Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

İZ BIRAKANLAR 11

İZ BIRAKANLAR 11

Gurbeti Sılaya Çeviren Yeliz Öğretmen

İz bırakanlar yazı dizimiz devam ediyor. İnsanlığa yön veren, takip edildikçe yeni ufuklar açan isimsiz kahramanların izlerini bulmaya çalışırken, elbette bunun yanında insanlığa mâl olmuş, derin izler bırakmış büyük şahsiyetleri yeniden gündemimize almaya, gelecek kuşaklara daha canlı, daha diri bir şekilde taşımaya devam edeceğiz. O izleri takip edip gelecek kuşaklara yeni ufuklar açmak için.

İyi bir anne ve “Ana Yürekli” bir öğretmen olduğuna her zaman şahit olduğumuz, kalbindeki insan sevgisinin, çakmak çakmak gözlerinden coşkun seller gibi çağlayıp öğrencilerinin gönlüne aktığını, onu yakından tanıyan herkes bilir. İşte bu ana yürekli öğretmenin ilk atandığı köydeki iz bırakan hikayesi...

“Nasıl başlayacağım bilmiyorum. Iğdır’ın Tuzluca ilçesinin ücra bir köyüne atandım. Bu köy, Müge Anlı’nın programına dehşet bir hikaye ile çıkmış, bir öğrencinin cıva içmesinden dolayı ülkedeki tüm okulların laboratuvarlarında cıva kullanımının yasaklanmasına sebep olan bir köy. Neresi olduğunu bilmediğim ama memleketimden dolayı az çok tahmin ettiğim bu köye atanmıştım. Öğrencilerin hepsi, güzel giyimli, bakımlı birini uzun zamandır görmemiş gibi, beni hayranlıkla izliyorlardı. Liste de sürekli gelmeyen üç öğrenci vardı. Neredeler diye sorduğumda yöre ağzı ile, Hodak yani çoban olduğunu söylediler. Onları merak ettiğimi, gelmelerini, tanışmak istediğimi sürekli söyledim. Sonunda sarışın, güneşten yanmış teni, masmavi öyle derin, öyle çakmak bakan gözleriyle Tuncay bir gün çıkıp geldi. Ona sıkıca sarılıp:

‘Tuncay! seni çok merak ediyordum, iyi ki geldin’ dedim. Çocuk şaşırdı, sanki daha önce hiç bir öğretmen ona böyle yakın davranmamıştı. Sarıp sarmalamamış, gözlerinin içine böyle güzel bakmamış gibiydi. Sonra derslerime ara ara gelmeye başladı.

“Koyunları otlatıp hızlıca ahıra koyup sizin dersiniz var diye geliyorum hocam” diyordu heyecanla. Sesi hala kulağımda. Bir gün Tuncay ellerini ovalayarak, çekinerek yanıma geldi. Benimle önemli bir konu konuşmak istiyormuş.

“Benim babam Erzurum da. Ama müdür gitmeme izin vermiyor” dedi.

‘Peki baban neden orada?’ diye sorduğumda, babasının hapishanede olduğunu söyledi. Müdür izin vermediği için gidemiyormuş. Belli ki çok özlemişti babasını.

‘Bir çaresine bakarız, sen merak etme, biraz düşünelim olur mu?’ diyerek onu rahatlatmaya çalıştım. Nerede olursa olsun, ne yaparsa yapsın Tuncay babasını gidip görmeliydi. Ertesi gün kimseye çaktırmadan  Tuncay’ı yanıma çağırdım. Çünkü, müdür söylediğim sözü duyarsa bunu anlayamayacaktı. Dedim ki:

‘Tuncay, hani bazen hasta oluruz, okula gelemeyiz ya, belki sende yarın hasta olursun.’ Ne demek istediğimi anladığını o çakmak gözlerinin en derinine bakarak anladım ve sessizce ayrıldım yanından.

Ertesi gün yoklama alırken:

‘Tuncay!’ dedim.

‘Yooook’, dediler.

Ne güzel ‘yok’ dediler. Kafamı eğdim, gülümsedim. Öyle sevindim ki gelmediğine. Sınıftaki diğer öğrenciler gerçeği söylemeye kalktılar. Bunu ben bilmiyorum, bence bilmeyen kimse de bilmesin dedim, sustular. Çünkü bana olan sevgileri, beni anlamalarına yardımcı olmuştu.

Pazartesi günü derse öyle güzel geldi ki Tuncay, sevinci gözlerinden okunuyordu. Ne yapmış olursa olsun o babasıydı, özlemini gidermişti. Mavi çakmak gözlerinden bana öyle güzel yıldızlar geliyordu ki, o gözleri, o yıldızları hiç unutamayacağım...”*

***

‘Benim öğretmenim

Derste bana kollarını açardı.

Öyle güzel açardı ki kollarını,

Gidip sarılamasam da (çekingenlik işte)

Kollarımı öğrencilerime açmayı öğretti.

Belki kollarımı açabilmeyi öğrendiğim için,

Kollarını bana açan bir sürü öğrencim oldu.

Teşekkür ederim öğretmenim,

İyi ki öğretmenimsin.’**

_____

* G.Y.N, F.B.Ö, 2016

** Karaman TURAN, Matematik Öğretmeni

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR