Elektrik öğretmeni Serhat Ergün ani bir kararla Heykel eğitimine yöneldi

Elektrik öğretmeni Serhat Ergün ani bir kararla Heykel eğitimine yöneldi

Elektrik öğretmeni iken ani bir kararla heykel eğitimine yönelen Serhat Ergün “Sanatın gerçekten yaşı ve zamanı yok. Akademide farklı öğretim görevlilerinden besleniyorsunuz. Size kendinizi sanatsal anlamda nasıl anlatabileceğinizi öğretiyorlar” dedi.

Millî Eğitim Bakanlığı’nda elektrik öğretmeni olarak görev yapan Serhat Ergün 35 yaşında aldığı radikal bir kararla sanat eğitimi alabilmek için Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine girdi. Okulda geçen başarılı 4 senenin ardından mezun olan ve yüksek lisans eğitiminin planları arasında yer aldığını belirten Ergün, “Ben şu an olmak istediğim yerdeyim ve çok keyifli bir şekilde mezun oluyorum. Alanımda yüksek lisans başvurusu yapabilirim çünkü uygulamaya dönük olan bölümümde bir konu üzerinde derinleşebilme ve okumalar yapabilmek ve farklı alanlardan beslenmek gerekiyor. Sanatın gerçekten yaşı ve zamanı yok. Tam sanat işleriniz bir olgunluğa yaklaşıyor, kuramsal olarak oturmaya başlıyorsunuz ama okul bitiyor. Dışarıda çalışabilirsiniz ama akademiden beslenmek önemli.

Bence sanat herkesin içinde her zaman yer almalı, bir kere gelinen bir hayat için arzularımızı gerçek kılmak adına her gün yeni mücadeleler vermeliyiz. Akademiler uzak yerler değil, gerçekten bir şeyleri hakkıyla istiyorsak hobi kurslarına gitmemize gerek yok. Kurslar da elbette güzel ama bunu profesyonel öğrenmek istiyorsak yer akademi olmalı. Akademide çok farklı insanlardan besleniyorsunuz, çok zengin. Size derdinizi nasıl ifade edebileceğinizi anlattıktan sonra onu başka şekillerde dışarıya çıkarabilmeyi öğretiyorlar. Bizim hocalarımız atölyelerimize ‘bilim laboratuvarı’ diyerek bizleri sanatsal deneyler yapmaya teşvik ediyorlar. Her hafta verdikleri kritiklerle işlerin düzeylerini kontrol ederek zenginleştiriyorlar” diye konuştu.

ara-007.jpg

TÜRKİYE’DE ÇAĞDAŞ SANAT ANLAYIŞI

Türkiye’de geleneğin temsilcisi olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin ardından Hacettepe Üniversitesi’nin geldiğini söyleyen Ergün, okulun iki yıllık temel modelaj eğitimlerinin ardından öğrencilerini çağdaş sanat pratiklerine yönlendirdiğini söyleyen Ergün, “Türkiye’de bazı fakülteler var. Zanaat üstüne daha çok geleneksel heykel yapıyorlar. Geleneksel heykel dediğimiz ne? Kil modelaj, alçı kalıp ya da polyester kalıp alıyorsunuz, dökümünüzü yapıyorsunuz. Yani bilenen bir heykel ortaya çıkıyor, figüratif heykel oluyor. Fakat Hacettepe Üniversitesi gibi okulların işlerinde daha çok çağdaş sanat izleri var. Zaten halihazırda figüratif sanat yapılıyor, yapıldı. Çağdaş sanatın adı da bu, çağının sanatçıları neyse sanatı da o olmalı gibi bir durumdan bahsediyorum. O yüzden disiplinler de çok gelişti.

Okulumuzda performanslar, dijital işler, farklı enstalasyonlar yapılıyor. Heykel, diğer branşlara göre kapsadığı geniş alan ile beni cezbediyor. Bazı işlerde hazır nesneler kullanıyoruz. Artık birçok yeni medyum kendilerini günlük hayattan çıkararak sanat yapıtlarının malzemeleri haline gelebiliyor. Figüratif geleneksel sanat ağaç ve taş gibi malzemelerden besleniyor. Bununla beraber birçok sanatçı arkadaşımız kil modelajla yoluna devam ediyor. Şimdilerde elektrik var, elektronik, manyetik alan, ekranlar, biyosanat işleri var. Biyosanatta poşetleri yiyerek gelişen bir bakterinin aldığı biçim bile bir sanat eseri olarak değerlendiriliyor. Çünkü orada anlatılmak istenen şey onun formu, o çiğ naylon ile geldiği nokta. Anlatılmak istenen asıl şey her zaman sanatçının derdi” ifadelerini kullandı.

