‘Surdaki Sır’ romanı Ankara’da konuşuldu: Bir tablo ve yüzyıllık sırlar
Ankara Konağı Başkent Salonu’nda düzenlenen konferansta konuşan Yazar Seçkin Küskü, “Surdaki Sır” adlı romanının perde arkasını ve Ankara’nın tarihine dair bilinmeyenleri katılımcılarla paylaştı.
Ankara Kulübü Derneği’nin Cumhuriyetin 100. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlediği kültürel etkinliklerin bu haftaki konuğu Araştırmacı-Yazar Seçkin Küskü oldu. 21 Mayıs akşamı Ankara Konağı Başkent Salonu’nda düzenlenen konferansta Küskü, “Surdaki Sır” adlı romanının perde arkasını ve Ankara’nın tarihine dair bilinmeyenleri katılımcılarla paylaştı.
TABLODAN ROMAN DOĞDU
Küskü’nün kaleme aldığı “Surdaki Sır” Türkiye’de bir tablo hakkında yazılmış ilk roman olma özelliğini taşıyor. Eser halen Koç Müzesi koleksiyonunda yer alan ve yapım yılı kesin olarak bilinmeyen "Ankara Manzarası Tablosu"ndan ilhamla kaleme alındı. Küskü tablonun 2018 yılında Ankara’ya gelişinin ardından yaşadığı duygusal etkileşimi şu sözlerle aktardı:
“Bu muhteşem eseri gördüğüm gün saatlerce göz göze baktık. O anda ‘Ben bu tablonun romanını yazarım’ dedim.”
DÖRT YILLIK ARAŞTIRMA, 11 HİKÂYELİK ROMAN
Küskü, romanın 2018-2022 yılları arasında geçen dört yıllık bir sürecin ürünü olduğunu belirtti. Eserin 11 kısa hikâyeden oluşan ama bütünlüklü bir roman olduğunu vurgulayan yazar tarih, kültür, sanat ve ticaret gibi pek çok alanda kapsamlı bir araştırma yürüttüğünü ifade etti.
“Evliya Çelebi’nin seyahatlerinden Osmanlı’daki kölelik müessesine, Kalenderi dervişlerinden Rönesans sanatına kadar onlarca konuyu derinlemesine inceledim,” diyen Küskü, çalışmanın akademik bir zemine oturduğunu ve 22 akademisyenin onayıyla yayımlandığını dile getirdi.
Yazar romanın dünya çapında bir istisna olduğunu da belirtti. “Surdaki Sır” dünya genelinde bir tabloyu merkezine alan sadece dört romandan biri. Eserde ele alınan Ankara Manzarası Tablosu'nun 17. yüzyılda yapıldığına dair güçlü tarihsel kanıtlar sunduğunu aktaran Küskü, Agustus Mabedi’nin tavanının tabloda yer almasının bu tarihlemeyi desteklediğini belirtti.
TİFTİK VE SOFUN ALTIN ÇAĞI
Konuşmasında Ankara’nın tarihsel ticaret merkezi kimliğine de dikkat çeken yazar tiftik keçisi ve sof kumaşının yüzyıllarca başkentin “beyaz altını” olduğunu hatırlattı. O dönemlerde Hollanda ve İngiltere donanmalarının sof kumaşından yelken yaptığını anlatan Küskü, sofun su geçirmezliği ve dayanıklılığının önemine değindi.
Sözlerini Ankara’ya dair iki büyük hayaliyle tamamlayan Seçkin Küskü, “Keçi sürülerinin Kale sokaklarında gezmesi bir kültürel canlandırma olur. Kale’yi ziyaret eden binlerce turist, sof kumaşın nasıl işlendiğini yerinde görebilir. Diğer hayalim ise üçüncü surun inşa edilmesi. Bu, bizim ‘Ağlama Duvarı’mız gibi bir kültürel miras olabilir” dedi.
Kaynak:gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.