Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu.
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 'Stockholm Sendromu' açıklamasıyla ilgili, "Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin. Ama benim Kürt kardeşim, kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın. Kendini boşu boşuna hiç yormasın. Eğer cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın. Kendi tarihine baksın. CHP'nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasına, 30 Kasım'da hayatını kaybeden AK Parti 26 ve 27'nci Dönem Milletvekili Cemal Öztürk'e başsağlığı dileyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomide yılın üçüncü çeyrek verileri, geçen aydan itibaren açıklanmaya başladı. Kasım ayının ilk günlerinde, yılın ilk 9 ayına dair turizm istatistikleri, TÜİK tarafından milletimizle paylaşılmıştı. Buna göre; 2025 yılının ilk 9 ayında ülkemizi ziyaret eden kişi sayısı, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 1,6 artarak 49 milyon 993 bine çıkmıştı. Turizm gelirlerinde ilk üç çeyrekte 50 milyar doları yakalamıştık. Böylece tüm zamanların üç çeyrek rekorunu kırmıştık. Pazartesi günü açıklanan büyüme rakamları da oldukça müspet geldi. Ekonomimiz, 21 çeyrektir kesintisiz sürdürdüğü büyüme trendini 2025'in üçüncü çeyreğinde de devam ettirmiştir. Türkiye ekonomisi, üçüncü çeyrekte yıllık bazda yüzde 3,7 büyüyerek istikrarlı seyrini korumuştur. Bu oranla OECD ülkeleri arasında dördüncü olduk. G20 ülkeleri arasında da 5'inci sırada yer aldık" dedi.
'HEDEFLERİMİZDEN KOPMADIK VE KOPMUYORUZ'
Tarımda zirai don ve kuraklık kaynaklı hiç arzu edilmeyen bir küçülme yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah bu yıl yağışların da bol ve bereketli olmasıyla tarımın da toparlanmasını bekliyoruz. Makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış ise üretime ilişkin umutlarımızı daha da güçlendirilmiştir. Yıllıklandırılmış milli gelirimiz 1,5 trilyon doları aşmıştır. Bir diğer önemli gelişme, ülkemizin risk primindeki düşüştür. CDS'imiz 233 baz puana gerileyerek son 7 yılın en düşük seviyesine indi. Bu sabah kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Orada da umutlarımızı artıran bir tabloyla karşılaştık. Buna göre kasım ayı enflasyonumuz 0,87 geldi. Temel mal enflasyonu yüzde 18'ler seviyesine indi. Hizmet enflasyonundaki düşüş ise sürüyor. Deprem konutları ve sosyal konut projelerimizle birlikte kira enflasyonunda hızlı bir gerileme bekliyoruz. Her zaman söylediğim gibi Türkiye'nin hedefi, rotası, izleyeceği güzergah bellidir. Bu hedef, 86 milyonun tamamının refahını kalıcı biçimde artırmaktır. Bu hedef, 2028 yılında 1,9 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmaktır. Bu hedef, gelecek 3 yıl içinde mal ihracatımızı 375 milyar dolara çıkarmaktır. Bu hedef, yine 3 yıl sonra turizmde 100 milyar dolar gelir elde etmektir. Bu hedef, ülkemize 2 trilyon dolar maliyeti olan terör belasına son vererek Türk ekonomisini şahlandırmaktır. Bölgemizdeki sıcak çatışmalara, küresel ekonomideki belirsizliklere, gümrük tarifleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarına, Türkiye'nin önünü kesmek için türlü oyunlar çeviren melun ve meyus odaklara rağmen hamdolsun hedeflerimizden kopmadık ve kopmuyoruz. Bizi cesur kılan, bizi her türlü badire karşısında güçlü ve dirençli kılan işte budur. Hedeflerimize ulaşacağımıza olan sarsılmaz inancımızdır" diye konuştu.