ara2-001.jpg

DOĞANIN BİR PARÇASI OLARAK YOLUMUZU ARIYORUZ

Koloni adlı eserine atıf yapan Ergün, insanlar ile karıncalar arasındaki benzerliklere dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Şimdi sanat eserlerinin bir derdi var. Baktığınız zaman uzaktan anlaşılamayabilir ama çağdaş sanatın biraz da kavramsal metinlere ihtiyacı oluyor. Çünkü işin estetik değerinin etkileyiciliğinin yanında derdini de bu estetik değerlere kapılmadan aktarabilmesi gerekiyor. Mesela benim bir işim var, mermerden yaptığım grup priz, ismi aslında yerinde değil. Ben elektrikçi olduğum için bakırı düzenli kullanıyorum. Bu mermeri modüle ettim. Hocam ilk başta bu çocuk eline prizi almış gelmiş zannetti. Bu epeyce iyi bir etüt. İsminin yerinde olmaması aynı benim gibi. Ben Milli Eğitim Bakanlığı’ndayım ama aslında kafam burada. Bu eser de öyle grup priz ve fişten oluşuyor ama çalışmıyor, yerinde değil yani. Bunu evin salonunda kullanmıyorsunuz. Bir galeriye girdi ve sergileniyor şu anda. Diğer işimize koloni ismini koymamızın sebebi de benzer. Bizler aynı karıncalar gibiyiz. Kendi yollarımızı çiziyoruz. Yemek aramak için her gün yola çıkıyoruz, mekan değiştiriyoruz. Sonra kendi yollarımızı inşa ediyoruz. Aslında doğa bizden farklı hareket etmiyor. Benim buraya mermerden bir çiçek yapmamla bakırdan derdini anlatan bir çiçek yapmam arasında çok da bir fark yok. Biz de doğanın bir parçası olarak yollarımızı arıyoruz.

Bir örnek daha eklersem, bakırdan yaptığım çiçekler var. Etrafındaki harekete göre ışıklarını yakıyorlar. Etraflarıyla etkileşime girebilen heykeller. Varlıklarını bu şekilde ifade ediyorlar. Bizde varlıklarımızı aynı onun gibi her gün birbirimizle etkileşerek pekiştiriyoruz. Bir arkadaşım var, o hazır bulduğu taşların üzerine kafalar yapıyor ve o kafayı taşın üzerinde uygun bir yere koyduğu anda taş bir kimlik kazanıyor. Gerisini insan kendi gözüyle tamamlamalı. Taşlar yapı olarak yalnızdır, o figürlere kafa kazandırınca yalnızlıkları daha da artıyor. Biçimleniyor, taşa insani bir değer atfediliyor“

SANATIN YAŞI VE ZAMANI YOK

Sanata başlamak için yaşın bir öneminin olmadığını vurgulayan Ergün, “Ben tamamen teknik bir alandan geliyorum. Çok önceleri çocukluğum zamanında resimde derecelerim vardı ama bunu anlamayan bir ailede dünyaya gelmişsinizdir ve anlamı kalmaz o zaman. Ben ailem tarafından elektrikçiliğe yönlendirildim. Bazen sanat ortamına bakıyorum, Ressam Ali Elmacı var. O da meslek lisesinde elektrik bitirmiş. Benim iki tane oğlum var. Bir noktada dedim ki Serhat sen 35 yaşındasın, aklındakiler ne zaman gerçek olacak? Yetenek sınavına girdim ve kazandım. Hacettepe eğitim anlayışı olarak o kadar güzel bir yer ki, öğrencinin yaşına falan bakmıyorlar. Sen kimsin bununla ilgilenmiyorlar. Öğrencinin sanatı gerçekten ne kadar istediği ile ilgileniyorlar. Bizim master sınavlarımız da öyle, lisans alım sınavlarımız da öyle. Bölümü ne kadar istediğin, onun için ne kadar savaşabileceğin ile alakalı. Benim durumum şey gibi, ayağınıza bir diken batmıştır ama çıkaramamışsınızdır, o hep orada olduğunu hissettirir. Onun acısını hissederseniz ve günün birinde buna bir son vermek istersiniz. İşte ben bu acıya bir son verdim” diye konuştu.

HEYKEL BÖLÜMÜNÜ BİTİRİP İŞSİZİM DEMEK OLMAZ

Toplum içerisinde Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan insanların işsiz kaldığı kanısının yaygın olduğunu söyleyen Ergün, “Heykel bölümünü bitirip de ben işsizim demek aslında kişinin kendi kabiliyetleri ölçüsünde bir şeydir. Yoksa basit bir atölye kurup, yarışmalara hazırlanıp kendinizi ön plana çıkarabilirsiniz. Ayrıca galeriler gençlerden çok besleniyor. Gençler Base.ist, Akbank, Devlet Resim Heykel gibi yarışmalara hazırlanabilirler. Şuna asla inanmıyorum, bir heykelci oldum ben ve boş kaldım. Öyle bir şey yok. Zaten formasyon alıp öğretmen de olabiliyorsunuz. Bu tabii tamamen başka bir kanal. Öğretmen olup sanat işlerinizi ayrıca icra edebilirsiniz. Sanat biraz da aşk ile ilgili bir şey. Ben niye acı çekiyorum diye sormazsın, aşıksındır acı çekiyorsundur. Kısa bir ömrümüz var ve sanat para kazanayım diye yapılacak bir iş değil. Seviyorsundur ve güzel şeyler üretiyorsundur. Bence bunların sanat piyasasında ekonomik karşılığı olacaktır. Bir sorun illaki var, bu sorunu neyle ifade edeceksiniz? İçinizdeki sanatsal güç ve aldığınız eğitimle ifade edeceksiniz. Buna gençler ihtiyaç duymayacak da kim ihtiyaç duyacak? Bence Z kuşağı sanıldığı kadar boş değil. Sadece iyi bir yönlendirmeye ihtiyaçları var. Fakülteye o kadar yetenekli gençler geliyor ki birçoğunu ağzım açık izliyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.