Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

Gel kardeşim dinle aziz dostunu

Gel kardeşim dinle aziz dostunu

Son günlerde yeni döneme dair, Türkiye'nin geleceği için kafa yoran, büyük medeniyetimiz için idealleri hayalleri ve emekleri olan herkesin bir endişesi var. 
Bu endişeleri samimi ve dikkatli bir şekilde tüm dost meclisleri kendi aralarında, yazarlar ve düşünürler köşelerinde ve ekranlarda dile getiriyorlar. Biz de acizane bu köşeden dilimiz döndüğünce bir şeyler karalamaya çalışıyoruz.
Bu samimi ve endişeli uyarıların dikkate alınacağı ümidini taşımaya devam ediyoruz. Dost düşman tüm dünyanın gözlerinin üzerimizde olduğu bir dönemi yaşıyor Türkiye.
Bunu biliyor, kırıp dökmek için değil asla, yapılan hatalardan ders alarak bunları düzeltmek için, eksik kalan yönlerimizi en güzel şekilde tamamlamak için, içimizdeki urlardan, asalaklardan kurtulmak için, öz eleştiri niteliğindeki uyarılarımızı yapmaya devam ediyoruz.
İslam aleminin ve dünya mazlumlarının neredeyse tek umudu olan Türkiye'yi, her an pusuda bekleyen içerde ve dışardaki hainlere, düşmanlara yem etmemek için, gözü üç beş kuruşluk menfaatlerinden başka bir şey görmeyen beyinsizlere, asalaklara fırsat vermemek için, derhal kararlı ve güçlü adımlar bekliyoruz. Çünkü Türkiye'nin  zaman kaybetmeye tahammülü kalmamıştır. Bunun için başka fırsatı da olmaya bilir. 24 Hazirandaki kritik sonuçlar bu tabloyu önümüze açıkça koymuştur. 
Toplumsal barışın güçlü bir şekilde inşası için, büyük ve hayatî değerdeki hedeflerimize kararlı ve emin adımlarla ulaşmak için, öncelikle ehliyet ve liyakat olmazsa olmaz tek ilkemiz olmalıdır.
Yeni dönemde özellikle eğitimde nicelik sorunun çözümünde, bütçeden en büyük payı eğitime ayırarak yapılan dev yatırımlara rağmen, nitelik sorununun çözümünde yanlış ve kriz kararlarla (sınav sistemi gibi) sınıfta kaldık. Alınan bu alelacele ve kriz kararların, vereceği zararı bizler eğitimciler olarak önceden gördük. Tüm uyarılarımızı yaptık. Ama derdimizi kimseye anlatamadık.
Her eğitimcinin çok rahatlıkla görebileceği bu tür hataları, yanlışlıkları fark edemeyecek kadar eğitimden uzak olan kişilerin bir daha asla eğitimin başına getirilmesine fırsat verilmemelidir. 
Eğitimde istediğimiz noktada olmadığımızı bizzat Cumhurbaşkanımız dile getirmedi mi? O halde yıllardır Bakanlıkta üst düzey görevleri işgal eden mevcut kadroları muhafaza edecek bir Bakan ne yapabilir? Mevcut bürokrasinin içinden çıkacak bir Bakan umutları yeşertebilir mi? Kansere dönüşmek üzere olan bir takım oluşumları tasfiye edebilir mi?
Makam ve mevki sahiplerini, güç ve iktidar sahiplerini bekleyen tehlikeler üzerinde, bu dönemde hassasiyetle durulmalıdır. 
Bu tehlikelerin neler olduğunu herkes bilir. Ama bir kez daha değil, bin defa da olsa hatırlatmakta fayda var.
Güç ve iktidarın etrafında çöreklenen dalkavuk ve menfaat şebekelerine LÜTFEN DİKKAT!
Güç ve iktidarı elinde bulunduranların en büyük ve tehlikeli zaaflarından birisi de (tehlikeli çünkü fark edilemeyen bir zaaf): “Benim emrimde her söylediğimi kayıtsız şartsız kabul edip itaat edecek, bizden kimseler olsun.”
O zaman hatalarımızı kim düzeltecek? Attığımız yanlış adımlara kim dur diyecek? 
Öyleyse bu yeni dönemde, kimden gelirse gelsin yanlışa yanlış diyecek, gücün ve menfaatlerinin karşısında eğilmeyecek, asla dalkavuk ruhlu olmayacak, basiretli, cesaretli insanlar aranmalı ve iş başına getirilmelidir. 
Bir de eleştirilmekten korkmayalım. Eleştiri tekâmüle giden yolda en önemli yol arkadaşımız olmalıdır. İster öz eleştiri, ister karşı eleştiri olsun, farketmez. İkisine de ihtiyacımız var. Hoşumuza gitmese de eleştirilmek, buna tahammül etmek zorundayız. Eleştiriye tahammül, ciddi bir hastalığın pençesinde kıvranan birinin acı reçeteye, meşakkatli tedaviye tahammül etmesi gibidir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
SON YAZILAR