İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

23 Nisan … ve savaşçı çocuklarımız!

23 Nisan … ve savaşçı çocuklarımız!

 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, şiirlerle, türkülerle, bir şenlik bir bayram havasında kutlandı. Oyunlar oynandı, nutuklar atıldı. 
 Hiç düşündük mü? Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu bayramı çocuklara armağan ederken sadece, gülün oynayın şarkılar türküler söyleyin diye mi armağan etti ?  Hiç sanmıyorum.
    Türk’ün varoluş destanı olan, Millî Mücadele Destanını yazan elbette top yekûn bir Millet ti. Ancak bu savaş da öyle olağanüstü haller oldu ki, dünya durdukça hatırlanacak, destansı olaylar. 
    Acaba en azından çocuk bayramında, Millî Mücadelede savaşan, Savaşçı Çocuklarımızı hatırlayamaz mıydık?  Oysa ki onların her biri bu   günün çocuklarına ders niteliğinde hayat hikayelerini bırakmışlardı. Bu çocuklar dünya daki hiçbir millete nasip olmayacak müthiş bir onur ve gurur kaynağı idi.  Herhangi bir çocuğa soralım, Millî Mücadelede savaşan Savaşçı Çocuklardan haberin var mı diye? Eminim ne demek istediğimizi bile anlamayacaktır. Çünkü ne anlatıldı ne de hatırlatıldı. Ama biz ne unutacağız o yavrularımızı,  ne de unutturacağız o gözlerinden öpülesi kahraman evlatlarımızı.
    O destan üstüne destan yazan çocuklarımız, başka çocuklar ağlamasın, anasız-babasız, vatansız, bayraksız kalmasınlar diye canlarını verdiler, kanlarını döktüler. Peki ya biz çocuklarımıza o Kahraman Çocuklarımızı hiç anlattık mı? Hiç onları örnek gösterdik mi? Başta öğretmenlerimiz olmak üzere, anne- baba olarak ve tabi ki Devlet olarak hepimiz sorumlu değil miyiz? 
    Hangi birinden den bahsedelim, Kahraman Maraş’tan, Fındıklıoğlu İbrahim, Sait Yalçın, Kısakürekzade Şahap, Etlioğlu Ahmet Duran, Bombacı Ahmet, Şekerci Ökkeş ve Çuhadar Ali, çocuk olmalarına rağmen canları pahasına Millî Mücadele de yer aldılar. Kimi savaş esnasında şehit oldu, kimi de gazilik gururunu yaşadı.
Fransızların Maraş'ı işgalinde cepheye koştuğunda annesinin, "Henüz küçüksün, seni hemen vururlar oğlum" dediği Şekerci Ökkeş, "Yaşım küçük ama imanım büyüktür anne. Şehit olacaksam, Vatan ve Millet uğrunda şehit olacağım. Ben ölmeliyim ki düşman sizlere ilişmesin" diyerek büyük bir cesaret ve iman örneği gösterdi.
Bombacı Ahmet ise harbin en şiddetli zamanlarında kaledeki mücahitlere mühimmat ve erzak taşıdı. Ahmet 17 yaşında şehit oldu.
Millî Mücadelenin ardından Ankara'ya davet edilen Etlioğlu Ahmet Duran'a madalyası ise bizzat Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından göğsüne takıldı.
Ermeniler tarafından öldürülen 2 Türk'ün intikamını almak için yola çıkıp, 3 Ermeni çeteden ikisini öldürüp birini yaralayan Çuhadar Ali  de  17 yaşında şehit oldu
Erzurum'da ise, , 1889 yılında Sultan 2. Abdülhamit Han tarafından kurulan ve günümüze kadar yaklaşık 50 bin mezun veren Erzurum Lisesi de eğitim ve bilime sağladığı katkı kadar cephelerde orduya verdiği destekle de biliniyor. Lisede eğitim-öğretim gören 10-15 yaşlarındaki çocuklar, yatak çarşaflarından çuval yaparak 1914'te Sarıkamış Harekatı'nda cephede orduya destek için sırtlarında erzak ve mühimmat taşıdı. Vatan savunmasında önemli bir görev üstlenen çocuklar, 1915 Çanakkale Savaşları'nda ise cephede savaşırken şehit oldular. Çanakkale'ye giden öğrenciler dönmediği için Erzurum Lisesi o dönemde 3 yıl boyunca mezun veremedi.    
İzmir'in Salihli ahalisinden kahveci Mustafa Ağa'nın 13 yaşındaki oğlu Mehmet, 6 ay süreyle Seddülbahir ve Kirte'de gündüzleri yaralı askerlerin tedavisine yardım etti, geceleri de düşman mevzilerine bomba attı. O dönem bu özellikleriyle tanınan küçük Mehmet'e Beşinci Ordu Kumandanı Liman von Sanders  teftiş amacıyla geldiği Soğanlı Dere’de kendi eliyle Alman Demir Salib nişanı verdi.  Devlet de küçük askeri Osmanlı Harp Nişanı ile ödüllendirdi.
Anadolu'nun ilk devlet lisesi olan Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi, Çanakkale Savaşı'nın yaşandığı dönemde 120 öğrencisini kaybetti, mezun veremedi.
