Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Yalnızlık - 2

Yalnızlık - 2

Ebenin (babaanne - anneanne) dedenin öğrettiği ömür boyu hayatımızda canlı yaşadığımız helal haram, haklı haksız, doğru yanlış vs ilk mektebimizdir. Ebe de torunu gelmeden karnını doyurmayan, torunu eve geç dönmesinden yatamayandır. Ebe de torunların yaslandığı büyük çınarlarıdır. Onlara sarıldığında dünyalar onun olur. Torunu ağladığında bir şey yapamasa da gözleri dolar. Anne baba ebe dede ile evlat ve torunlarıyla olduklarından yalnız olmayacaklardır. 
Huzurevleri; Osmanlı’nın yıkılışı ile özümüze uygun yaşam modeli olmamasına rağmen Avrupalılaşmak adına kurduğumuz kurumlardandır. İthal ettiğimiz sistem kurumlarını da beraber getirmiştir. Bu yapı da ebeler dedeler yer almamaktadır. Lüks daireler, lüks arabalar sanal dünyanın esiri insanlar, menfaat üzerine kurulan veya sadece çekirdek aile ana-baba-çocuk gitmemekte olan boşanmalar, farklı talepler, değerlerle çatışan yaşam talepleri aileleri zorlamaktadır. 
Gelecekteki insanlar yetiştiği güçlü aile yapısını oluşturan ebe dedeler anne babalar evlat torunlardan oluşan yapı sisteminin getirdiği ekonomik ve yalnızlaşma ferdileşme yüzünden yok olmaktadır. 
Büyük anne, dede huzurevine gidince hasreti de yavaş yavaş bitiyor. Unutuluyor, huzurevinde yakınlarının yollarını bekleyenler daha sonra yalnızlığa razı oluyor. Anaokuluna giden çocuk annem beni bırakıp işe gitti, annem beni terk etti diye yakın bir anlayışla, annesini işle paylaşmak istemiyor. Huysuzlaşıyor, hırçınlaşıyor. En büyük dayanağı huzur ve mutluluk kaynağı anne sorgulandıkça çocuk yalnızlaşıyor. 
Camiye devam eden insanlar, arkadaşlarıyla yalnızlığını aşmaya çalışıyor, namaz öncesi ve sonrası sohbetler yalnızlığını alıyor. 
Yaz kursları, okullar çocukların yeni yeni arkadaşlar edinmesini sağlıyor. Günde 5 defa ezan okunduğu, herkesin yardım ettiği, sahiplendiği camide hayatına girdikçe o kültür ona ömür boyu arkadaş oluyor. 
Komşu ziyaretleri, düğünler, bayramlar, cenazeler, taziyeler, iftarlar, yardımlaşmalar vs yalnızlığımızın ilaçları oluyor. 
Sivil toplum kuruluşuna yardım yaparak veya bizzat görev alarak yoksullara, çaresizlere, zalimin zulmünden sığınmış mazlumlara gönüllülük esasına dayalı yapılan hizmetler hayırlı bir kul olma yolunda ilerlerken o insanların da yalnız olmadığını göstermiş oluyoruz. Birbirinin hastalığına özel günlerine, acısına koşan işi olduğunda çocuğunu bıraktığı bir tas çorbayı paylaştığı komşular, bir yere gittiğinde evin anahtarını verdiği bakkal vs. yalnızlıklarımızın ilaçları. Bahçeli, birbirini tanıyan, omuz veren, çare olan yalnızlıklarımızın paylaştığımız selamlaştığımız komşuluklar, dostluklar olsa daha modern projelerle imar planlarıyla dev siteler kuracaklarına komşu evler kursalar da yalnız kalmasak örnek olsak. Başkalaşmadan biz olarak kalabilsek. Küçük bahçeli, domates, biber, maydanoz eksek, elimiz toprağa değse, meyve ağaçlarımız olsa, planlar projeler, komşuluğu, yardımlaşmayı destekleyen evler olsa, birbirimizi arasak, karşı komşunun kim olduğunu ne yaptığını bilsek, yardımlaşsak, yanlışlar arada barınmayacak. 
Ama ihtiyarlar huzurevinde, baba – anne işe, çocuklar kreşte, büyük çocuk üniversite, küçük çocuk ortaokulda, hepsi ya telefonda ya bilgisayarda sanal dünyada kaybolmaktadır. 
Elinden tutup, düğüne, pazara, camiye gönül verdiği siyasal partiler azalmaktadır. 
İnancımızdan beslenen birlikteliğimizi inşa eden, gönüllük esaslı vakıf çalışmaları, verimli, faydalı sistemleri kurmalı, aynı zamanda korumalı kurdurmalıyız. 
Yeniden diriliş için, dik duran, hedefi olan inançlı nesiller yarını kuracaktır. İnşallah. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR