Hz. Muhammed’in hayat duruşu: İyimserlik, tevazu ve güvenin örnekliği
Hz. Peygamber, en zor anlarında bile umudunu kaybetmeyen, tevazusuyla gönüllere dokunan ve güvenilirliğiyle toplumun takdirini kazanan bir liderdi. Onun dengeli tutumu, insanlığa rehber olmaya devam ediyor.
İslam peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hayatı, sadece dini bir lider değil, aynı zamanda insanî değerleriyle de örnek alınması gereken bir şahsiyetin izlerini taşır. En zorlu dönemlerde bile yüzünden tebessümü eksik etmeyen, üzüntülerini etrafındakilere yansıtmamaya özen gösteren Peygamber Efendimiz, başta Mekke’deki baskılar ve Medine’deki saldırılar olmak üzere pek çok ağır sınavdan geçmesine rağmen umut dolu duruşunu korumuştur. Altı evladını toprağa vermek gibi ağır acılar yaşamış olmasına rağmen tevekkül ve iyilikle çevresine ışık saçmıştır. Maddi ve manevi güce sahip olmasına karşın her zaman halktan biri olduğunu ifade eden Hz. Muhammed, "Ben kral değilim, sadece et yiyen bir annenin oğluyum" sözleriyle sade yaşam tarzını ortaya koymuştur. Aşırılıklara karşı da daima ölçülü bir duruş sergileyen Peygamberimiz, İslam’ın temel ilkelerini gölgeleyecek davranışlara karşı net bir tavır almış ve bu tür eylemlere karşı sahabelerini uyarmıştır. Gençliğinden itibaren “el-Emin” yani güvenilir kişi olarak anılması ise onun toplumda kazandığı itibarı ve sağlam karakterini gözler önüne sermektedir.
PEYGAMBERİMİZİN HAYATA BAKIŞ AÇISI
Hz Peygamber hayata iyimser bakar ve etrafındakilere de öyle tavsiye ederdi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En sıkıntılı anında üzüntüsünü belli etmez yanındakilerin içini karartacak tavır sergilemezdi. Hâlbuki o Mekke döneminde müşriklerin eziyetlerine ve Medine döneminde de çeşitli saldırılara suikastlere maruz kalmış ve sıkıntılarla karşılaşmıştır. İnsanoğlu için en büyük felaketlerden biri olan savaşlarla silahlı saldırılarla defalarca karşı karşıya gelmiştir. Aç kaldığı zamanlar olmuştur. Bütün bunların yanında altı defa evlat acısı yaşamıştır. Hz Fatıma hariç bütün evlatlarını sağlığında kaybetmiştir. Peygamber efendimiz o kadar çok üzülmüştür ki dağa dönerek Ey dağ benim başıma gelen senin başına gelseydi yıkılıp giderdin Fakat biz Allah’ın emrettiği gibi biz Allah’ın kullarıyız ve biz ona döneceğiz hamd âlemlerin rabbi Allaha mahsustur. Deriz. Bu söz onun karşılaştığı güçlüklerin çektiği sıkıntıların boyutunu bunun yanı sıra sabrının metanetinin teslimiyetinin derecesini ve beşeri yönünü ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
PEYGAMBERİMİZİN ALCAK GÖNÜLLÜĞÜ
Tarih boyunca insanlık, eline geçirdiği maddi veya manevi güçle, kendi cinsine, hatta Allaha bile kafa tutan nice iktidar sahibi tanımıştır. Ancak hem maddi hem manevi güce sahip olan Hz Muhammed s.a.s farklıydı. O bir sözünde Ben ne bir kralım nede zorbayım bilakis kureyş ten kurtulmuş et yiyen bir kadının oğluyum. Bu sözüyle halktan biri olduğunu vurgulamıştır. Kendisi kelime i şahadete ifadesini bulduğu şekliyle Allahın kulu ve elçisidir. Bu özellik onun bütün hayatına yansımıştır. Söz gelimi bir topluluğa girdiğinde boş bulduğu yere oturduğunu görüyoruz. Gerçekten hayatını bir devletli gibi değil sıradan bir Allah’ın kulu olarak yaşamıştır. Sade bir hayat tarzını seçen Hz peygamber hayatında peygamberliğin kişisel bir menfaat için kullanıldığı da görülmüş değildir. Hz Peygamber evine götürürken kendisini durdurup sıkıntısını anlatan yaşlı bir kadının uzun müddet derdini dinler Evine vardıklarında içi lif dolu deri minderini misafire verip kendisi yere oturur. Onun bu davranışından ötürü Adiy b. Hatim vallahi bu bir kral değildir. Değerlendirmesini yapar ve sonunda Müslüman olur.
AŞIRILIKLAR KARŞISINDAKİ TUTUMU
Hz Peygamber, aşırılıklardan hoşlanmaz, bu tür davranışlıdan uzak durur, hiç bir zaman ifrata kaçan duygu ve düşüncelerin etkisi altında kalmaz, sahabeleri de bu konuda ikaz ederdi. İslam’a söz getirebilecek, insanları usandıracak, İslam’dan nefret ettirecek davranışları, İslam’ın temel prensiplerini zedeleyici hareketleri hiç hoş karşılanmazdı. Bu tür olaylar kendisine intikal edince üzülür ve hatta öfkelenirdi. Bu durumlarda açık tavır takınır ve böyle davranışlarda bulunanları uyarırdı. Bu konudaki tutumuna birkaç örnek verelim. Sahabelerden biri cemaate namaz kıldırırken uzun sureler okuyarak namazı uzatır. Bu durumu cemaat ‘den birisi Hz Peygambere iletir. Bunun üzerine Hz Peygamber ayağa kalkarak topluluğa karşı şu veciz konuşmayı yapar. İnsanlar içinizde halkı nefret ettirenler var. Herhangi biriniz imamlığa geçip de halka namaz kıldırırsa namazı uygun bir şekilde kısa kessin zira onlar arasında hasta, yaşlı ve işi gücü olanlar var. Olayı anlatan sahabe, Hz Peygamberi hiç bu kadar öfkeli görmediğini söylemiştir.
PEYGAMBER EFENDİMİZİN GÜVENİLİR OLUŞU
Güzel ahlakın en önemli özelliklerinden olan güvenirlilik, aynı zamanda peygamberlerin genel niteliklerindendir. Hz Peygamber gençliğinden itibaren güvenilir olarak tanınmıştır. O yirmi beş yaşlarında iken Mekke ‘de sadece el emin diye anılıyordu.35 yaşında iken, Kebenin tamiri esnasında Hacerülesved’in yerine konulmasında Kureyş kabilesi arasında çıkan anlaşmazlıkta meselenin halledilmesi ertesi gün Kâbe’ye ilk gelecek şahsa bırakmıştı. Tam o esnada Hz Muhammed s.a.s ‘in geldiğini görünce el emin geliyor diyerek sevinmişlerdi. Mekkeliler kendisine kıymetli eşyalarını teslim ederlerdi. Hz Muhammed bu emanetlere asla ihanet etmez ve sahiplerine sağlam bir şekilde iade ederdi. Emanetlere en zor anında bile ihanet etmezdi. İslam dininin başarıya ulaşmasında Hz Peygamber’in güvenilir oluşunun payı büyüktür. Şayet davranışlarıyla güven vermeyen birisi olsaydı insanlar onun etrafında toplanmazdı. Güven duygusu bir milletin kendi bireyleri arasında ilişkilerinde önemli olduğu gibi uluslararası ilişkilerde ekonomiden siyasete hiçbir alanda başarıya ulaşması mümkün değildir.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.