'YENİ PROGRAMLA 1 MİLYON 100 BİN İSTİHDAMI KORUYACAĞIZ'
Bu ülkeye yeni bedeller ödetmeyeceklerini, bedel ödetmek isteyenlere de geçit vermeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suyu önce bulandırıp sonra da bulanık suda sazan avına çıkan simsarların oyunlarına gelmeyeceğiz. Burada şunu da vurgulamak istiyorum; elbette ekonomide rakamlar, oranlar, karşılaştırmalar önemlidir. Ama asıl olan 86 milyonun topyekun düşüncesi, fikri ve kanaatidir. Asıl olan esnafın, tüccarın, emeklinin, emekçinin ne dediği, ne hissettiğidir. Bu süreçte sadece rakamlara, sadece oranlara bakmıyor; çarşıya, pazara, esnafa, tüccara, reel sektörün kalbinin attığı sanayi bölgelerimize de kulak veriyoruz. Reel sektörden gelen talep ve şikayetleri daima dikkatle dinledik. Kabine toplantımız sonrasında KOBİ’lerimizle yeni bir müjdemizi paylaştık. Geçen yıl emek yoğun üretim yapan tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya sektörlerinde başlattığımız koruma programını devam ettiriyoruz. İstihdamını koruyan KOBİ’lerimize çalışan başına verdiğimiz aylık 2 bin 500 liralık desteği 2026 senesinde 3 bin 500 liraya yükseltiyoruz. Büyük ölçekli firmalarımızı da dahil edeceğimiz yeni programla 1 milyon 100 bin istihdamı koruyacak, emekçi ve sanayicimizin yanında olacağız. Yeni programımızın ekonomimize hayırlı olmasını diliyorum" dedi.
'TÜRKİYE ULUSLARARASI PLATFORMLARDAKİ DURUŞUYLA TAKDİR TOPLUYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son toplantıdan bu yana, uluslararası ilişkiler boyutunda oldukça yoğun bir mesai içinde olduklarını belirtti. G20 Liderler Zirvesi nedeniyle bulunduğu Güney Afrika Cumhuriyeti'nde önemli temaslar gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, "Biliyorsunuz; G20 ülkeleri, dünya ekonomisinin yüzde 85’ini, nüfusunun ise üçte ikisini temsil ediyor. Bu ülkeler gerek iktisadi güçleri gerek dünya siyasetindeki ağırlıklarıyla küresel sorunlara çözüm arayışında ön plana çıkıyor. Biz de G20'nin en aktif üyelerinden biri olarak çalışmalara gereken desteği veriyoruz. Hatırlayacaksınız; 2015 yılındaki dönem başkanlığımız sırasında düşük gelirli ülkelerin sesi olmuştuk. Johannesburg Zirvesi'nde de 'Daha adil bir dünya mümkün' şiarıyla küresel sistemin yapılandırılmasına olan ihtiyacı dile getirdik. Dünya genelinde her 10 kişiden biri hala aşırı yoksullukla mücadele ediyor. Dünyanın birçok ülkesine gittiğimizde şu ibretlik manzarayla sık sık karşılaşıyoruz. Bir yanda dünyanın en pahalı markalarıyla arzıendam eden bir avuç elit varken, diğer yanda günlük 1 dolar gelirle hayata tutunmaya çalışan milyonları görüyoruz. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan mevcut düzenin sürdürülebilir olmadığının altını her zeminde çiziyoruz. G20'de verdiğimiz mesajların, bilhassa Afrikalı kardeşlerimiz nezdinde memnuniyetle karşılandığını özellikle gördük. Türkiye, uluslararası platformlardaki dik ve dirayetli duruşuyla daha fazla takdir topluyor, çağrıları daha fazla yankı buluyor. Bunda elbette ülkemizin son 20 yılda kıtayla ilişkilerini geliştirmesinin büyük payı var. Son 20 yılda Afrika'daki büyükelçiliklerimizin sayısı 12'den 44’e çıktı. Afrika ülkelerinin Ankara'daki temsilcilikleri ise 10’dan 38’e yükseldi" açıklamasında bulundu.
