Deprem Uzmanı Bülent Özmen: “Ankara’nın dört yanı faylarla çevrili”
Etimesgut'ta meydana gelen depreme ilişkin Ulus’a konuşan Afet Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, “Ankara dört bir yanında 7’den büyük deprem üretebilecek faylarla çevrili. Başkenti deprem açısından tehlikesiz olarak görmek doğru değil” dedi.
Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde 10 Ağustos akşamı meydana gelen 6,1 büyüklüğündeki depremin ardından, 11 Ağustos sabah saat 06.33’te Etimesgut'ta 3,2 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bu sarsıntı, Çankaya ve Altındağ ilçelerinde de hissedildi. Arka arkaya meydana gelen depremlere ilişkin Ulus’a özel açıklamalarda bulunan Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Afet Uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen, iki depremin birbirinden bağımsız olduğunu belirtti. Depremin mesafe tanımadığına dikkat çeken Özmen, “Ankara, dört bir yanında 7’den büyük deprem üretebilecek faylarla çevrili bir konumda” dedi. Özmen, nüfusu hızla artan Ankara’nın deprem riskine karşı tedbir almasının şart olduğunu vurguladı.
İKİ DEPREM ARASINDA BAĞLANTI YOK
Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 6,1 büyüklüğünde meydana gelen deprem ile Ankara’nın Etimesgut ilçesinde yaşanan 3,2 büyüklüğündeki depremin arasında bağlantı olup olmadığına ilişkin Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, “Sındırgı’da meydana gelen depremle Ankara’da oluşan depremin uzaktan yakından ilgisi yok. Tamamen tesadüf eseri, arka arkaya yaşanan iki farklı deprem. Çünkü ikisi birbirinden bağımsız gelişen, bağımsız faylara ve bağımsız mekanizmalara bağlı depremler” dedi. Sındırgı’daki depremin, Simav Fay Zonu olarak bilinen ve yaklaşık 205 kilometre uzunluğunda Uşak’a kadar uzanan, hatta bazı çalışmalara göre Akşehir’e kadar devam eden bir fay hattı üzerinde gerçekleştiğini belirten Özmen, “Bu fay zonunun en batı ucu Sındırgı’nın hemen güneyinde, Sındırgı segmenti diye isimlendirilen fay hattı üzerinde oldu. İstanbul'dan Ankara'ya kadar bile hissedenler olmuş. Deprem bilimciler olarak bizi şaşırtan bir deprem olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü biz Simav Fay Zonunun ve Sındırgı segmentinin deprem tehlikesinin yüksek olduğunu ve ilerleyen zaman içinde de deprem üretme potansiyeli olduğunu söylüyorduk. Dolayısıyla hani bu açılardan bizi şaşırtmadı” ifadelerini kullandı.
“ANKARA’DA BİLİNMEYEN FAYLAR OLABİLİR”
Etimesgut’ta meydana gelen 3,2 büyüklüğündeki depremin, Ankara’daki fay yapısı açısından ne anlama geldiğini değerlendiren Özmen, “Gazi Üniversitesi olarak ve kişisel çalışmalarım kapsamında Ankara’nın deprem tehlikesi ve riskine yönelik çeşitli araştırmalar yürütüyoruz. MTA’nın yanı sıra bizim ve diğer araştırmacıların yaptığı çalışmalara baktığımızda, Ankara kent merkezinden geçen tespit edilmiş bir fay bulunmuyor. Ancak bu depremler yaşandığına göre, bölgede henüz bilinmeyen bazı fayların var olduğu söylenebilir” diye konuştu. Ankara Kent Merkezi civarında genelde 3,5 ile 4,5 arasında depremler olduğunu belirten Özmen, şu cümleleri kaydetti:
“Daha büyük bir deprem olmuyor. Ankara kent merkezinin çeperini biraz genişletip 50 ila 60 kilometreye çıkardığımızda, 6’dan büyük deprem üretebilecek faylar karşımıza çıkıyor. Mesafeyi 75 kilometreye kadar açtığımızda ise, merkezden itibaren hemen kuzeyimizde Kuzey Anadolu Fayı, batımızda Eskişehir Fay Zonu, güneyimizde Tuz Gölü Fay Zonu ve yine batımızda Ezinepazarı Fayı gibi 7’nin üzerinde deprem üretme potansiyeline sahip faylar bulunuyor. Ankara, dört bir yanında 7’den büyük deprem üretebilecek faylarla çevrili bir konumda.”
“DEPREM MESAFE TANIMAZ”
Depremin mesafe tanımadığına vurgu yapan Özmen, “Bunun en yakın somut örneği, 30 Ekim’de İzmir’de yaşanan depremdir. Biz buna İzmir depremi diyoruz ama aslında merkez üssü Ege Denizi olan ve İzmir’e yaklaşık 75 kilometre uzaklıkta meydana gelen bir depremdi. Ege Denizi’ndeki bu deprem, 75 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen İzmir’de çok sayıda binanın yıkılmasına neden oldu. Ankara için de benzer bir durum söz konusu. Az önce bahsettiğim, 70 ila 80 kilometre mesafedeki fay hatlarında 7’den büyük bir deprem meydana gelirse, maalesef Ankara da bu depremden ciddi şekilde etkilenir” sözlerini kullandı. Ankara’nın geçmişte çevresindeki büyük depremlerden etkilendiğini hatırlatan Özmen, 1938’de Kırşehir Keskin’de ve 1944 Bolu Gerede’de yaşanan depremlerin Ankara’da etkili şekilde hissedildiğini belirtti. Ayrıca 2005 ve 2007 yıllarında Bala’da yaşanan depremler ile 15 Mayıs’ta Kulu civarındaki sarsıntının da Ankara’da hissedildiğini söyledi.
“ANKARA’YI TEHLİKESİZ GÖRMEK DOĞRU DEĞİL”
Ankara nüfusunun her geçen yıl arttığını ifade eden Özmen, “1938 yılında Kırşehir Keskin’de, 6.8 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş. Bu deprem, Ankara il sınırları ve kent merkezinde bazı hasarlara yol açmıştır. O dönem Ankara'nın nüfusu yaklaşık 150 bin civarındaydı. İnsanlar genellikle Ulus çevresinde, sağlam zemin olarak kabul edilen bölgelerde, birkaç katlı binalarda yaşıyordu. Bugün ise Ankara çok büyüdü ve nüfusu yaklaşık 6 milyona ulaştı. Zemin açısından riskli, sorunlu birçok bölgesi bulunuyor” sözlerini kullandı. Ankara’nın deprem açısından tam anlamıyla güvenli olmadığını vurgulayan Özmen, “Ankara’yı deprem açısından tehlikesiz olarak görmek doğru değil. Deprem risklerinin azaltılması konusunda nasıl diğer illerde çalışmalar yapılıyorsa Ankara özelinde de bu çalışmaların ivedilikle, taviz vermeden yapılması yararlı olacaktır” diye konuştu.
Kaynak:Ulus gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.