Selçuk  YILDIRIM

Selçuk YILDIRIM

Yaşam döngüsü

Yaşam döngüsü

İnsanlık topraktan gelenin yine toprağa döneceğini unutmuş durumda. Neyden yaratıldığını unutan insan kendi özüne olan bağını da bir hayli koparmış durumda.  


Toprak bizim için bir hayli öneme sahip! Yaratılış olarak topraktan geliyor olmamız bile başlı başına bir sebep. İnsan dünyaya gönderilişinden sonra yaşam alanlarını belirlerken dahi toprağın, yer seçimi konusunda çok büyük önemi vardı. 


İlk olarak insanın ana geçim kaynağı toprak olduğu için belirleyici unsur o oldu. Toprağın ona sunduğu ne varsa toplamaya onları tüketmeye başladı. Daha sonra toprağa yön vermeyi öğrendi onu ekip biçmeye ondan daha da fazla faydalanmaya başladı, bu sayede hayatını devam edeceği yeri seçmeye koyuldu.

Bu yerleri sahiplenmeye başladı, sahiplendiği yerler için çatışmaya başladı, yeri geldi bu topraklar için can aldı savaşlar yaptı, can verdi ama neticede hep o topraktan geçindi. Dünya toprağının adil şekilde dağıtıldığı takdirde şu andakinden iki kat insanı rahatlıkla barındıracak alana, bunların hepsini doyuracak imkana sahip olduğunu biliyoruz maalesef bunun mevcut şartlarda mümkün olmadığını da biliyoruz.


Toprağı sadece geçim ile sınırlandırmak eksik bir bilgi olur, onun insan hayatındaki yeri bizim tahmin ettiğimizin çok daha ötesinde. İnsan yaşayacağı yeri toprağa göre seçtikten sonra, barınacağı yeri de toprak ile şekillendirir. Bunun en güzel örneği ise şimdilerde farklı olsa dahi değişik iklim bölgelerinde yaşayan insanların topraktan elde ettiği materyalin yaşam alanlarına yansıdığını da bariz bir şekilde görürüz.

Sıcak iklimlerde yaşayanların kerpiç evlerde, biraz daha soğuk iklimlerde yaşayanların toprak ve taş evlerde, daha ılıman iklimlerde yaşayanların sadece ağaç ya da ağaç taş karışımı evlerde yaşadıklarını da biliriz.


Aslında bunları fazla uzaklarda aramamıza da gerek yok. Anadolu toprağı çok zengin iklim çeşitliliğiyle ve coğrafi yapısıyla ve yedi bölgesinde neredeyse yedi farklı iklimiyle orada yaşayan inşaların nasıl yaşam alanları inşa ettiği de bizleri zaten yeteri kadar aydınlatıyor.

İnsana toprağın ne üstü yetti ne de altı bu seferde dibine kadar kazmaya başladığı toprağı. İçinden çıkanlara kendince değerler biçti isimler verdi altın dedi gümüş dedi bakır dedi ama çok çabuk unuttu döneceği yerin yine orası olacağını. İnsanoğlu temizliğin de topraktan geldiğini, ölülerini de yine toprağa göndermek anladı.

Yoksa neylerdi şu zamana kadar yaşayıp öbür dünyaya gidenlerin bedenlerini. Ne de olsa topraktan yaratılmıştı onu kabul eden yine o oldu. 


Ardından insan para diye bir şey buldu. Bu bulduğu şey en önemli icatların başında gelir. Bilinen en eski kaynaklara göre parayı ilk olarak Anadolu’da yaşayan Lydia halkı kullandı. Takas kavramını terk eden yeni bir alış-veriş aracıydı ilk başlarda. Şu an geldiği nokta ise bambaşka. 


Para artık dünya gündemini belirliyor. İnsanlar parayla yatıp parayla kalkıyor. Amacının dışında kullanmaya ona herkesten daha fazla sahip olma hevesi ve çabası işine giriştik ki daha fazlasına sahip olmak için ilk olarak şehirler inşa ettik, fabrikalar, işyerleri, sanayiler kurduk, ihtiyaçtan fazlasını ürettik, ihtiyaçtan fazlasını tükettik.

Sonra bu şehirlere insanlar getirdik, haddinden fazla. Koca koca binalar yaptık, bunların içlerini de insanlarla doldurduk. Bu insanları samimiyetten, topraktan uzak, estetik yoksunu gri apartmanların içine hapsettik. Sonra ne mi oldu? Topraktan uzaklaştık. 


Ne de olsa artık şehirli olmuştuk. Sohbetlerimize yeni yeni terimler girdi, yeni yeni hastalıklarla boğuşur olduk adlarını bile bilmediğimiz. Topraktan bu kadar uzaklaştığımızın farkına varmadık. 


Beton binaların içinde doğadan, yeşilden, hayvanlardan o kadar ayrıştık ki stres denen çok değişik bir hastalık sahibi olduk, çağımızın şuan en önemli hastalıklarının başında geliyor. Hatta yapılan bazı araştırmalara göre stresin başlı başına bir hastalıktan ziyade diğer hastalıklara kapı açan insanı savunmasız bırakan bir yapısı olduğu da söyleniyor.

Sonra bu stresi ve onun yol açtığı hastalıkları gidermek için doktorların kapısını aşındırdık çokça kez. Bol bol ilaç tükettik bu hastalıklardan kurtulmak için, çok paralar döktük sağlıklı ve mutlu olalım diye ama çare olmadı. 

Halbuki konuya başlarken belirttiğimiz gibi insanoğlu için dünyada herkese yetecek çok yer var. Her ailenin topraktan fazla yüksek olmayan bir evi olsa o evin yanında küçük de olsa toprağı olsa ve siz her gün o toprakla biraz uğraşsanız üzerinizde o stresin kalmadığını, onun yardım ettiği birçok hastalığın size hiç uğramadığını uğrasa dahi çabucak iyi olduğunuzu görürsünüz.

Halen bazı hastalıkların tedavisi sadece torak sayesinde veya kimyasal maddeler yerine ondan elde ettiğimiz doğal ürünlerle olduğunu görürüz. Çünkü insan su ve topraktan yaratılmıştır, dönüşü de yine ona olacaktır bu sebeple ondan bu kadar uzaklaşmak insana rahatsızlık verir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR