17 aşamalı el sanatı: Her aşaması sabır ve titizlik gerektiriyor
Ulus’a konuşan sedefkar İsmail Akgen, Gaziantep’te 25 yıldır sedef kakma sanatını icra ettiğini belirterek, “Benim mesleğim pırlanta gibi; kıymeti zamanla daha çok anlaşılacak” diye konuştu.
Sedef kakma sanatını 25 yıldır Gaziantep'te sürdüren Sedefkâr İsmail Akgen, sabır ve ustalık isteyen bu sanatı hem icra ediyor hem de geleceğe aktarıyor. 17 aşamalı zahmetli süreciyle dikkat çeken sedef kakma sanatı hakkında Ulus’a konuşan Akyel, “Ahşabın temininden tasarıma, pirinç tellerin çakılmasından sedefin yerleştirilmesine kadar her adım el emeği istiyor. Kuruma, zımpara, yakma ve cilalama gibi süreçler ise sabırla yürütülüyor” ifadelerini kullandı. Sanatını severek icra ettiğini söyleyen Akgen, “Benim mesleğim pırlanta gibi; kıymeti zamanla daha çok anlaşılacak” dedi. Sedefin doğadan gelen değerli bir malzeme olduğunu vurgulayan usta sanatçı, Malatya ve Adıyaman’daki göllerden toplandığını belirtti.
HER AŞAMASI USTALIK İSTİYOR
Sedef işlemeciliğinin zorluklarını ve inceliklerini anlatan Sedefkâr İsmail Akgen, “Bu meslek, dünyanın en zor mesleklerinden biri. Çünkü bizde iş 3 ila 4 aşamada bitmiyor. Toplam 17 aşamadan geçiyor. Bu da büyük bir sabır gerektiriyor” dedi. Ahşabın teminiyle birlikte ilk aşamanın başladığını kaydeden Akgen, “Ahşabı temin ettikten sonra üzerine yapılacak işin tasarımı geliyor. Tasarımlarımızı kendimiz yapıyoruz. Ardından kanalaşma dediğimiz aşamaya geçiyoruz. Bu kısımlara pirinç teller çakıyoruz” diye konuştu. İşlem devam ettikçe detayların da arttığını kaydeden Akgen, şunları aktardı:
“Pirinç tellerden sonra, selif yapılacak yerlerin arasını 0.5 milimetre oyuyoruz. O oyuklara tek tek şekillendirdiğimiz sedef parçalarını yerleştiriyoruz. Her biri el işçiliği. Sonra macunluyoruz, yapıştırıyoruz ve 24 saat kurumasını bekliyoruz. Zımpara yaptıktan sonra kezzap sürüyoruz. Bu asit, ahşabı koruyor. Ardından pürüzlü yakma yapıyoruz ki renk derinleşsin. Siyah rengin oluşması bu aşamada sağlanıyor. En sonunda zeytinyağı sürüp tekrar zımparalıyoruz. Sedefi, pirinci ve ahşabı aynı seviyeye getirene kadar zımpara yapıyoruz. Sonra gomalak cilasıyla ürünümüzü parlatıp koruma altına alıyoruz. Bazı ürünlerde montaj ya da kadife döşeme gibi ek işlemler de oluyor.”
SEDEFLER GÖLLERDEN TOPLANIYOR
Akgen, bu işin yalnızca sanatsal değil, aynı zamanda doğal döngüyle de ilişkili olduğunu ifade etti. Sedefin kaynağı doğa olduğunu sözlerine ekleyen Akgen, “Sedef, Malatya ve Adıyaman’daki göllerden, akarsulardan toplanıyor. Orada yaşayan köylüler sedefleri topluyor. Biz de gelip Gaziantep’te onlardan satın alıyoruz. Doğadan gelen bu eşsiz malzeme, bizim ellerimizde sanat eserine dönüşüyor” ifadelerini kullandı.
“BENİM MESLEĞİM PIRLANTA”
Sadece üretimle değil, eğitmenlikle de meşgul olduğunu belirten Akyel, eğitmenlikle de meşgul olduğunu söyledi. Ezogelin Halk Eğitim Merkezi’nde usta öğretici olarak görev yaptığını dile getiren Akyel, “Şu an 40 öğrencimiz var. Bu sanatı tanıtıyoruz, üretim yapıyoruz ve yeni ustalar yetiştiriyoruz. Amacımız, bu mesleği unutturmak değil; yaşatmak” dedi. Yoğun temposuna rağmen Kültür Bakanlığı’na ustalık belgesi başvurusu yapacak fırsat bulamadığını da içtenlikle söyleyen Akyel, “25 yıldır haftanın 7 günü çalışıyorum. Kültür Bakanlığı’nın kartını alacak vakti bile bulamadım. Ama ben işimi severek yapıyorum” diye konuştu. Akyel, sanatına olan inancını da şu sözlerle özetledi:
“Kuyumcu dükkânını her yerde görebilirsiniz. Ancak pırlanta satan bir dükkânı görmek zordur. Benim mesleğim pırlanta gibi. Kıymeti zamanla daha çok anlaşılacak.”
Kaynak:Ulus gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.