Sosyal medyada kullanılan dil çığırından çıkmış durumda. Alenen küfür eden vekil, gazeteci, bürokrat, amir, memur ne ararsan var. Hal böyle olunca da vatandaşta aynı dili kullanmaktan geri kalmıyor. Özellikle konu siyaset olunca, birbirlerini tehdit etmeye başlayan kullanıcılar zaman zaman ahlak sınırlarını aşarak birbirlerine karşı ağır ithamlarda bulunabiliyor. 

Bunun siyasilerin kullandığı ayrımcı dilin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Toplum zaten bazı gruplar tarafından sert çizgilerle bölünmeye çalışılıyor. Provokatörler devreye sokuluyor. Son zamanlarda türban üzerinden yeniden bir kavga ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu da yetmezmiş gibi bir de Alevi Sünni meselesi tekrar kaşınmaya başlanıyor. Ülkede bir tartışma ve kavga ortamı yaratılmak isteniyor ve bunun için toplumun hassas olduğu ne kadar değer varsa onların üzerine gidiliyor. Hal böyle olunca da kullanılan dil başkalaşıma uğruyor, eleştiri yerini küfür ve hakarete bırakıyor. Tahammül azalıyor.

Peki, bunlar tesadüf mü? Ekonominin dibe vurduğu, vatandaşın hayat zorluğundan yakındığı şu dönemde bunların üst üste gelmesi şaşırtıcı mı? Hiç de değil. Toplum sinirlerine dokunuyorlar. Kapanmış yaraları yeniden açmak istiyorlar. Ne kadar engel olmaya çalışsak da sosyal medyada birbirimize karşı kullandığımız bu dil provokatörlerin ekmeğine yağ çalmakla kalmıyor, aynı zamanda onların emellerine ulaşmasına vesile oluyor. Tabi burada siyasilerin payı da büyük.

İdeolojik olarak farklı görüşlere sahip olabiliriz. Farklı etnik ve dini topluluklara ait olabiliriz. Ama bu birbirimize olan saygımızı aşmamız için bir neden olamaz. 82 milyonuz, büyük bir genç nüfusa sahibiz. Bu yüzden gelecekte gençlere örnek olabilmek için kullandığımız ayrımcı dilden bir an önce vazgeçmeliyiz. Görüşlerin, düşüncelerin, cümlelerin ve kelimelerin çok kolay manipüle edilebildiği sosyal medya platformlarında paylaşımlarımıza daha çok dikkat etmeliyiz.