1924 Anayasasında 101. yıl: Bir asırlık anayasal miras
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından hazırlanan ve 20 Nisan 1924 tarihinde yürürlüğe giren 1924 Anayasası, sadece bir hukuk belgesi değil; aynı zamanda Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerini ve devletin yapısını belirleyen tarihi dönüm noktasıdır.
Osmanlı Devleti’nin 1876 yılında yürürlüğe giren Kanun-i Esasi’sinden sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1924 Anayasası, halk egemenliğini esas alan bir yönetim anlayışını benimseyerek yeni rejimin temel taşlarını ortaya koydu. 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, başlangıçta 1876 Anayasası'nın bazı hükümlerini geçici olarak kullanmıştı. Ancak Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yeni bir anayasa ihtiyacı doğmuş ve bu doğrultuda 1924 Anayasası hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.
1924 ANAYASASI’NIN TEMEL İLKELERİ
1924 Anayasası, 105 maddeden oluşuyordu ve “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” ismiyle kabul edilmişti. Bu anayasa, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan halk egemenliği ilkesini anayasal güvence altına aldı. Anayasada, devletin şekli cumhuriyet olarak tanımlanmış ve yasama, yürütme, yargı kuvvetleri arasında belirgin bir ayrım yapılmıştır.
Anayasa, kuvvetler birliği esasına dayanmakla birlikte, yasama ve yürütme yetkilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplamıştır. Bu özelliğiyle parlamenter sisteme yakın bir yapı öngörülmüştür. Yasama yetkisi TBMM’ye, yürütme yetkisi ise meclis tarafından seçilen Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’na verilmiştir. Yargı bağımsızlığı ilkesi anayasa metninde açıkça yer almasa da, mahkemelerin görevleri belirlenmiş ve yargı organları oluşturulmuştur.
LAİKLİK İLKESİNİN ANAYASAL SÜRECİ
1924 Anayasası ilk haliyle dini esaslara yer veren bir yapıya sahipti. “Devletin dini İslam’dır” hükmü ve din eğitimiyle ilgili bazı maddeler anayasa metninde bulunuyordu. Ancak 1928 yılında yapılan değişiklikle bu hüküm anayasadan çıkarılmış ve laiklik yolunda önemli bir adım atılmıştır. 1937’de yapılan bir diğer değişiklikle ise, “laiklik” ilkesi anayasal bir ilke olarak metne dâhil edilmiştir. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu resmen ilan edilmiştir.
1924 ANAYASASI’NIN TARİHSEL ÖNEMİ
1924 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Halk egemenliğini önceleyen yaklaşımı, birey hak ve özgürlüklerine dair getirdiği düzenlemeler ve hukuk devleti yolunda attığı adımlarla anayasa tarihimizde özel bir yere sahiptir. Eğitim, basın, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü gibi temel haklar anayasa kapsamında güvence altına alınmış, birey-devlet ilişkilerinde modern hukukun esasları benimsenmiştir.
Yaklaşık 36 yıl boyunca yürürlükte kalan bu anayasa, 1961 Anayasası ile yerini daha özgürlükçü ve sosyal devlet anlayışını ön plana çıkaran yeni bir metne bırakmıştır. Ancak 1924 Anayasası’nın Cumhuriyet rejiminin kurumsallaşmasında ve devletin temel yapısının şekillenmesinde oynadığı rol inkâr edilemez niteliktedir.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.