Ege'yi sallayan Sındırgı depremleri sıradan olmayabilir!
Volkan bilimci Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, Balıkesir Sındırgı ve Kütahya Simav çevresinde meydana gelen ve Manisa'da şiddetli biçimde hissedilen depremlerin yalnızca tektonik değil, magmatik kökenli olabileceğini söyledi.
Son günlerde Sındırgı ve Simav hattında art arda yaşanan ve özellikle hem Sındırgı hem de Simav hattına çok yakın olan Manisa'da şiddetli biçimde hissedilen depremler depremler, uzmanların dikkatini çekti. Bölgede 20 bini aşkın sarsıntı kaydedildiğini belirten Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, bu hareketliliğin sadece tektonik süreçlerle açıklanamayacağını söyledi.
Volkan sismolojisi alanında çalışmalar yürüten Karaoğlu, “Bu depremler tektonik ve magmatik etkenlerin karışımı hibrit bir sistem sonucu meydana gelmiş olabilir” ifadeleriyle dikkat çekti.
Bu depremlerden bazılarının bilinen bir fay hattı üzerinde değil, daha önce herhangi bir fayın haritalanmadığı alanlarda gerçekleştiğini aktaran Karaoğlu, bu nedenle bölgedeki sarsıntıların alışılmışın dışında, Santorini ve çevresindeki depremlerle benzer özellikler gösterdiğini anlattı.
Sındırgı’nın Güneyinde Volkanik Faaliyetler Var!
Karaoğlu, Sındırgı'da depremlerin yoğunlaştığı bölgenin güneyinde Miyosen dönemi volkanlarının yer aldığını dile getirerek, "Bu bölgede bazı araştırıcılar, herhangi bir volkanizmanın olmadığını söylese de aslında bu bölgenin güneyinde çeşitli havzalar var ve bu havzalar Miyosen dönemi volkanlarıyla bilinmekte. Dolayısıyla daha önce bu bölgenin güneyinde volkanik faaliyetler var." diye konuştu.
Depremlerin dar bir alanda yoğunlaşması, fay sistemlerinden uzak gerçekleşmesi ve bölgede geçmişte volkanik faaliyetlerin yaşanmış olması dikkate alındığında burada magmatik etki olasılığının araştırılması gerektiğini vurgulayan Karaoğlu, şunları kaydetti:
"Depremler tektonik ve magmatik etkenlerin karışımı hibrit bir sistem sonucu meydana gelmiş olabilir. Yer altındaki magma, bölgedeki kırık sistemlerinin içinden geçerken hem dikine hem de yatay şekilde hareket ediyor. Tıpkı camın içinde bir şeyi iter gibi kendine yeni çatlaklar açıyor. Bu çatlaklar da küçük depremlere neden olmuş olabilir. Tüm bunlardan dolayı burada hibrit bir sistem olduğunu düşünüyorum. Magma zorluyor, var olan su, akışkan ve jeotermal sistem, eski kırık sistemlerinin çalışması için oldukça kolay bir ortam hazırlıyor. Buralarda sürekli, pek azı fay sistemlerinde, çoğu fay sistemlerinden biraz daha uzak depremleri görmeye başlıyoruz."
Karaoğlu, bu konunun bilimsel olarak incelenmesi için çeşitli üniversite ve ilgili kurumlardan uzmanlardan oluşan bir ekip kurduklarını ve burada bir jeofizik çalışması gerçekleştirmeyi planladıklarını ifade etti.
"Magma Sokulumunu Test Etmemiz Gerekiyor"
Çalışmalar sonucunda magma sisteminin ya da sistemlerinin olup olmadığını belirleyebileceklerini düşündüğünü aktaran Karaoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sındırgı ve Simav'da iki farklı alanda eş zamanlı olarak bu depremlerin meydana gelmesi yalnızca tektonik kuvvetlerle açıklanabilecek olaylar silsilesi değildir. Bundan dolayı magma sokulumunu çok ciddi bir şekilde test etmemiz gerekiyor. Magmanın gelmesi, burada mekanik olarak kabuğu zorlaması depremleri meydana getirebildiği gibi hiçbir kırığın olmadığı, hiçbir fayın olmadığı alanlarda ama var olan fay sistemlerinde bu zorlama neticesinde orada var olan jeotermal ve akışkanların o fay sistemlerinde dolaşırken onları hareket ettirmesi yeni depremlere yol açmasına sebep olmuştur diye düşünüyorum. Dolayısıyla ana motor güç, burada magmanın yerleşmesi ve yüzeye yakın yerleşmesidir."
Kaynak:Haber Merkezi

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.