Her köşesi yaşanmışlık kokuyor: Emine Teyze’nin evi görenleri etkiliyor
Mamak’ta yaşayan 80 yaşındaki Emine Kaplan, 25 yıldır biriktirdiği anılarla evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Kaplan’ın evine adım atanlar, kendilerini sıradan bir evde değil de yılların emeğiyle şekillenmiş, yaşanmışlık kokan bir ortamda buluyor.
Mamak’ta yaşayan 80 yaşındaki Emine Kaplan, 25 yıldır biriktirdiği anılarla evini adeta bir müzeye dönüştürdü. Çeyiz sandığıyla başlayan yolculuğunu her geçen yıl büyüten Kaplan’ın evi, Almanya’dan gelen porselen fincanlardan köyden getirdiği işlemeli örtülere kadar onlarca hatırayla dolup taşmış durumda. Her eşyanın bir hikâye taşıdığını söyleyen Kaplan, “Eşyalarıma bakan geçmişine yolculuk ediyor. Burada bir fincan ya da örtü, insanlara çocukluklarını, annelerini, ninesini hatırlatıyor” dedi. Komşularından ustalara kadar evine giren herkesin hayran kaldığını dile getiren Kaplan, eşyalarının kendisi için nefes almak kadar kıymetli olduğunu dile getirdi.
ÇEYİZ SANDIĞIYLA BAŞLAYAN YOLCULUK
Mamak’ta yaşayan 80 yaşındaki Emine Kaplan’ın kapısından içeri adım atanlar, kendilerini sıradan bir evde değil de yılların emeğiyle bir araya gelmiş âdeta sergi alanında buluyor. Salonundan mutfağa, odalardan raflara kadar her köşesi titizlikle kurulmuş olan evde eşyalarda incelikle düzenlemiş. Her duvarda bir hikâye saklı, her vitrinde bir anlı canlı. 25 yıldır evini biriktirdiği hatıralarla dolduran Kaplan, bir arkadaşının çeyiz sandığını açmasıyla hikâyesinin başladığını söyledi. Kaplan, evini görenlerin tepkilerini şu sözlerle anlattı:
“25 yıl önce bir arkadaşım, çeyiz sandığını bana içerisinden bir hediye vermek için açtığında, benim için de bambaşka bir kapı açılmış oldu. Önceden de bir şeyleri atmaya kıyamazdım. Benim için zamanla bu durum daha da anlam kazandı. Eşyaları atarken yaşanmışlıklarımı da atıyormuşum hissine kapıldım. Evimde bu eşyaları görmek benim için yemek gibi, nefes almak gibi bir şey. Beş kişi yanıma gelse mutlu olmam ama eşyalarımı görmek, bunlar içerisinde yaşamak beni çok mutlu ediyor. Komşularım, tadilat işine elen ustalar kapıdan içeri girince herkes duruyor, bakıyor, şaşırıyor. Daha önce böyle bir ev görmediklerini söylüyorlar. Açıkçası bu durum benim için inanılmaz derece güzel bir his.”
HER EŞYA BİR HATIRA TAŞIYOR
Kaplan, evinde bulunan her eşyanın kendince bir anlam taşıdığını belirtiyor. Köyden getirilmiş işlemeli örtüler, Almanya’dan gelen porselen fincanlar, eski mutfak eşyaları ve yıllar önce aldığı hediyeler Kaplan için ayrı ayrı önem taşıyor. Eşyalarına gözü gibi baktığını söyleyen Kaplan, “Bana ‘bunları niye sakladın’ diyorlar. Her eşya bana birini, bir günü, bir anıyı hatırlatıyor. Bu yüzden gelenler eşyaları sadece eşya olarak görmüyorum, onların ruhunu da hissediyorum” dedi. Evinde bulunan küçük el işçilikli eşyalar ve eski mutfak aletleri sadece göz doldurmuyor; aynı zamanda geçmişin izlerini taşıyor. Kaplan’ın evine gelen komsuları, boyacılar, ustalar her bir parçayı incelerken hem hayranlık duyuyor hem de eşyaların hikâyesini Kaplan’dan dinliyor.
“EŞYALARIMA BAKAN GEÇMİŞİNE YOLCULUK EDİYOR”
Yaşına rağmen neşeli ve dinç kalmasını el işine ve yaşadığı evin ruhuna borçlu olduğunu söyleyen Kaplan, “Eşyalarıma bakan birçok kişi geçmişine yolculuk ediyor. Burada gördükleri bir fincan, bir örtü ya da bir çerçeve, onlara annelerini, ninesini, çocukluk günlerini hatırlatıyor. Bu evin içinde dolaşırken yalnızca benim anılarım değil, burada bulunan herkesin kendi hatıraları da canlanıyor. Adeta geçmişle bugün arasında köprü kuran bir ev haline geldi. İnsanlar burada kendi hikâyelerinin izini buluyor, kaybettikleri duyguları yeniden yaşıyor. Bu yüzden bu ev, kapısından giren herkes için farklı bir anlam taşıyor” ifadelerini kullandı. Kendisinden sonra eşyalarına değer verecek kimsenin olmayacağını düşünen Kaplan, eşyalarının atılacağını düşündüğü içinde mutsuz olduğunu dile getirdi.
Kaynak:Ulus gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.