    Çanakkale destanında, bugünkü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi eski adıyla “Darülfünun” öğrencilerinin ayrı bir yeri vardır. 1915'te Darülfünun 1. sınıfta öğrenim gören 2 bin 500 tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale’ye koştular. İki tümen hâlinde, Gelibolu'ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. Bu nedenle bir sonraki yıl okul açılışında siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun vermedi. Çanakkale’de, Türk çocuğu yeri geldi cephede savaştı, yeri geldi istihbarat için haber taşıdı ve Türk askerine mermi götürdü. 
 Azman Dede Ve Çocuk Mücahitlerden bahsetmeden geçmek çok büyük bir vefasızlık olur. 
 Azman Dede Balıkesir İvrindi'nin Mallıca köyünden, 104 yaşında Çanakkale gazisidir. Gençliğinde, iki metreyi aşkın boyundan dolayı ona “Azman” denmeye başlanmış, soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Azman dede ağır işitiyordu. Söz Çanakkale`ye geldiğinde o; “Bir hücum sırasında bölük telef olmuştu. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı istediğimiz askerler geldi. Hepsi gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki, hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; —"Yavrum siz kimsiniz?" İçlerinden biri; —"Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz vatan için ölmeye geldik! “diye cevap verdi. Onlar, bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlara; —"Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye, bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında, ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanınca düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyordu. Bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak parçaları havaya kalkıp siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz, duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı bana: —"Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen çocuklar, sanki yumak gibi birbirine sarılmışlardı. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Savaşta panik olabilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri bağıra bağıra  bir marş söylemeye başladı!.. “Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı. Al sancağı teslim etti,  Allah’a ısmarladı. Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana. Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana.” Marş bitiyor hep birlikte yeniden başlıyorlardı. Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, gözleri yuvalarından fırlamış, dişleri kenetlenmiş bekliyorlardı. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırınca, o çocuklar kurulmuş yay gibi siperlerden fırlayıverdiler. Bir düşman makinelisi yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. O çocukları hiçbir zaman unutamadım, aklıma geldikçe ağlarım" der. 
 Galatasaray, Konya, İzmir, Kayseri liseleri 1915'te tek bir mezun veremedi. Çünkü tüm öğrencileri Çanakkale'de şehit oldu. Çanakkale ve İstiklal Savaşı'na katılan çok sayıda çocuk, vatan savunmasında destan niteliğinde kahramanlık örnekleri sergileyerek, "Meçhul Çocuk Askerler" olarak Türk tarihinde ki yerini almıştır. 
Bir başka kahramanlık destanı, tek Bacağıyla Savaşan çocuk askerlerden Mehmet ve İsmail, dilenci kılığına girip şehrin içinde cereyan eden olayları, düşman askerlerinin durumuyla ilgili bütün gelişmeleri Türk tarafına iletmeye giderken yakalandılar. Her türlü baskı ve işkencelere rağmen düşman askerlerine sır vermeyen bu iki afacan çocuk, serbest bırakıldıktan sonra arkalarından kalleşçe ateş açılması nedeniyle küçük Mehmet 4, İsmail ise 9 yerinden yaralandılar. Mehmet, hastaneye kaldırılıp, operasyonla ayağı kesilerek hayatı kurtarıldığı halde İsmail hastanede şehit oldu. Bir ayağı kesilen Gazi Mehmet, sağlığına kavuştuktan sonra geri birliğine dönerek tek ayağıyla Milli Mücadelede yine görev aldı. Mehmet, bu andan itibaren daha hırslı, daha mücadele azmi içinde cepheden cepheye koşarken, bu haliyle bile vatanın kurtulmasına hizmet etmenin huzuru ve mutluluğunu yaşıyordu. 
İşte bu karakter yapısıyla Türk Milleti, diğer milletlerden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
NE 23 NİSANDA NE DE SONRAKİ ZAMANLAR DA, SAVAŞÇI, KAHRAMAN, DESTAN YAZAN ÇOCUKLARIMIZI ASLA UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ. ALLAH RAHET EYLESİN,
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR