendi babalarının vergileriyle yapılan kurumlardan içeri almıyorlar. Anayasal eğitim fırsatı hakları kullandırılmıyor. Ayaklar altında eğitim özgürlükleri askıya alınıyor. İhlaller bütün Türkiye’ye dalga dalga yayılıyor.
            Memleketim işgal edilmemiş, düşman ayak basmamış, peki ne oluyor? İnançlarının gereğini yerine getirmek için örtünen yavrularımızın başları zorla açılıyor. Hakaretler ediliyor. İkna odalarında inancının emrinin tersine başlarını açmaları için tehdit ediliyor, hor görülüyor, insan yerine konulmuyor. Ya gözyaşları içinde başını açıyor, ya da okul kapısı dışına sokağa atılıyor. Her türlü hak hukuk kendilerine; milletin evlatlarına yok. Biz nasıl olmasını istiyorsak öyle olacaksınız telkinleri ile dizayn ediliyor ve zulüm arttıkça artıyor.
            Üniversitelerin kapılarında bekleyen kızlarımız sırf başörtülü oldukları için içeri alınmıyor. Üniversite imtihanının birinde okulun kapıları açıldı. Kimlik, giriş kartı vb. gerekli evrakları gösteren öğrenciler içeri alınıyor. Sadece inancından dolayı başını örten kızlarımız içeri alınmıyor. Kapıda sivil görevliler, polisler, askerler var. Başı kapalı kızlar kenara itiliyor. Eğitim fırsatı hakları engelleniyor.
-          Evraklarım tamam, beni neden içeri almıyorsun?
-          Emir böyle, alamayız.
-          Kim verdi bu emri?
-          Çekilin kenara, sınava gireceklere engel olmayın. Başınız kapalı girmeniz yasak. Zorluk çıkarmayın, gidin lütfen.
-          Nasıl olur? Benim eğitim fırsatı hakkımı elimden alamazsınız. Ne oluyor, bakın yabancılar giriyor.
-          Onlar yabancı ama Türk vatandaşları gibi girmeye hakları var. Hem de başları açık.
Münakaşalar artmaya başladı. Mağdur başörtülü öğrenciler yığıldı. İçlerinden birkaç tanesi ağlayarak başlarını açarak okula girdi. Diğerleri haklarının verilip, sınava alınmalarını istiyorlar.
Bir öğrencinin dedesi torununu kolundan tutup;
-          Ben Çanakkale şehidinin oğluyum. Şehit çocuğuyum. Bu da torunum. Babalarımız, dedelerimiz vatanı kurtarmak için şehit oldular, gazi oldular. Niye? Bayrağım dalgalansın, ezan dinmesin, inancım yaşasın ki vatan tekrar tehlikeye girdiğinde, canımızı seve seve verip tekrar ya şehit ya da gazi olalım. Ben Fatih’in, Abdülhamid’in, Atatürk’ün nesliyim. Dedelerimizin emanet ettiği vatanımda torunum okula giremiyor. Siz kimsiniz? Ne yapıyorsunuz? Torunum inancının gereğini yapıp, islamı yaşamak istediği için okula almıyorsunuz. Aklım almıyor.
Yaşanan bu tartışmayı gören yüzbaşı geldi.
-          Ne oluyor burada? 
-          Başları kapalı olduğu için içeri almıyoruz, ısrar ediyorlar.
-          Bakın söylemiş, yasak giremezsiniz. Benim annemin başı öyle değilse de kapalı idi. Ama burada kapalı iremezsiniz.
-          Komutan, komutan! Ben şehit çocuğuyum, bu da torunumdur. Bunlar insan, asker polis öldürmedi. Babası asker kaçağı değil, vatan haini hiç değil, katil değil. Vergisini verir. Vatan için cepheye koşarak gider. Ezan okunduğunda gözleri dolar, bayrağımız dalgalandığında gurur duyar. Biz bu toprakları kanlarıyla sulayan şehitlerin evlatlarıyız. Siz kimsiniz? Neden okula, sınava almıyorsunuz? Ne oluyor?
Her kafadan bir ses çıkıyor, bağıranlar, ağlayan yavrular. Dimdik duranlar, genç yaşta idealleri olan, okumak isteyen, faydalı vatandaş olup ülkem için bir taş koyayım diyen yavrularımızın yüzüne kapılar kapanıyor.
-          Ben Allah’ın emrini yerine getirmek için örtünen bir Müslümanım. Ben terörist değilim, katil değilim. Vatan haini, kaçakçı, ülkemi düşmanlara şikayet eden hain değilim. Memleketimi çok seviyor, okumak istiyorum. Zalimler eğitim hakkımı elimden aldığınız için ilerde çok üzüleceksiniz. Bu zulüm Allah’ın izniyle bir gün bitecektir.      
Okullara, yurtlara, resmi kurumlara ise alınmıyor. Müslümanın anayasal eğitim fırsatı hakkı rafa kaldırılıyor. Haklar yok sayılıyor. Yetmiyormuş gibi milletin evlatları hor, hakir görülüyor, aşağılanıyor. Gözyaşları ile kapılardan dönüyor. Bunların haline kıs kıs gülenlerle birlikte milletin yüreği yanıyor.  Çaresiz halde ışık bekliyor.
İstanbul’dan Ankara’ya dalga dalga Türkiye’ye inançlara özgürlük talepleri yayılıyor. Her yerde özgürlükler dile getiriliyor.
Özgürlük çağrısına sadece mağdurlar değil, başı açık kızlarımız, erkek arkadaşları, analar, babalar, vatandaşlar ailecek destek veriyor.
Eğitim hakkını isteyen kızlarımız tutuklansa da, nezarete atılsa da eğitim özgürlükleri dalga dalga yayılıyor. Mağdurlara destek her gün çoğalıyor. Okuldan ayrılmak istemeyen, eğitim haklarının geri verilmesini isteyen kızlarımız,kendilerini okulların demirlerine kilitliyor. Zindanlara atılıyor.
Aziz milletim bu uygulamalardan huzursuz ve rahatsız. Veliler, aileler her eyleme gelirken Allah ne verdiyse getiriyor. Öğrencilerle birlikte yiyor, paylaşıyor. Zulme karşı mazlumların haklı talepleri dalga dalga Anadolu’ya yayılıyor.
Eğitim özgürlüğü için el ele çağrısı hızla yayılıyor. Çocuğunu, eşini alanlar akın akın el ele tutuşmak için, özgürlük için çocuklarımız okusun diye el ele tutuşmaya koşuyor. Türkiye ayakta. Milyonlar yürüyor. Mahalleler, kasabalar, şehirler el ele birleşiyor. Yürekleri kan ağlayan yavrular kırmadan, dökmeden medeni insanlar gibi yürüyor. Bağıran, zafer işareti yapan, şükreden analar, babalar, el sallayanlar… Bir millet ayağa kalkıyor.
Bin yıl sürecek dedikleri, vatan, millet sevdalıları, Allah’a teslim olmuş insanlar duadalar. Yavrular, analar, babalar rüyalarının gerçekleşmesi için ışık bekliyor. O onurlu, demokratik, insani ve islami taleplerine her geçen gün teker teker kavuşuyorlar. Şafak atmış, sabah güneş doğuyor.
Okullardan, kamu alanlarından, meclisten, kışlalardan, lojmanlardan atılanlar, oğlunun, kızının düğününe ordu evlerine sırf başı kapalı olduğu için içeri alınmayan gözü yaşlı anaların, yavruların çileleri bitiyor.
Çok şükür. Açık kapalı hepsi okuyor. Polis, asker, doktor, hakim, memur, milletvekili, bakan vb. oluyor. Herkes anayasal haklarını eşit olarak kullanıyor. Ayrım, öteleme devri tarih oluyor.
Kızlarımız, analarımız, evlatlarımız vs. ev ev, kapı kapı dolaşarak anayasal hakları için gece gündüz demeden çalışıyorlar.
Her alanda geleceğe emin adımlarla durmadan, yorulmadan aynı heyecanla yürüyor.  
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR