Bakan Tunç: Alıkoyduğunuz insan hakları savunucularını serbest bırakmanız gerekir
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu yıl Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu tarafından 4'üncü kez düzenlenen 'İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı'nın açılışını yapmak için Edirne'ye geldi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Edirne'deki 'İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı'nın açılışında, Gazze'deki sivillere yardım götürmek üzere yola çıkan Küresel Sumud Filosu'nda alıkonulan aktivistlere ilişkin, "Buradan sesleniyoruz; bir an önce orada alıkoyduğunuz insan hakları savunucularını serbest bırakmanız gerekir. Uluslararası hukuku ihlal ederek, insan haklarını ihlal ederek bugünlere kadar maalesef Filistin'de yaşayan insanlara zulüm yaşattınız. Dünyanın gözü önünde soykırım suçu işlemeye devam ediyorsunuz" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu yıl Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu tarafından 4'üncü kez düzenlenen 'İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı'nın açılışını yapmak için Edirne'ye geldi. Kentte ilk olarak Edirne Valisi Yunus Sezer'i ziyaret eden Bakan Tunç, ardından Selimiye Camisi yanında kurulan fuar alanındaki açılışa katıldı. Bakan Tunç'un yanı sıra Vali Sezer ile AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal, Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan, Edirne Cumhuriyet Başsavcısı Tuğan Sarıca, İşyurtları Kurumu Daire Başkanı Hüsnü Gezginci, kurumların temsilcileri ve vatandaşlar da açılışa katıldı.
'BU YIL 4 İLİMİZDE FUAR DÜZENLENDİ'
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, açılışta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin farklı noktalarında 54 cezaevinin iş yurdu müdürlüğünde hükümlülerin çalışmalarıyla ortaya çıkan ürünlerin 1 hafta boyunca sergilenip, satışa sunulacağını belirtti. Bakan Tunç, "İşyurdu müdürlüklerimizde bir yandan mesleki eğitimler veriliyor, meslek öğreniliyor ve bu meslekler öğrenilirken aynı zamanda üretim de yapılıyor. Bu üretilen ürünlerin tanıtılmasıyla ilgili de ülkemizin değişik yerlerinde fuarlar sergiliyoruz. Bu sene 4 ilimizde fuar düzenlendi. Kırıkkale, Van ve Ankara'dan sonra Edirne'mize geldik. Edirne'mizde bu yılki 4'üncü fuarımızı gerçekleştiriyoruz" dedi.
'HUKUK DEVLETİNİN EN ÖNEMLİ AMACI, CEZA ADALETİNİ SAĞLAMAK'
Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin ıslahı ve topluma kazandırılmasını önemsediklerini dile getiren Bakan Tunç, "Ceza adaletinin amacı, toplumu suçtan korumak, suç işlenmesini önlemek. Ceza adaleti dediğimiz zaman tabii ki 3 aşamadan ibaret ceza adaleti. Hukuk devletinin en önemli amacı ceza adaletini sağlamak. Tabii ceza adaletini sağlarken de belirli aşamalar var. Bir fiilin suç olup olmadığını tespit etmek, ceza soruşturması dediğimiz kısım. Soruşturma, suçlunun ve suçun, delillerin araştırılmasından sonraki aşama yargılama aşaması. Suçluya, şüpheliye cezayı tespit etmek ve gerekli cezai yaptırımı vermek, yargılama aşaması. Sonraki üçüncü aşama da tespit edilen suçlunun o yaptırımla maruz kalacağı aşama infaz aşaması. Yani infaz aşaması da ceza adaleti sistemini gerçekleştirebilmek için en önemli aşamalardan bir tanesi. Eğer infaz aşaması suçluyu topluma kazandırmıyorsa, onun tekrar tekrar suç işlemesini önlemiyorsa, onu ıslah etmiyorsa, ona meslek kazandırmıyorsa, o zaman ıslah amacı gerçekleşmez, infaz sisteminin amacı gerçekleşmez. Dolayısıyla ceza adaleti de tam anlamıyla amacına ulaşmaz. O nedenle 3 amacı da önemsiyoruz. Soruşturma da önemli, kovuşturma da önemli ama infaz aşaması da en önemli aşamalardan. Çünkü suçluyu tespit ettiniz, ceza da verdiniz ama cezaevinde belli bir süre cezasını çekiyor. Tahliye olduktan sonra tekrar suç işliyorsa o zaman ceza adaletinin amacı olan toplumu suçtan koruma amacı gerçekleşmemiş olur. O nedenle çok önemsediğimiz infaz aşamasının, önemli bir boyutu olan, suçlunun topluma kazandırılması ve ıslahıyla ilgili özellikle işyurtlarımızın faaliyetlerinin ve ortaya çıkan ürünlerinin sergilenmesi ve vatandaşlarımızla buluşturulması, vatandaşlarımızın bu kaliteli ve piyasaya çok uygun fiyatlardan sunulan bu ürünlerden faydalanması için bu fuarları gerçekleştiriyoruz" diye konuştu.
'İNSANLIK DRAMI'
Gazze'deki insanlara yardım götürmek için yola çıkan Küresel Sumud Filosu'nda, aralarında Türklerin de olduğu aktivistlerin durumunu değerlendiren Bakan Tunç, "Biz bu güzel çalışmaları yürütürken maalesef Filistin'de, Gazze'de insanlık dramı sürmeye devam ediyor. İsrail'in barbarca Küresel Sumud Filosu aktivistlerine karşı koyduğu tavır ve orada gerçekleştirdiği suç, bir insanlık suçu. İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze'de bir soykırım suçu işliyor. Kadınları katletti, çocukları katletti ve insanlık suçunu işlemeye devam ediyor. Sadece son 2-2,5 yıldan bu yana değil, İsrail aslında Filistin topraklarını 100 yıldan bu yana işgal ederek ve orada bir soykırım politikasını yıllarca uygulamaya devam ediyor. 100 yıldan bu yana Filistinlileri topraklarından sürmek için bir politika izliyor. Birleşmiş Milletler'in, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yüzlerce kararı var. İşgal ettikleri topraklardan çekilmesine yönelik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun güvenlik konseyinin aldığı onlarca karar var ama bu kararlardan hiçbirisine uymayan bir devlet var. 7 Ekim'den bu yana da bir terör faaliyeti sürdüren, soykırım suçu işleyen bir yapıdan söz ediyoruz. İsrail'e devlet demekte zorlanıyoruz, adeta terör yapan bir yapıya dönüşmüş durumda. İşte maalesef insan haklarını savunan, oradaki çocuklara, oradaki mazlumlara yardım götürmek ve dünyaya oradaki insan hakları ihlallerinin gerçekleştiğini göstermek için dünyanın değişik ülkelerinden, 46 ülkeden 497 insan hakları savunucusu, Filistin savunucusu, çocuk hakları, kadın hakları savunucusu Sumud Filosu içerisinde 56 Türk'ümüz var ve onlara yaptığı muameleyi bütün dünya gördü. Buradan sesleniyoruz; bir an önce orada alıkoyduğunuz insan hakları savunucularını serbest bırakmanız gerekir. Uluslararası hukuku ihlal ederek, insan haklarını ihlal ederek bugünlere kadar maalesef Filistin'de yaşayan insanlara büyük bir zulüm yaşattınız. Dünyanın gözü önünde soykırım suçu işlemeye devam ediyorsunuz" diye konuştu.
'ULUSLARARASI KURULUŞLARIN ETKİSİZ OLDUĞUNU ÜZÜLEREK GÖRÜYORUZ'
Bakan Tunç, İsrail'in Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği için Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmaya devam ettiğini belirterek, "Tabi orada alınan tedbir kararları maalesef bugüne kadar uygulamaya geçirilemedi. Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı soykırımın önlenmesi, insani yardımların engellenmemesi ve orada işlenen insanlık suçlarının artık sona erdirilmesiyle ilgili alınan tedbir kararları maalesef kağıt üstünde kaldı, o kararlar uygulanamadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin önüne gelen öneriler maalesef veto edildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve soykırımcı, katliamcı arkadaşları hakkında alınan yakalama kararları, tutuklamaya yönelik kararlar maalesef hayata geçirilemedi. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin de, Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı kararlar da etkisiz hale getirildi. İsrail'in bu tavrı maalesef hem uluslararası mekanizmaların etkisiz olduğunun, uluslararası hukukun adeta işlemediğini bütün dünyaya gösterdi. Bu dünya için, maalesef insanlık için çok önemli bir kayıp. Uluslararası kuruluşları etkisiz hale getiren İsrail'e karşı, insanlık vicdanı sokaklara taşıyor. Avrupa ülkelerinde ve ülkemizde bugün de yine cuma namazı sonrası birçok ilimizde bunu görüyoruz. İsrail'e karşı insanlık vicdanı bunu kabul etmediğini, bu soykırımın sona ermesi noktasında meydanlara taşıyor. Ama uluslararası hukuku işletmekle görevli, uluslararası kuruluşlar, maalesef insanlığı temsil etmesi gereken, insanlığın sorunlarını çözmesi gereken bu uluslararası kuruluşların nasıl etkisiz olduğunu da üzülerek görüyoruz. İşte o nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, her platformda, 'Uluslararası hukuk işlemeli, insanlık suçlarının önlenmesi için, dünyada adaletin, hakkaniyetin sağlanması için dünyanın 5'ten büyük olduğunu göstermemiz lazım ve daha adil bir dünya mümkündür' diyerek her platformda uluslararası sistemin bir revizyona tabi tutulması gerektiğini söylemeye devam ediyor. Birleşmiş Milletler kürsüsünde de genel kurul toplantılarında da yine insanlığın sesi olduğunu, insanlığın vicdanını temsil ettiğini hepimize gösterdi" ifadelerini kullandı.
'BİR GÜN İNSANLIK HUZURUNDA HESAP VERECEKLER'
Türkiye olarak dünya mazlumlarının yanında olmaya devam edeceklerini söyleyen Bakan Tunç, "Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, adaleti, hakkaniyeti, insan haklarını, Filistinli mazlumların, Gazzeli çocukların, kadınların haklarını savunmaya devam edeceğiz. Bir an önce oradaki katliamların, soykırımların sona ermesi, bütün temennimiz ve desteklerimiz Filistinli kardeşlerimizle. Bir kez daha katliamcıları, payitaht Edirne'den, Selimiye'nin gölgesinden lanetliyorum ve bu soykırımın bir an önce durmasını temenni ediyorum. Bu soykırım suçluları mutlaka bir gün insanlık huzurunda hesap verecekler, bundan hiç şüphemiz olmasın. Nasıl Bosna soykırımcıları yıllar sonra kurulan uluslararası mahkemede mahkum edilmiş ve zindana atılmışsa, gün gelecek İsrailli soykırımcılar, o teröristler, o insanlık huzurunda hesap vereceklerdir. İlahi adaletten de hiçbir zaman kaçmayacaklardır. Türkiye olarak her zaman mazlumun yanında, adaletin yanında, hakkaniyetin yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.
'MESLEK SAHİBİ OLARAK ÇIKMALARINA İMKAN SAĞLIYORUZ'
Türkiye'nin tutuklu ve hükümlülerin eğitimi ve topluma kazandırılması noktasında birçok Avrupa ülkesine göre çok daha ileri konumda olduğunu dile getiren Bakan Tunç, "Ceza ve infaz kurumlarımızda hükümlülerin ıslahına yönelik eğitimlerinin yanında onların infaz sonrası yaşamlarında topluma kazandırılmaları, meslek ve sanat öğrenmeleri amacıyla İşyurtları kurumumuz önemli faaliyetler yapıyor. İşyurtları sistemiyle hükümlülere meslek edindirme çalışmalarını doğrudan üretim süreçleri içerisinde gerçekleştiriyoruz. Mahkumların cezalarını çekerken üretime katılmalarını sağlayarak sorumluluk almalarını ve disiplin kazanmalarını önemsiyoruz. Bu yurtlarda çalışarak, yeniden suç işleme riskini azaltarak, topluma entegrasyonunu kolaylaştırıyoruz. Gelişen teknoloji ve üretim kapasite artışlarını takip ederek 200'den fazla meslek dalında iş kolu faaliyetleri sürdürülüyor. Farklı alanlarda mesleki eğitimler alarak hükümlüler, becerilerini geliştiriyorlar. Cezaevinden bir meslek sahibi olarak çıkmalarına imkan sağlıyoruz. Çalışmak, bir iş yapıyor olmak, üretmek ve katkı sağlamak onların rehabilite olmalarına yardımcı oluyor. İşyurtlarında üretilen ürünlerin satışı, ülke ekonomisine de katkı sağlıyor. Buralarda çalışan mahkumlar, hem ailelerine, hem kendilerine de bir ekonomik destek sağlamış oluyorlar. Onlara asgari ücretin 3'te 1'i oranında ücret de ödeniyor. Önemli olan onların meslek kazanmaları ve bu mesleği tahliye olduktan sonra da toplum içerisinde uygulamaları ve bir daha suçtan uzak olmaları" diye konuştu.
'TÜM AMACIMIZ, TOPLUMA KAZANDIRMAK'
Bakan Tunç, İşyurtlarının, üretimin hiç durmadığı birer fabrika gibi çalıştığını ifade ederek, "Adeta bir kamu iktisadi teşekkülü gibi buradan üretilen ürünlerin satışından elde edilen gelirler, genel bütçede işyurtları bütçesi olarak adalet hizmetlerine harcanıyor, adalet binaları yapılıyor ve adalet binalarımızın içerisindeki bütün mefruşat, mobilyadan perdesine kadar dışarıdan almıyoruz, hepsi kendi ürettiğimiz ürünlerle adliyelerimiz donatılıyor. Genel bütçe içerisinde de yatırımlarımızın, adalet binalarımızın ve diğer hizmet binalarımızın yapımının 3'te 1'i iş yurtları bütçesinden elde edilen gelirlerle sağlanmış oluyor. Özellikle şunu söyleyebiliriz; iş yurtlarımız 1700 atölyenin, fabrikanın olduğu, 200'den fazla iş kolunun yer aldığı adeta birer üretim merkezi. 75 bin öğrencinin olduğu ve kurslarıyla, okullarıyla, adalet mesleki eğitim merkeziyle adeta birer eğitim merkezi. Tüm hedefimiz, cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluları topluma kazandırmak, suç işlenmesini azaltmak, onlar cezaevinden tahliye olduktan sonra bir daha suç işlemelerini önlemek ve dolayısıyla ceza adaleti sistemin amacını gerçekleştirmek" diye konuştu.
AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal da işyurtlarının hükümlü ve tutukluların meslek edinmeleri, rehabilite edilmeleri, ekonomiye katkı sağlamaları açısından ciddi önem arz ettiğini söyledi. Edirne Valisi Yunus Sezer ise Selimiye Camisi gölgesinde çok önemli bir fuara ev sahipliği yaptıklarını belirterek, "Hükümlülerimizin, mahkumlarımızın ikinci bir şans olarak hayatlarında meslek edinmeleri ve edindikleri mesleklerin çıktılarını, ürünlerini sergileme adına da çok önemli bir fonksiyon icra ediyor bu el sanatları fuarı" dedi.
Konuşmaların ardından Bakan Tunç ve beraberindekiler, hükümlü ve tutukluların el emeği ürünlerinin beğeniye sunulduğu, gıda, tekstil, mobilya, el sanatları ve hediyelik eşya gibi ürünlerin yer aldığı fuarı gezdi. Bu yıl Türkiye genelinde açılan 4'üncü fuar olan Edirne'deki etkinlikte, 54 Ceza İnfaz Kurumu İşyurdu Müdürlüğü'nün katılımıyla hazırlanan ürünlerin yer aldığı 99 stant da bulunuyor. İşyurtları Ürün ve El Sanatları Fuarı, Edirne'de 7 Ekim'e kadar açık olacak. (DHA)
'DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE BİR SOYKIRIM SUÇU İŞLENDİ'
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Edirne Adliyesi ve Edirne Barosu'nu ziyaret etti. Cuma namazını Eski Cami’de kılan Bakan Tunç, namaz çıkışı Filistin'e Destek Platformu tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasına katıldı. Burada konuşan Bakan Tunç, "Onları topraklarından etmek, onların ülkesini işgal etmek için asırlık bir politika izliyor. Maalesef uluslararası hukuku sürekli ihlal ediyor. Birleşmiş Milletler'in kararlarını gerek Genel kurul kararlarını gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin sayısız kararları var. Bugüne kadar uymadığı, uygulamadığı yüzlerce karar var. Filistin'e yönelik bu zulümleri maalesef 7 Ekim'den bu yana artık bir katliama, bir soykırıma dönüştü. 65 binden fazla Filistinli şehit edildi. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan edildi. 100 bine yakın yaralı, şehirler yerle bir edildi. İnsanlığın gözü önünde, dünyanın gözü önünde bir soykırım suçu işlendi. Birleşmiş Soykırım Sözleşmesi'nin, Cenevre sözleşmelerinin bütün maddeleri ihlal edildi. Bu ihlaller nedeniyle İsrailli katliamcılar, İsrailli teröristler uluslararası adalet divanında, yargı huzurunda, yargılanmaya başlandı" dedi.
'İNSANLIK ÖNÜNDE HESAP VERECEKLER'
İsrail’in terör uygulayan bir yapıya dönüştüğünü dile getiren Bakan Tunç, "İsrail devletine artık devlet demek mümkün değil, terör uygulayan bir yapıdan bahsediyoruz. Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı tedbir kararları, insani yardım önerileri maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gündemine dahi getirilemeden uygulaması etkisiz hale getirildi. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yakalama kararları, tutuklama kararları maalesef hiçe sayıldı. Uluslararası hukuk yok sayıldı. Uluslararası mahkemeler, uluslararası kuruluşların etkisiz olduğunu bütün dünya görmüş oldu. İsrail'in bu zulmüne karşı Türkiye olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her platformda, 1967 sınırlarında, bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devlet kuruluncaya kadar bu mücadeleyi desteklemeye devam edeceğiz. Eninde sonunda soykırımcılar, katliamcılar, bu çocuk katilleri, bu kadın katilleri, mazlumları katleden bu teröristleri bir gün gelecek, bu mahkemelere çıkacak ve insanlık önünde hesap vereceklerdir, biz bunun için dua ediyoruz. Bunun için her türlü girişimi Türkiye olarak yapmanın gayreti içerisindeyiz. Bir gün gelecek, onların ilahi adaletten zaten hiç kurtuluşu olmayacak" diye konuştu. (DHA)
AK PARTİ İL BAŞKANLIĞI'NA ZİYARET
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, cuma namazı sonrası Edirne Sarayı'nda devam eden ihya çalışmalarını inceleyerek Adalet Kasrı'nı gezdi. Edirne Valisi Yunus Sezer ve AK Parti Edirne Milletvekili Fatma Aksal ile birlikte yetkililerden bilgi alan Bakan Tunç, daha sonra AK Parti Başkanlığı'nda partililerle buluştu. Burada partililere seslenen Tunç, AK Parti'nin siyaset mühendisliğiyle masa başında kurulmuş bir parti olmadığını belirterek, "AK Parti'nin kuruluşu bir siyaset mühendisliği neticesinde kurulmuş parti değil, masa başında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın birkaç arkadaşıyla beraber bir araya gelip 'Hadi bir parti kuralım arkadaşlar. Oy isteyelim milletten, belki iktidara geliriz' diye oluşturduğu bir siyasi hareket değil. Bu siyasi hareket milletin ta kendisidir. Milletin kendi elleriyle kurduğu bir partidir ve 23 yıldan bu yana da AK Parti'den, Recep Tayyip Erdoğan'dan ve Cumhur İttifakı'ndan bu millet vazgeçmemiştir, yine vazgeçmeyecektir. Yine 2028 yaklaştığında milletimiz Recep Tayyip Erdoğan diyecek. Bundan hiç şüphemiz yok. Dünyanın en tecrübeli, en dirayetli, en güçlü lideriyle Türkiye bu çevremizdeki sıkıntılar ve dünya mazlumlarının umudu olan Türkiye olarak Türkiye yüzyılını inşa edeceğiz" dedi.
'TÜRKİYE'Yİ YENİDEN İNŞA ETMEK İÇİN ÇALIŞTIK'
AK Parti'nin ‘Türkiye Yüzyılı'nı başlatıp, ‘Terörsüz Türkiye’ inşa etmek için çalıştığını dile getiren Bakan Tunç, "23 yıldan bu yana 81 vilayete hizmet götürürken hiçbir ayrımcılık yapmadık. Yaptık mı? Hakkari'ye de üniversite yaptık, batıdaki illerimize de yaptık, Sinop'a da yaptık, Bartın'a da yaptık. Yüksekova'ya da havalimanı yaptık. Havalimanları, yollar, köprüler, tüneller, hızlı trenler, şehir hastaneleri, organize sanayi bölgelerini dolduran fabrikalar, milli enerji hamleleri, petrolünden, doğal gaz keşfine varıncaya kadar. Milli sanayi hamleleri, milli teknoloji hamleleri, milli savunma sanayi yüzde 80 dışa bağımlıyken yüzde 80 yerli oranını yakaladık. Altyapısıyla, üstyapısıyla Türkiye'yi baştan sona yeniden inşa etmenin gayreti içerisinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gece gündüz bu kadrolar çalıştı. Sadece fiziki kalkınma mı? Demokratik kalkınmayı da sağladık. AK Parti reformcu bir partidir, kalkınmacı bir partidir. Sosyal adalete inanır. Hiçbir ayrım yapmadan düşkünü, fakiri fukarayı gözetir. Gencini, yaşlısını, kadınını her birine özel hizmetler götürür. İktidarda bunları yaptık" diye konuştu.
'VESAYETÇİ RUHU SİLMEK YENİ ANAYASAYLA MÜMKÜN'
Fiziki kalkınma ve milletin ekonomik refahını arttırmaya çalışırken demokratikleşme adımlarında da hız kesmediklerini belirten Tunç, "Anayasa değişiklikleri yaptık, reformlar yaptık. Hak arama yollarını arttırdık. Bu ülkede bir daha darbeler olmasın, 10 yılda bir bu ülkede muhtırayla, darbeyle milletin önü kesilmesin diye yapısal reformlar yaptık. Yüksek Askeri Şura'nın yapısını değiştirdik. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısını sivilleştirdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni kaldırdık. Anayasa Mahkemesi'ni, Hakimler Savcılar Kurulu'nu, demokratik hukuk devleti ilkesine uygun hale getirdik. Bu ülkede darbecilerin yargılanamayacağına dair anayasa maddesi vardı. Sizlerin destekleriyle, milletimizin onayıyla kaldırdık. Gerektiğinde sıkıyönetim ilan edilebilir diye Anayasada madde vardı, kaldırdık. Anayasamız bir darbe anayasası, vesayetçi ruha hala sahip. Bu kadar reforma, bu kadar demokratikleşme adımlarına rağmen, anayasamızdaki o vesayetçi ruhu tamamen silmek yeni bir anayasayla mümkün. Demokratik, sivil, katılımcı bir anayasayı milletin temsilcilerinin yazdığı ve onların önce oyladığı ve sonrasında millet tarafından oylanan bir anayasayla 'Türkiye Yüzyılı'na başlamamız lazım. Bu bizim milletimize olan borcumuz. Darbecilerin yazmış olması bile tek başına değiştirmek için yeterli bir sebeptir. İnşallah parlamentoda 1 Ekim'de Meclis'imiz açıldı. Bir uzlaşma zemini olur ve hem ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinde, hem de yeni anayasa hedefinde ülkemiz mesafeler alır. Bu da milletimizin faydasına olur" dedi.
