Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

Değer Üreten Bir Ömür Yerine...

Değer Üreten Bir Ömür Yerine...

Değerleri üreten değil tüketen bir dünyanın oyunlarına, bile-isteye alet oluyoruz. 

Bizi bize unutturup, değerlerimizi tepe taklak eden, bunun yerine sanal değerler dünyası ihdas eden sözüm ona modern anlayış, bizi kendine benzetmeyi başardı. Öyle ki bunu zorla değil, bilakis özendirerek yaptı. Bizde bu oyunu benimseyip özümsedik.

Hayatımızın her anını, her alanını kuşatması, şekillendirmesi gereken, inancımızın, geleneğimizin, kültürümüzün vazgeçilmez birer parçası olan değerlerden uzaklaştık.

Hal böyle olunca, “İnandığı gibi yaşamayan yaşadığı gibi inanmaya başlar.” tarihi sözü bizim için kaçınılmaz oldu.
Ne yaparsak yapalım, bir ömür el üstünde tutsak bile haklarını ödeyemeyeceğimiz anne-babamızın değerini bilemedik. Sahip oldukları her şeyini  gözünü kırpmadan bizim için feda eden, varlık sebebimiz olan anne babamıza, bize muhtaç oldukları ihtiyarlık döneminde, evimizde bir oda ve azıcık bir huzur veremedik. Adına çekirdek aile diyerek bir kavram ürettik. Bu kavramın içinde anne babamıza bir yer bulamadık. Sanal alemin bir tezgahı ve sanal huzurun ikametgahı olan açık ceza evlerine onları mahkum ettik. Vicdanımızı rahatlatmak için adına da Huzur Evi dedik.

Sonra yine sanal alemin, küresel tezgahı olan anneler günü, babalar günü icat edip, bu günleri kutlamak için anne babamızı huzur evinde ziyaret ederek evlatlık görevini yerine getirmenin sanal  huzuru ile vicdanımızı rahatlattığımızı düşündük. Aslında bunun hiç kimseye huzur vermediğini kendimize dahi itiraf edemedik.

Hiç bir değeri hiç bir hakkı yerli yerine koyamadığımız için küresel materyalizmin tezgahının birer ürünü olan, kaybolan değerlerimizi ucuz ya da pahalı hediyelerle satın alabileceğimizi zannettik.

Anneler, Babalar, Sevgililer, Öğretmenler, Engelliler, Şehitler, Gaziler Günü gibi...

Burada eleştirimiz  bu günlerin varlığına, kutlanmasına değil, bilakis yitirilen değerlerin bu tür yöntemlerle geçiştirilmeye çalışılmasına, bu durumun bir rant kapısına dönüştürülmesinedir.

İtirazımız, anneler, babalar gününü kutlamak için huzur evine giderek vicdanını rahatlatmaya çalışan sözde evlatlık gösterilerine, öğretmenler gününü kutlamak için öğretmeleri ayağına getirten bürokratik zihniyete, “sui misal, misal olmaz” düsturundan habersiz, kötü örnekleri bahane ederek gününü kutlamak için ayağına getirttiği meslek erbabını paylayan, meslek onurunu zedelemek pahasına genelleme yapmaktan kaçınmayan, “vali olmuş, adam olamamış” zavallılıklara, bu günleri sadece rant kapısı gibi göstermek için fırsat kollayan düzenbazlıklaradır.

Yok ettiğimiz değerlerin, göstermelik seremonilerle geçiştirilmeye çalışılmasınadır.

Elbette her meslek vazgeçilmez ve kutsaldır. Şehit yakınları, gaziler, engelliler her fırsatta onurlandırılmalıdır. Yaşlı bakım evlerinin varlığı vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Fakat imkanı, gücü, fırsatı olduğu halde evine, gönlüne sığdıramadığı anne babasını huzur evine(!)  terk edip, sadece bayramdan bayrama veya adına anneler, babalar günü dediği sanal değerler atfettiği zaman dilimlerinde, evlatlık gösterisi asla kabul edilemez.

-    Ben senin amirinim, gün senin adına düzenlenmiş olabilir, farketmez. Nerede nasıl kutlanacağını ben bilirim. Gerekirse bu özel gününüzde haddini bilmeyen hadsizlere(!) haddini bildirmek benim hakkım. Bunun usulü de, yine benim takdirimde olan bir konu.

-    Sen benim öğretmenim olabilirsin, beni yetiştiren anne babam olabilirsin, ben senin amirin oldum, ben ne dersem o olur. Gibi aymazlıklaradır itirazımız.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR