Yalnızlık mı, özgürlük mü?

Yalnızlık mı, özgürlük mü?

Bir sabah uyanırsınız, etrafınızda kimse yoktur. Telefonunuz sessiz, kahvenizi paylaşacağınız biri yok, sohbetin yerini düşler almıştır. İlk başta bu sessizlik kulağınıza huzurlu gelir. Sonra bir şey olur: İçinizde hafif bir boşluk belirir.

İşte o an başlar insanın iç savaşı: Bu bir yalnızlık mı, yoksa özgürlük mü? Toplum bize yalnızlığın kötü olduğunu öğretti. Yalnız kalanın eksik, terk edilmiş ya da dışlanmış olduğunu… Kalabalıklar içinde mutlu olmayı, gürültülü sofraları, dolu dolu hayatlar yaşamayı “başarı” gibi sundular. Fakat çoğu zaman gözden kaçırdığımız bir gerçek var: Yalnızlık bazen bir tercih, bazen de özgürlüğün sessiz ama derin bir yansımasıdır. Çoğumuz ilişkiler içinde kaybolduk. Sevdiğimiz insanlara göre şekillendik. Beklentileri karşılarken kendi isteklerimizi unuttuk. Birilerine göre yaşarken, kendimize yabancılaştık. Oysa özgürlük tam da burada başlıyor: Kendine ait bir dünya kurabilmekte. Kendi kararlarını verebilmekte, başkalarının yargılarına ya da yönlendirmelerine ihtiyaç duymamakta.. Ancak özgürlük her zaman alkışlarla gelmez. Kendi yoluna gitmek cesaret ister. Çünkü bazen özgürlük, beraberinde yalnızlığı getirir. Kalabalıktan ayrıldığında sessizlik büyür, sorumluluklar tamamen senin olur. O sessizliğin içinde kimi zaman huzur, kimi zaman korku vardır. Ama en çok da kendin varsındır. Ne kadar güçlü olduğunu, neye gerçekten ihtiyaç duyduğunu, neyi sadece “alışkanlıktan” yaptığını işte o zaman anlarsın.

Ama bu yalnızlık korkulacak bir şey midir? Ya da özgürlük her zaman yalnızlıkla mı gelir? Aslında mesele tamamen bireyin o duruma nasıl baktığıyla ilgilidir. Bazı insanlar yalnızken çiçek açar; bazıları kalabalıklar içinde kurur. Yalnızlığı kendini tanımanın bir yolu olarak gören insan, özgürlüğü de hayatını yeniden kurmanın bir şansı olarak görür. Ben kendi hayatımda yalnız kaldığım zamanların, beni en çok büyüten, geliştiren ve dönüştüren zamanlar olduğunu fark ettim. Kimsenin sesi olmadığında, insan kendi iç sesini duymaya başlıyor. Kendi kararlarını sorguluyor. Kendi benliğini şekillendiriyor. Ve özgürlük de tam orada başlıyor zaten: Kimsenin sana ne yapman gerektiğini söylemediği, sadece senin kendinle kaldığın o yerde…

Yalnızlık mı, özgürlük mü? Belki de bu ikisini birbirinden ayırmaya çalışmak bile yanlış. Çünkü bazen en büyük özgürlük, kimsenin olmadığı bir masada kendiyle baş başa kalabilmektir. Ve bazen en güzel yalnızlık, kendinle kurduğun o derin bağda saklıdır.

Eğer içinizde bir boşluk varsa, belki de bu, sizi kendinize çağıran sessiz bir davettir. Korkmayın. Çünkü o boşluk, dolmak için değil, sizi kendinizle tanıştırmak için vardır.

 Yazar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.