'ŞEHİTLERİMİZİN EMANETİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ'
Bakan Tunç, terörsüz Türkiye mücadelelerinin de 23 yıldan bu yana devam ettiğini belirterek, "Hatta 41 yıldan bu yana terörle bu ülke mücadele ediyor. Bu uğurda şehitler verdik. Gazilerimiz, binlerce şehidimiz acılar yaşadı. Trilyonlarca kayıp yaşadık. O trilyonlarca kaybı yaşamasaydık, bugünkü bahsettiğimiz o büyük eserlere 50 yıl önce biz kavuşabilirdik. 20 yıl önce, 40 yıl önce kavuşabilirdik. Bugün enflasyon diye bir şey konuşmazdık. Ekonomik kalkınmamız, refahımız kat kat yüksek olurdu. Hem trilyonlarca kayba uğrattığı terör fitnesi bizi, hem de büyük acılar yaşamamıza neden oldu. Şimdi artık diyoruz ki bu kayıpları yaşamayalım. Türkiye'yi terörden tamamen kurtaralım. İlk işimiz bizim bölgede 2002'de olağanüstü hali kaldırmakla başladı. İktidara gelir gelmez, 'Olağanüstü hal olmaz, normalleşme olacak' dedik. 'Demokratikleşme olacak' dedik. 'Temel hak ve özgürlükleri en geniş anlamıyla vatandaşlarımız kullanabilecektir. Sadece Türk vatandaşlarının değil bütün vatandaşlarımız için özgürlük' dedik, 'hak' dedik, 'hürriyet' dedik ve temel hak özgürlükleri, kadın haklarından, çocuk haklarından, hak arama yollarının arttırılmasından, kamu denetçiliğinin kurulması, Kişisel Verileri Koruma Kurulu, özel hayatın korunması, bilgi edinme hakkına varıncaya kadar bütün bunlar bizim dönemimizde gerçekleştirildi. Teröre zemin hazırlayan bütün unsurları ortadan kaldırmanın gayreti içerisinde olduk. Kürtçe kaset yasaktı. Bir siyasetçi bölgesinde Kürtçe propaganda, kendi ana diliyle vatandaşlarına seslenemezdi. Bütün bu yasakları biz kaldırdık. Kürtçe enstitüler, üniversitelerde dersler, seçmeli dersler. Bu özgürlük ortamı teröre mazeret teşkil eden unsurların birer birer ortadan kaldırdı. Diğer yandan terörle askerimiz, polisimiz, güvenlik güçlerimiz çetin bir mücadele yaptı ve binlerce şehit verdik. Bu şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağız. O şehitlerimiz terörsüz Türkiye için mücadele ettiler. Biz de onların emanetine sahip çıkaran terörsüz Türkiye'yi inşallah başarıya ulaştırmak zorundayız. Tabi bunu yaparken elbette ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti, hukuk devletinin imkanları içerisinde bunlar gerçekleştireceğiz. Milletimizi rahatsız edecek, şehit ailelerimizi, rahatsız edecek hiçbir adım bugüne kadar atmadık, bundan sonra da atmayız" diye konuştu.
'MİLLETİMİZE ŞÜKRAN BORÇLUYUZ'
AK Parti olarak millete şükran borçlu olduklarını söyleyen Tunç, "Milletimiz ne isterse onu yaparız. Biz milletin partisiyiz. Milletin taleplerine duyarlı olduğumuz için 23 yıldır iktidarda, millet bizden vazgeçmedi. Bundan sonra da milletimizin taleplerine duyarlı olmaya, iktidarda onların sesi olmaya, milli irade bayrağını hiç yere düşürmemeye çalışacağız. 23 yılda bu demokratikleşme hamlelerini birer birer hayata geçirirken, fiziki kalkınma hamlelerine birer birer hayata geçirirken, eserler üretirken, eser siyaseti yaparken birileri hep karalama siyaseti yaptı. Maalesef kaos ortamına bu ülkeyi sürüklemeye çalıştılar. Muhtıralarla karşılaştık, darbe girişimleriyle karşılaştık. Sokak darbesiyle, gezi olaylarıyla, 17-25 emniyet, yargı darbe girişimiyle, terörün azdırılmasıyla hep önümüz kesilmeye çalışıldı. 15 Temmuz hain darbe kalkışmasıyla da son darbe vurulacak ve özellikle ülkenin yönetimi, yabancılara peşkeş çekilmek istendi. Ama milletimiz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ben vatanıma sahip çıkıyorum, bayrağıma sahip çıkıyorum dedi ve 15 Temmuz'da büyük bir kahramanlık gösterdi bu millet. O nedenle o milletin kahramanlığı, o milletin sahip çıkması olmasa, biz bugün burada bu toplantıyı yapamazdık. Bu konuşmaları yapamazdık. O nedenle biz milletimize şükran borçluyuz. Milletimiz ne isterse onu yaparız. Milletimizin istemediği hiçbir şeyi de yapmayız" dedi. Bakan Tunç AK Parti'deki programın ardından Kırklareli'ne gitmek üzere kentten ayrıldı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.