Uğur duyan

Uğur duyan

Kale'nin hatırlattıkları

Kale'nin hatırlattıkları

Ulucanlar'da Kırıklar Mezarlığı yakınlarında boynumda fotoğraf makinesi ile dolaşıyorum. İlk defa girdiğim bir sokağın sonunda vardığımda -30 yıllık bir Ankaralı olarak- Ankara Kalesi'ni hiç bu açıdan görmediğimi fark ediyorum birden. Hemen birkaç kare çekiyorum. Oracıkta bir şeyi daha fark ediyorum. Kale'nin Gelişim Ansiklopedisi'nde gördüğüm fotoğrafıyla aynı cepheden çekmişim fotoğrafları… Yalnız o dergiden bir farkla Akkale olarak bilinen ve Ankara Kalesi'nin üstünde bayrak asılı olan burcunun etrafındaki gecekonduların yıkılmış sadece bir ev kalmış. Bu kadar ters bir noktadan Ankara Kalesi'ne bakınca aklıma bir şey daha geliyor. Neyse onu en son söyleyecektim…
*            *            *
Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam adlı otobiyografisinde, 1921'de ilk defa gördüğü Ankara Kalesi'nin 'Denizlerin üstüne fışkıran bir kaya gibi' diyerek tanımlar. Ahmed Hamdi Tanpınar ise; 1927'de geldiği bu kentin ünlüsü kalesini, Beş Şehir'de 'Zırhını kuşanmış bir eski zaman şövalyesi gibi' diyerek betimler. 
*            *            *
Tarihi 3000 yıl öncesine kadar dayan Ankara Kalesi'nin iç içe girmiş iki kaleden oluşur: İç Kale ve Dış Kale. İç Kale ile Dış Kale'nin Kuzey ve Doğu surları ortaktır. Bu nedenle de çoğu kez Ankara Kalesi'ni gezenler nerede olduklarını karıştırırlar. Dış Kale bence doğallığını bir parça olsa da kaybetmiştir. İç Kale ise; halen restore edileceği günü bekliyor otantikliğini ve doğallığını koruyarak. Yine Tanpınar'a dönece olursak, ünlü şair, İç Kale'yi şöyle tanımlar: Bütün umutların içinde zulalandığında bir İç Kale.
*            *            *
Ankara Kalesi'nde gezmek çoğu kez bana resimli bir tarih atlasının sayfalarını karıştırmak gibi gelmiştir. Roma, Bizans, Abbasi, Selçuk, Ahiler ve Osmanlı'nın izlerini taşıyan kale, Ankara'nın kozmopolit ve çok kimlikli asırlarının hatıralarını içinde saklı tutar. Çok dikkatli dinlerseniz eski zamanların sesini duyabilirsiniz surların arasında. 
*            *            *
Ankara Kalesi'nin iki yüzü vardır. Biri Ulus'un üstünden Polatlı'ya bakan yüzüdür. Diğeri; Ulucanlar'ın sırtından Mamak'a bakan yüzü. İki yüzüyle de bir madeni parayı anımsatır. Kale'nin Polatlı'ya bakan yüzü, her şeye rağmen Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin izlerini taşır. Kale'nin Mamak'a bakan yüzü, gecekonduları ve yıkık dökük Ankara Konakları ile; kentin sokaklarındaki umudun ve umutsuzluğun iç içe geçmişliğini gösterir bize. 
*            *            *
Kale'ye Ulucanlar'dan açısından bakarsanız, Ulus'tan baktığınız zaman gördüğünüz gibi İç Kale ve Dış Kale'yi görmezsiniz. Sadece kuzey surlarına görürsünüz. O, fotoğrafın bana hatırlattığına son şeyse şuydu: ilk defa Ankara'da bütün bir umudun zulalandığı İç Kale'ye Tanpınar ile aynı yerden bakmıştım. Bozkırın ortasındaki yıkık dökük bir kasabada umudu gören şairle aynı yerden Ankara Kalesi'ne bakmak bile güzeldi.   
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR