Hüseyin Çolak

Hüseyin Çolak

Yar Yüzüne Yazılmış Mektuplar-II

Yar Yüzüne Yazılmış Mektuplar-II

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Kaç zamandır kalemim şiire mütereddit. Bendeki seni biriktiriyorum senden habersiz ve bilmeden sendeki beni. Bedenim olup benimle yürüyorsun, uç uca ekliyorum gülüşlerini. Gördüğüm bütün rüyalarda sen varsın. Yalınayak sana koşuyorum geceleri. Sessizce çoğalıyorsun içimde.
Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Ağrısız sözcükler asmışlar gülüşüne. Gökyüzü yapayalnız şimdi, yıldızlar bir bir çekilmiş evlerine. Kaldırımın kenarına çarpıp da yüzünü, ay tam ortasından kırılmış bu gece. Dudağındaki uçuk devinirken dikenli tellere bastırıyorlar tenimi. Kocaman bir isyanı saklıyorum suskunluğumda, söz dinleyen uslu bir çocuk oluyorum eski bir çamaşır ipine serince kirpiklerini.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Bir avuç cam kırığı unutulmuş sesimde. Hadi gel, bir ehram gibi kurul yanı başıma, bağdaş kur ve otur gülüşlerimin en çocuk olanında. Ninniler söylesin bana göz bebeklerin. El değmemiş yağmurları yağsın da üstüme, çiçeklensin içimde gamzesi düşlerimin. İsminin bir harfinin tutuşturduğu yangın bir seher serinliği taşır alevden şebneminde. Ey eteklerinde üç deniz saklayan şehrin süsü! Her çiğdem bir günbatımıdır sensiz elimde.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Bir yorgunluk prangası dilimde, iğde ağaçlarının kokusu geliyor uzaklardan, ayak seslerindir diye husalanıp senli anıları tespihe diziyorum gizlice. Yumuşak bir yankı yarıyor gecenin karanlığını, bütün kutsallarımı senli dualarla süslüyorum. Tanrı’nın ‘yazgı’ diye aramıza düşürdüğü tohumdan, bir gülfidanı kök salıyor içimin en izbe köşelerine.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Mercan kayalıklarında unutarak yağmur kuşlarını, yosun tutmaz kıvrımlarına çarpa çarpa delice, düşüyorsun çocuk sevinçlerimin uçurumundan. Suzinak akşamlarına serip veda şarkılarını bir nehir gibi akıyorsun yanağımdan. Mavi hüzünler bırakıp ardında,  gidiyorsun mevsimler gibi gidince.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Umulan ama bir türlü yağmayan yağmurlar gibiydin. Kaç mevsim geçti? Kaç yalancı tan? Gelmedin. Çocuk mavisi gözlü bir adam boyunda, eylül akşamlarında toprağa bıraktığımız tohumlar. Hangi deli sabah uykularımı bölebilirdi, rüyalarımda seni sayıklarken, hüzün avuçlarımızda saklı şimdi.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Okunmayı bekleyen anılar gibiydi saçların; geceden kara, aydan daha aydınlık olan. Apansız gurbet kuşlarıyla ardından gelirdi ucuna yar kokusu iliştirdiğin mektupların. Ellerim uzaklardan yankılanan sesine dokunurdu. Gülümseyen çocuklar gibi kanatlanırdı zaman.

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Denizin bir ucundayım, öbür ucunda sen varsın, acınca susuyorsun. Muhacir duruşlu bir gece bekçisi, unutmuş şehrin ışıklarını söndürmeyi. Gözlerin yer çekimli mıknatıs, saçların acılarla yarışmaktan yorgun, incinen yüzünü kaplıyor bir kızıllık.  Yaslanıp gümrah bağrına ayrılıkların, uyuyorsun…

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Şehir ve deniz gibi mısralarda yalnız ve yetim ki ikiz kardeşleridir hüznün. Ansız serpilir üstlerine bir yağmur, öksüz kızı göğün. Acıdan bir şerh düşer düşlerime, nöbeti devralmış martılardan. Sırılsıklam ıslanmışlar akşamdan, şehri aydınlatan yakamozlar, üşüyorsun…

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Artık ne deniz alır koynuna beni ne de bir şehre sığar ayak izlerim. Üşüyüşüm umurunda değil ay ışığının, susuyorsun. Ey Yağmur! Ey Yağmur suskunluğu! Şimdi senden bana kalan yalnız bir çift mavi hüzün. Sana denizin gözleri ile bakıyorum, yüzünde güzden kalma bir sızı, sessizce ağlıyorsun...

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Sen ağlarken tütün yanığı gözlerinle, sözcüklerden serviler büyür yanı başımda. Sen susarken uçarı ve haylaz bir çocuk gibi içimden bir gemi ayrılır gider, bastırarak çığlık çığlığa martı seslerini. O an yorgun ve serçeden küçük bir el konar da kar düşen şakağıma; anlarım ki bu ayrılık kampanası benim için. Kızıl saçlarını rüzgâra ve denize emanet edip gidiyorsun...

Sana seni yazmayı deniyorum sevgili. Bir bedende iki can bulundu diyor hekimler ve haber bültenleri; ölüyorum, ölüyorsun... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR