Ankara’ya fetihle gelen ilk cami: Sultan Alâeddin Camii

Ankara’ya fetihle gelen ilk cami: Sultan Alâeddin Camii

Ankara Kalesi'nin 1073 yılında Türkler tarafından fethedilmesinin ardından şehirde inşa edilen ilk cami olma özelliğini taşıyan Sultan Alâeddin Camii 900 yıllık minberi, mihrabı ve kadınlar bölümüyle yüzyıllardır ibadet amacıyla kullanılıyor.

Ankara Kalesi'nin 1073 yılında Türkler tarafından fethedilmesinin ardından şehirde inşa edilen ilk cami olma özelliğini taşıyan Sultan Alâeddin Camii, günümüze ulaşan 900 yıllık minberi, mihrabı ve kadınlar bölümüyle dikkat çekiyor. Yaklaşık 16 yıldır camide görev yapan imam Mustafa Kavlak, caminin tarihine ilişkin Ulus’a önemli bilgiler aktardı. Sultan Alâeddin Camii’nin, Ankara’nın ilk fetih camisi olma özelliği taşıdığını kaydeden Kavlak, “Sultan Kılıçarslan’ın oğlu Muhittin Mesut Şah döneminde, Ulu Camiye dönüştürülmüş ve büyük ölçekli olarak 1178 tarihinde inşa edilmiş” dedi. Moğol istilasında zarar gören caminin, Osmanlı döneminde çeşitli restorasyonlardan geçtiğini belirten Kavlak, kapılar üzerindeki kitabelerde Orhan Gazi ve II. Murad dönemine ait kayıtlar bulunduğunu söyledi. Ceviz ağacından kündekârî tekniği ile yapılan minberin, caminin en dikkat çekici bölümlerinden biri olduğunu vurgulayan Kavlak, minberin iki yanında astronomiyle ilgili sembollerin yer aldığını kaydetti. Kavlak, camide Anadolu’da kadınlara özel ayrılmış ilk ibadet alanının da bulunduğunu dile getirdi.

imam-mustafa-kavlak.jpg

İLK FETİH MİHRABI CAMİ BAHÇESİNDE BULUNUYOR

Ankara’nın ilk fetih camisi olma özelliğini taşıyan Sultan Alâeddin Camii’nin tarihine ilişkin bilgi veren, cami imamı Mustafa Kavlak, “Sultan Alâeddin Camii, Ankara’nın ilk fetih camisidir. 1071 yılında Malazgirt Zaferi’nden hemen 2 yıl sonra, Muhammed Alparslan’a bağlı Oğuz boyu Danişmendoğulları Sivas, Ankara ve İzmir kalelerini fethetmiş. İlk fetih mihrabı ise cami bahçemizdeki mihrap olarak biliniyor” diye konuştu. Sultan Alâeddin Camii’nin yalnızca bir ibadet yeri olmadığını ifade eden Kavlak, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:

“Bu cami, sıradan bir cami değil. Sultan Kılıçarslan’ın oğlu Muhittin Mesut Şah döneminde Ulu Camiye dönüştürülmüş ve büyük ölçekli olarak 1178 tarihinde inşa edilmiş. Girmiş olduğumuz kapı ise “Zindan Kapısı” olarak biliniyor. Bu kapının yanından başlayarak geriye, surlara kadar uzanan alanda, yaklaşık 7-8 bin kişilik bir kapasiteye sahip bir cami olarak tasarlanmış. Yani cuma günlerinde Müslümanların bir araya gelip meşveret yaptığı, ilim öğrendiği ve ibadetlerini gerçekleştirdiği bir merkez olarak planlanmış. Caminin alt kısmında şifahane, misafirhane, aşevi, kütüphane, han, hamam ve medrese gibi yapılar da bulunuyormuş. İnsan odaklı bir anlayışla, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesinin temelleri bu dönemde atılmış ve yaşama geçirilmiş. İpek Yolu üzerinde bulunması sebebiyle cami, çok amaçlı bir merkez görevi de görüyordu. Hicaz, Afrika, Avrupa ve Uzak Doğu’dan kervanlarla gelen insanlar, buraya kendi ürünlerini getirip sergilerken, ihtiyaçlarını karşılayarak ülkelerine geri götürmüşlerdir.”

sultan-alaeddin-camii-2.jpg

OSMANLI DÖNEMİNDE YENİLENEN MİRAS

Sultan Alâeddin Camii’nin Moğol istilası sırasında büyük zarar gördüğünü ve daha sonra Osmanlı döneminde çeşitli restorasyonlardan geçtiğini kaydeden Kavlak, “1200’lerin başında Moğol istilası yaşanmış. Moğollar burayı adeta taş üstünde taş bırakmayacak şekilde talan etmiş ve o dönemde binlerce şehit verilmiş. Bu tahribat nedeniyle eser ciddi hasar görmüş ve zamanla değişikliklere uğramış. Daha sonra Osmanlı döneminde, caminin bazı kapılarının üzerinde kitabeler bırakılmış. Bu kitabelerde, Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi döneminde Lülülüpaşa’nın burada yaşadığı ve caminin restorasyonu ile ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda direktif aldığı belirtiliyor. Bu ferman 1360-1364 yılları arasında düzenlenmiş. Bir diğer kitabe ise Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murad döneminde buraya Şerife Sümbülhatun adında bir annenin yaşadığını ve caminin ihtiyaçlarıyla restorasyonuna ilişkin bilgilerin 1430-1434 yıllarında kaydedildiğini aktarıyor” ifadelerini kullandı.

sultan-alaeddin-camii-3.jpg

900 YILLIK MİNBER GÖZ KAMAŞTIRIYOR

Kavlak, caminin en dikkat çeken bölümlerinden birinin ceviz ağacından kündekâri tekniği yapılmış olan 900 yıllık minber olduğunu söyledi. Minberin 1178 yılında, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın oğlu II. Mesud tarafından yaptırıldığını belirten Kavlak, “Selçuklu Devleti Sultanı, Rum ve Yunan mülkünün efendisi, İslam dininin ihyacısı Kılıç Arslanoğlu Muhyiddin Mesud döneminde, Arabi aylardan Safer ayında yaptırmıştır” bilgisinin yer aldığını belirtti. Minberin tamamen matematiksel ölçülerle yapılmış olduğuna dikkat çeken Kavlak, “Eninden boyuna kadar hiçbir eğrilik yoktur. Ancak zaman içinde hırsızlık olayları yaşandı ve bazı parçaları çalındı” dedi. Minberin iki yanında astronomiyle ilgili sembollerin yer aldığını ifade eden Kavlak, “Ortada dünya, kenarlarda yıldız ve gezegen motifleri bulunur. Minberin üzerindeki imzada da ‘Ameli İbrahim Ebubekir el-Rum el-Neccar’, yani ‘Anadolu diyarından Ebubekir oğlu İbrahim’in eseridir’ yazmaktadır” diye anlattı.

sultan-alaeddin-camii-4.jpg

ORİJİNAL MİHRAP DEĞİŞTİRİLMİŞ

Kavlak, caminin mihrap kısmının ayrı bir hikâyesi olduğunu sözlerine ekledi. Caminin mihrap kısmının ahşaptan yapıldığını, ceviz, abanoz ve sedir ağacından üçlü blok halinde tasarlandığını ifade eden Kavlak, “Orijinal mihrap sonradan değiştirilmiş. Abdülhamid Han döneminde mihrap zarar görmüş ve durum kendisine bildirilmiş. Bunun üzerine kündekar ustalar görevlendirilmiş, restorasyon çalışmaları başlatılmış. Fakat tahttan inme dönemiyle çakıştığı için mihrap tamamlanamamış. Ödenek sağlanamadığından mihrap, rulo haline getirilmiş ve muhafaza edildiği söyleniyor” şeklinde konuştu.

sultan-alaeddin-camii-5.jpg

KADINLAR İÇİN İLK İBADET ALANI ALAADDİN CAMİİ’NDE

Minberin yanı sıra Sultan Alâeddin Camii’nin dikkatleri üzerine çeken bir diğer bölümünün ise süslemeleri olduğunu ifade eden Kavlak, “En dikkat çeken parça minberdir. Bunun yanında caminin sağ tarafında kalan alandaki pencerelerin kenar kısımlarına kök boya ile yapılmış süslemeler de özgün hâliyle korunmuştur. Önceden pencerelerin tamamında bulunan süslemeler, günümüzde 4 pencerenin kenarında yer almaktadır” diye konuştu. Camideki kadınlar bölümün ise Anadoluda kadınlara özel ayrılmış ilk ibadet alanı olarak tarihî bir öneme sahip olduğuna dikkat çeken Kavlak, “Hanımlar, cuma ve teravih gibi ibadetlerini bu bölümde gerçekleştiriyor. Bölüme yan taraftan merdivenlerle çıkılıyor” diye ekledi.

sultan-alaeddin-camii-6.jpg

CAMİNİN BAHÇESİNDE TARİHİ KABRİSTAN

Caminin bahçesinde yer alan küçük bir kabristana ilişkin de dikkat çekici açıklamalarda bulunan Kavlak, caminin giriş kısmında, sağ tarafta yer alan kabristanda “Has Bahçenin Has Kulu İbrahim Arvas” adlı bir zatın yattığına inanıldığını ifade etti. Kavlak, olayın ayrıntılarını şöyle aktardı:

“16 yıldır burada görev yapıyorum. İlk yıllarımda Piri Fani Halveti Dervişler buraya gelir, Fatiha ve Kur’an okurlardı. Bu durum dikkatimi çekti. Birkaç kez yanlarına gidip kimin mezarı olduğunu sordum. Dervişler, Peygamber Efendimiz’in manevî bir rüyada kendilerine bu zatın ismini bildirdiğini anlattılar. Ben de merakla sordum, rüyayı nasıl gördüğünü detaylandırmasını istedim. Derviş şöyle dedi: ‘Hocam, bir gün sabah namazı vaktiydi. Bu kapıdan girdik, buradan geçtik, sonra mihraba geldik. Peygamber Efendimiz ashabıyla birlikte burada sohbet ediyordu. ‘Gel Hüseyin’im’ dedi ve beni yanına oturttu. Peygamber Efendimiz konuşurken ağzından sanki bal akıyordu. Başımı eğip yüzüne bakamadım; o kadar nurluydu ki… Sohbet bitince elini elime koydu.’ Derviş, devamla şunları söyledi: ‘Peygamber Efendimiz bana, ‘Senin o kapıdaki merak ettiğin zat, Has Bahçenin Has Kulu İbrahim Arvas’tır’ diyerek tanıttı.’ Ben de bu salih rüyayı, gelen misafirlerimize aktarıyorum. Misafirlerimize, o zatı “Has Bahçenin Has Kulu İbrahim Arvas” olarak tanıtıyorum.”

Kaynak:Ulus gazetesi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.