'SUDAN'IN DAHA FAZLA KAOSA SÜRÜKLENMEMESİ İÇİN YOĞUN ÇABA İÇİNDEYİZ'
Afrika kıtasıyla ticaretin 20 senede 5 milyar dolardan 37 milyar dolar seviyelerine geldiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hedefimiz ise 50 milyar dolar. Doğrudan yatırımlarımız 10 milyar dolara ulaşırken, şirketlerimiz 97 milyar dolar değerinde 2 binden fazla proje üstlendi. Türk Hava Yollarımız, 41 ülkede 64 noktaya ulaşarak kıtanın en geniş uçuş alanına sahip firmalarından biri oldu. Türkiye Maarif Vakfı'na ait okullarımız 22 bin öğrenciye eğitim hizmeti veriyor. Türkiye mezunu öğrenciler kıtada artık bakan, büyükelçi, bürokrat, iş adamı, akademisyen olarak önemli görevlere geliyor. İnşallah çok daha iyi yerlerde olacağız. Afrika ve Afrika halkları bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmek bizim görevimizdir. Bu hukuka 20 yıl boyunca hiç gölge düşürmedik, düşürmeyeceğiz. Biz her şeyden önce vicdan sahibi bir millet ve devletiz. En yakınımızdan en ücra köşeye kadar ulaşabildiğimiz her yere imkanlarımız ölçüsünde el uzatmak bizim için çekinilecek bir durum değildir. Tam tersine Türkiye'nin alan el konumundan, son 23 yılda veren el konumuna gelmesi ülkemiz ve milletimiz adına bir kıvanç vesilesidir. Nasıl 103 bin tonu aşan insani yardımlarımızla, Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülkelerden biriysek, neredeyse tüm dünyanın derin bir sessizlikle izlediği Sudan'daki trajediye de en fazla hassasiyet gösteren biziz. AFAD, Kızılay, Türkiye Diyanet Vakfı ve bu meseleyi dert edinen insani yardım vakıflarımız tıpkı Gazze'de yaptıkları gibi Sudan'daki insani felaketi de hafifletmek için seferberlik ruhuyla koşturuyor. Akan kanın bir an önce durması, Sudan'ın daha fazla kaosa sürüklenmemesi için yoğun çaba içindeyiz. Büyük ülke olmak, büyük millet olmak neyi gerektiriyorsa içeride ve dışarıda biz işte bu tavır içerisinde olacağız" dedi.
'İSTİYORUZ Kİ YILLARDIR HALININ ALTINA SÜPÜRÜLMÜŞ SORUNLARI ÇÖZELİM'
2026 yılının Türkiye açısından kelimenin tam anlamıyla bir 'uluslararası zirveler yılı' olacağına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "COP-31 Zirvesi vesilesiyle 200'e yakın ülkeyi Antalya'mızda ağırlayacağız. Temmuz ayında NATO Zirvesi'ni başkentimiz Ankara'da gerçekleştireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatı'nın 13’üncü Zirvesi'ne ülkemizde ev sahipliği yapacağız. 2026 senesi boyunca da Türkiye'nin itibarına itibar katmayı sürdüreceğiz. Gelecek nesillere bizim devraldığımızdan daha ileri bir ekonomi, daha güçlü bir demokrasi, daha caydırıcı bir savunma sanayi, daha itibarlı bir dış politika, daha iyi hizmet üreten bir bürokrasi teslim etmek amacıyla dur durak bilmeden çalışıyoruz. İstiyoruz ki yarın veya ertesi gün değil; bizden 40-50 sene hatta bir asır sonra bile hayırla, şükranla, minnetle yad edilen eserler bırakalım. İstiyoruz ki çocuklarımıza her alanda müreffeh ve muzaffer bir ülke emanet edelim. İstiyoruz ki gençlerimize demokrasi standartları, hukuk standartları, yaşam standartları çok yüksek bir Türkiye teslim edelim. İstiyoruz ki yıllardır halının altına süpürülmüş sorunları çözelim, 'Türkiye Yüzyılı'nın inşasının önündeki büyük küçük bütün engelleri kaldıralım. Burada bizim yegane niyetimiz budur. Bizim siyasette varlık gayemiz budur" diye konuştu.
'SİZ GİDİN KENDİ İÇ MESELELERİNİZLE UĞRAŞIN'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen günlerde savunma sanayide küresel bir başarıya daha imza atıldığını vurgulayarak, "KIZILELMA adını verdiğimiz insansız savaş uçağımız, MURAT isimli radarımızla tespit edilen bir savaş uçağını GÖKDOĞAN isimli füzemizle havadan havaya tam isabetle vurmayı başardı. Böylece KIZILELMA, havadan havaya görüş ötesi hedefi vurabilen ilk insansız savaş uçağı oldu. Türkiye hava savunmasında çok stratejik bir imkana sahip olma yolunda ciddi bir üstünlük elde etti. Testler, Sinop'ta yapıldı. Bu küresel başarıya Sinop'ta ulaşıldı. Biliyorsunuz; CHP Genel Başkanı bu testleri, 'Sinop'ta balıklar rahatsız oluyor' diyerek eleştirmişti. Biz ona yine Sinoplu Diyojen'in o meşhur sözüyle cevap verelim; 'Gölge etme başka ihsan istemez.' Siz gidin kurultay üstüne kurultay yapın. Siz gidin kendi iç meselelerinizle uğraşın. Siz gidin gırtlağınıza kadar battığınız pisliklerden arının. Siz gidin önce içinizdeki yolsuzluk yapanları ayıklayın. Bize gölge etmeyin, o bize yeter. Şimdi çıkmış artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri selefi Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor. Neymiş? DEM Parti'nin 'Terörsüz Türkiye' sürecine katkı vermesi, 'Stockholm sendromu’ imiş. Celladına aşık olmakmış. Yahu insanda biraz utanma olur, mahcubiyet olur. Hadi Türkiye'yi bilmiyorsun. Hadi dış politikadan haberin yok. İnsan bari kendi geçmişini bilir, kendi kara sicilini bilir. Şimdi bu beyefendiye sormak lazım. Ya sen ömrün boyunca hiç mi CHP'nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat, kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin. Ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir. Şurada Ulus Meydanı'nda, İstiklal Mahkemeleri'nde alelacele kararlar alıp, darağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini milletim gayet iyi bilir. Merhum Menderes’i, Polatkan'ı, Zorlu'yu adım adım darağacına kimin taşıdığını milletim bilir. Şimdi ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak, onay verdiğini benim milletim çok iyi bilir. Terörle mücadele adı altında Tunceli'den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel hedef saptırmasın. Kendini boşu boşuna hiç yormasın. Eğer cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın. Kendi tarihine baksın. CHP'nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir" değerlendirmesinde bulundu.
'CUMHUR İTTİFAKI, FİKİR BİRLİĞİ İÇİNDEDİR'
'Terörsüz Türkiye' sürecindeki çalışmalarla ilgili tarihe kayıt düşmek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bundan 24 sene evvel 14 Ağustos 2001 tarihinde partimizi kurarken sergilediğimiz irade neyse, 2005 yılında Diyarbakır'da 'Bu sorun benim de sorunumdur' derken ortaya koyduğumuz cesaret neyse, 2013 yılında çözüm için 'Baldıran zehri içmek gerekirse biz o baldıran zehrini de içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin' dediğimiz gündeki kararlılığımız neyse, AK Parti olarak bugün de aynı iradeyi, aynı cesareti ve samimiyeti taşıyoruz. Partimizin, ittifakımızın ve devletimizin önce Terörsüz Türkiye'yi ardından ülkemize yönelik terör tehdidinin bertaraf edildiği terörsüz bölgeyi inşa etme azmi tamdır. Cumhur İttifakı, hedef, anlayış ve fikir birliği içindedir. Evlatlarımıza terörün kararlılık gölgesinin düşmediği bir Türkiye'yi inşallah teslim edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak, bir siyasi risk alıyorsak sadece elimizi değil; gövdemizi de taşın altına koyuyorsak işte bunun için alıyoruz. Türkiye, yarım asırlık bir beladan, yarım asırlık bir sorundan, yarım asırlık bir musibetten tamamen kurtulsun diye bunları yapıyoruz. Cumhur İttifakı'nın bütün mücadelesi bunun içindir, bu hedefe suhuletle varmak içindir. Bu noktada ittifak ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi hedef alan dünkü saygısız ve hadsiz açıklamaları asla tasvip etmediğimizi, kabul edilemez bulduğumuzu burada ifade etmek isterim. Gerek parti sözcümüz gerekse Dışişleri Bakanlığımız, konuya dair rahatsızlığımızı açıkça dile getirmiş, gerekli diplomatik adımlar atılmış, izahat yapılması istenmiştir. Bu vahim hatadan bir an önce dönülmeli ve düzeltilmelidir. Öte yandan bundan sonra sürecin biraz daha ivme kazanmasını ümit ediyoruz."
'TOPLUMA KARAMSARLIK POMPALADIĞINI BİLİYORUZ'
İyimser konuşurken riskleri de göz ardı etmediklerini, hedefe yaklaştıkça istismar mekanizmalarının daha fazla devreye gireceğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Terör bitince işsiz kalacak olanlar, bunu engellemek için daha fazla mesai yapacak. Türkiye'nin bu paslı prangadan kurtulmasını istemeyenler, son ana kadar vazgeçmeyecek. Bunların tamamının farkındayız ve hepsine de hazırlıklıyız. İnancım ve samimi duam odur ki; sorunları çözmek amacıyla milletimizin Gazi Meclisimize gönderdiği bütün milletvekillerimiz hayati önemi olan bu konuda bizimle aynı hissiyatı paylaşır, bizimle aynı hedefe yürür. Özellikle tarihi bir sorumluluk üstlenen komisyonumuzun şimdiye kadar başarıyla yürüttüğü çalışmalarını bundan sonra da milletin ve memleketin menfaatlerini önceleyen bir anlayışla tekemmül ettireceğine inanıyorum. AK Parti olarak biz, bugüne kadar olduğu gibi sorumluluk almaya yapıcı ve ön açıcı olmaya devam edeceğiz. Ana muhalefetin eski yönetim, yeni yönetim ve paralel yönetim arasında giderek kızışan çatışmalarını örtmek, belediyelerde ortaya çıkan yolsuzluklarını perdelemek için topluma karamsarlık pompaladığını, umutsuzluk yaymaya çalıştığını hepimiz çok net görüyoruz, biliyoruz. Muhalefetin bu noktada yalnız olmadığını da anlıyoruz. İçeride ya da dışarıda birtakım etki ajanları, milletimizin huzurunu bozmak, milletimizi kutuplaştırmak özellikle de gençlerimizi umutsuzluğa, karamsarlığa sevk etmek için yoğun gayret içindeler. Bakınız; bir yandan tarihimizin en yıkıcı depreminin yaralarını sarıyoruz. Bir yandan açılıştan açılışa koşuyoruz. Bir yandan ekonomiyi büyütüyoruz. Diğer yandan savunma sanayinde küresel rekorlar kırıyoruz."
'ONLAR CAMİLERİ YIKARKEN, BİZ BURADA KİLİSELERİ TAMİR EDİYORUZ'
Bu toprakların bin yılı aşkın süredir Müslüman Türk hakimiyeti altında olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz 3 kıtada hüküm sürmüş, 3 kıtada at koşturmuş cihan imparatorluğunun bakiyesi bir devletiz. Avrupa'da zaman zaman birileri çıkıyor Türkiye'ye ve İslam ülkelerine dini azınlıklar üzerinden ders vermeye kalkıyor. Oysaki bu coğrafya, en az 1000 yıldır, kimi komşu devletler 1400 yıldır kesintisiz İslam hakimiyeti altındadır. Bu coğrafyada Hristiyan var, Musevi var; Ermeni, Rum, Keldani, Ezidi, Süryani ve daha nice topluluk var. 1400 yıldır bu coğrafyada varlar ve özgürce ibadetlerini yerine getiriyorlar. Avrupa'da 1950’lere kadar bunun bir örneğini bulamazsınız, göremezsiniz. Batı’da tarih boyunca bırakın azınlıkları, mezhepler üzerinden kan dökülmüş, milyonlarca insan kırıma uğramıştır. Bizimle Batı arasındaki en temel zihniyet farkı işte budur. Bizim kendimize güvenimiz tam. Onlar camileri yıkarken, biz burada kiliseleri tamir ediyoruz. AK Parti olarak kurulduğumuz günden itibaren böyle bir vizyonla, böyle bir misyonla hareket ettik. 23 yıl boyunca hangi sorunu çözmek için elimizi uzatsak 'Aman bölünürüz, aman parçalanırız' diye engel çıkardılar. 23 yıl boyunca hangi alanda kısıtlamaları, yasakları kaldırsak özgürlükleri genişletsek 'Aman geriye gideriz' diye korku saldılar. Peki, ne oldu? 23 yılda Türkiye bölündü mü? Parçalandı mı? Geriye gitti mi? Elbette hayır. Tam tersine Türkiye büyüdü, güçlendi, bir ve beraber oldu. Her alanda daha da ileriye gitti. Önce zihinlerdeki prangaları kırıp, atacağız. Önce elimizi, kolumuzu bağlayan, ufkumuzu karartan, vizyonumuzu daraltan, zincirlerden kurtulacağız. Sevgili gençler bakın özellikle sizlere sesleniyorum; ekranları başında bizi takip eden gençler, sanal alemde sizi kutuplaştıran, sizi kamplaştıran, sizi umutsuzluğa sevk eden o yayınların nereden, kimler tarafından yapıldığı işte tek tek ortaya çıkıyor. Bunlara aldanmayın. Bunlara lütfen prim vermeyin. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Mevcut sorunları da aşacağız. Ekonomiyi daha da büyüteceğiz, soframızdaki ekmeği daha da büyüteceğiz" dedi.
Kaynak:

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.