Ahmet Sefa DİKTEPE

Ahmet Sefa DİKTEPE

Dr. Sadık Ahmet’e Vefa

Dr. Sadık Ahmet’e Vefa

Türk milleti tarih sahnesine çıktığı andan günümüze dek dünyanın birçok yerinde devletler kurmuş ve nüfuzuyla beraber nüfusunu da dünyanın birçok yerine yaymıştır. Köklü tarihimizin en önemli göstergelerinden biri de bugün dünyanın birçok yerinde azımsanmayacak büyüklükte yaşayan Türk topluluklardır. 

Son büyük imparatorluğumuz Osmanlı’nın şanlı bayrağı altında, tek bir devletin toprakları üzerinde, birlikte yaşayan Türk milleti bugün Osmanlı bakiyesi topraklarda kurulan irili ufaklı devletlerin bünyesinde “azınlık” muamelesine tabi tutulmaktadır. Türklerin yaşadığı bütün bir vatan sathında, Kırım’dan Batı Trakya’ya uzanan bu durum yüzünü, bazen sürgünlerle, bazen kanlı katliamlarla gösteriyor… 

Bugün Türkiye’de sokağa çıkıp sorduğunuzda birçok kişinin ismini dahi duymadığı, haritada görse neresiymiş diye soracağı birçok Türk beldesi için canını feda etmiş aziz kahramanlar var ve olmaya devam edecek. Bugün adını, sanını duyurmak için değil yaşadığı topraklar üzerinde milletini rahata erdirmek, Türklüğün hakkını muhafaza etmek için canını feda etmiş bir kahramandan, aziz bir şehitten bahsetmek istiyorum… 

Dr. Sadık Ahmet… Batı Trakya Türklüğünün lideri...

7 Ocak 1947’de Gümülcine’nin Sirkeli Köyü’nde doğan Batı Trakya Türklerinin lideri Dr. Sadık Ahmet, ilköğrenimini köyünde bulunan ilkokulda, orta ve lise öğrenimini Gümülcine’de bulunan Celal Bayar Lisesi’nde tamamladı. Üniversite eğitimine, 1966 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başladı ancak bir yıl sonra Selanik Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geçti. 1947 yılında mezun olduktan sonra, 34 ay piyade eri olarak askerlik görevini yapmıştır. Sadık Ahmet, Orta Yunanistan’da bir süre mecburi hizmetten sonra 1978 yılında Batı Trakya’ya döndü.
1980’li yıllarda Batı Trakyalı Türklerin sorunlarını dünya kamuoyuna duyurma bağlamında adı sıkça duyulmaya başlanan Sadık Ahmet, 1985 yılında yine bu amaca hizmet için Batı Trakya çapında bir imza kampanyası başlattı. Yaklaşık 15 bin imza ile katılımın oldukça yüksek olduğu bu kampanyanın ardından 8 Ağustos 1986’da tutuklandı. 25 Eylül 1987’de Selanik’e giderek, Demokrasi İnsan Hakları üyelerine Batı Trakya Türklerinin sorunlarını konu alan bir broşür dağıttı ancak çok geçmeden bu eyleminden dolayı 1987 yılında, 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak uluslararası kuruluşların baskıları sonucunda cezanın infazı süresiz olarak ertelendi. 18 Haziran 1989 seçimleri öncesinde milletvekilliği adaylığı iptal edilmiştir.

26 Ocak 1990’da Batı Trakya Türklerine “Türk” diye hitap ettiği için tekrar hapis cezasına mahkum edilmiş ancak iki ay Selanik Dudullu hapishanesinde yattıktan sonra, geri kalan cezası para cezasına çevrilerek serbest bırakılmıştır. 8 Nisan 1990’da ikinci kez bağımsız milletvekili seçilen Sadık Ahmet, Batı Trakya’da Türk azınlığın haklarını korumada ve birlik ruhunun oluşmasında en etkili yolun siyasi parti kurmak olduğunu düşünerek Batı Trakyalı Türklerin ilk partisi olan Dostluk Eşitlik ve Barış Partisi’ni (DEB) kurdu. DEB’in genel başkanlığını yapan Sadık Ahmet, 1993 genel seçimlerinde Yunanistan’ın seçim yasasında gerçekleştirdiği değişiklik (adaylara ülke genelinde %3 oranında oy alma zorunluluğu) nedeniyle, yeterli oyu almış olmasına rağmen parlamentoya girememiştir. Batı Trakya’da Yunan yönetiminin izlediği baskıcı politikaya karşı, Batı Trakya Türklerinin iktisadi kalkınmasının şart olduğunu savunan Sadık Ahmet, Batı Trakyalı Türkleri uluslararası arenada en iyi temsil eden kişi olmuştur.

Bazı değerler kaybedildiğinde sadece mücadelesini verdikleri yerlerin değil de bütünüyle bir milletin değerine dönüşüyorlar. Bunun en müşahhas örneklerini de Dr. Sadık Ahmet gibi, İsa Yusuf Alptekin gibi, Muhsin Yazıcıoğlu gibi büyük dava adamlarında görüyorsunuz. Bugün Sadık Ahmet’in vefatının ardından 24 sene geçti ama onun davası bir ömür yaşayacaktır! 

24 Temmuz 1995’te bir suikastla aramızdan koparılan Batı Trakya Türklüğü nezdinde bütün Türk dünyasının hayırla yâd ettiği Dr. Sadık Ahmet’i bir kere daha rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…
Son nokta da onun şu veciz sözüyle olsun; “Benim önüme bir tabak iyi yemek koyup da boynumdan istedikleri yere çekeceklerse, dağdaki zayıf kurt gibi yaşamayı, o hali vakti yerindeki köpeğinkine tercih ederim!”
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR