Yargı sistemi kavga üretiyor

Yargı sistemi kavga üretiyor

Yargılama safahatının insanları bir birinden daha çok ayırdığını belirten Ankara Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu Avukatı Uğur Çağlar, yargı sisteminin kavga ürettiğini ve arabuluculuğun buna çözüm olabileceğini söyledi.  

Anayasa değişikliğiyle gündeme gelen HSYK’da yapılacak değişiklik hakkında Habervaktim’e konuşan Ankara Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu Avukatı Uğur Çağlar seçim sisteminden çok göreve getirilen kişilerin tartışılması gerektiğini söyle. Yargı sürecinin kavgalara eden olduğunu belirten Av. Uğur Çağlar arabuluculuk siteminin özellikle iş davalarında zorunlu hale getirilmesini Adalet Bakanlığının tekrar gündemine alması gerektiğini savundu.

MEZHEPSEL DÜŞÜNCELER ETKİNDİ
Anayasa değişikliğiyle gündeme gelen HSYK üyelerinin atamaları hakkında açıklama yapan Av. Uğur Çağlar, “Anayasa değişikliğinde tartışılan maddelerden bir tanesi de yargı sisteminde HSYK’da yapılacak değişiklik. Üyelerin yarısı Cumhurbaşkanı diğer yarısını da TBMM’e tarafından atanacak. Burada yapılan eleştiri cumhurbaşkanlığıyla aynı anda meclis seçimi olursa yargı tahakküm altında olacak deniliyor. Ben burada asıl sorunun kişilerin seçilme yöntemiyle alakalım olmadığını düşünüyorum. 28 Şubat sürecinde enteresan kararlarla karşı karşıya kaldık. Vural Savaş çıktı bir beyanat verdi arkasından bu beyanat üzerine sanki yasada olmayan bir düzenleme etkin hala geldi ya da Sabih Kanadoğlu çıktı cumhurbaşkanlığının seçilmesi, çoğunluğun sağlanmasıyla ilgili usulün hatalı olduğunu söyledi. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçildiği halde Cumhurbaşkanı olamadı. Özal nasıl seçildiyse, Demirel nasıl seçildiyse Abdullah Gül’de öyle seçildi. O dönemki yapıda ne vardı, bu insanlar nasıl seçiliyordu? Geçmiş dönemde Yargıtay’daki mezhepsel düşüncelerin etkin olduğu gurupların olduğu ve onların sözünün geçtiği söyleniyordu” diye konuştu.

MESELE SEÇİM DEĞİL, KİŞİLER
HSYK’da yapılan seçimden daha çok liyakatli ve iş ahlakı sahibi insanların tartışılması gerektiğini söyleyen, Uğur Çağlar,  “O dönemki seçimlere bakıyorsun bu seçimden çok farklı olabilir, hâkimler kendilerini yönetecek insanları kendileri belirlesin dedik. Bu sistemle gelen insanları iyi bir amaçla gelmediklerini öğrendik. Bu gün Cumhurbaşkanı ve meclis tarafından atanan insanların çok kötü sonuçlar doğuracağını konuşuyoruz. Seçim sistemi ne olursa olsun handikaptan kurtulamamışız, birçok seçim yol denendi. 15 Temmuz süreciyle birlikte gördük ki burada çok ciddi bir yapılanma oluşmuş. Ama bu insanları da biz kamu düzeni anlamında, hukuksal anlamda değerlendirdiğinde en özgürlükçü yöntemle atamışız. Fakat atanan adamlar ne yapmış, göreve getirilen adamlar ne yapmış. Kişilerin hangi yöntemlerle göreve getirildiğinden daha çok kişilerin ne yaptığıyla ilgilenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kişi eğer liyakat sahibiyse, bu yargı içinde adalet kavramına ülkeyi yaklaştırmak bir çaba sarf ediyorsa seçim yönetimin çok önemli olmadığını düşünüyorum. Seçimle gelenler ne yaptı, FETÖ ayağının yapılanması oluşturuldu. Kendilerine karşı olan insanları attılar, bunlar seçimle gelmişti. Bunu seçen insanların çoğunluğu böyle mi istedi, hayır bir algı oluşturuldu bunun üzerinden gidildi. Bu tartışmanın yersiz olduğunu düşünüyorum bizim temel sorunumuz insan sorunu. Her şekilde bu işin içinde siyaset olacak, bütün üyeleri TBMM atasa ne olacak, yürütme olduğu zaman bu işin içinde siyaset her zaman olacak. Önemli olan buraya atanan insanların fikirlerini, ideolojilerini verecekleri kararlara yansıtmamalı” ifadelerini kullandı.

YARGI DÜZENİ KAVGA ÜZERİNE KURULU
Yargılama sürecinin uzlaştırmaktan çok kavgaya sebebiyet verdiğini belirten Çağlar, “Bizim yargı düzenimiz kavga üzerine kurulu maalesef, hiçbir yargılama sürecinde kavga büyümeden sonuç elde edilmiyor. Yani en basitinden sizin bir arazi sınır davanız vardır, siz bunun üzerine dava açarsınız, karşı tarafa sizin yaptıklarınıza yazdıklarınıza kızar. Gerginlik devamlı artarak devam eder, bu sistem içerisinde biz maalesef kavga üretiyoruz. Bizim yargı sistemimizin temel sonucu bu, siz bu sonucun neticesinde hakkınızı almış olabilirsiniz ama karşı taraf kırgın ayrılıyor. Zorunlu arabuluculuk meselesinin tekrar gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle iş davalarından önce arabuluculuk devlet tarafından zorunlu hale getirilmeli. Burada kasıt hiç yargılamaya gitme ya da uzlaşmazsan bu davayı kaybedersin değil. Buradaki amaç önce bir uzlaşmayı dene, konuşarak halletmeye çalışın demek. Çünkü biz millet olarak ta mahkeme huzuruna geldiğimiz zaman tarafgir oluyoruz. Normal konuşurken insanlar birbirlerine hak verebiliyor ama mahkeme huzurunda bizim insanımız her şeyi söylemez senin söylemediğin bir hususu avukatında söyleyemez. Böyle bir ortamda her açıklama ve beyanat kavgayı körüklüyor. Yapı olarak şunu düşünüyorsunuz biz taraflar olarak hâkimi ikna etmeliyiz. Yargılama safhası insanlar arasındaki gerginliği daha çok arttırıyor. Bu sistemin bir getirisidir, muhakkak davacı olunca karşıda davalı olur. Yargılama safahatı insanları daha çok ayırıyor, onun için arabuluculuk önemli” diye konuştu. 

5-6 SENE YARGITAY SÜRECİ BEKLENİYOR
Yargıtay’ın yükünün İstinaf Mahkemeleri tarafından azalttığını ancak kesin çözüm olmadığını belirten Çağlar, “Yargıtay’daki iş gücü ciddi bir safhaya ulaştı, eğer Yargıtay’dan bir dosyanız 1 yıl içerisinde dönüyorsa kendinizi şanslı hissediyorsunuz. Bazı dosyaların bazen unutulduğu oluyor, nasıl olsa Yargıtay ilgilenecek diyorsun dosya karışıyor ve 5-6 sene Yargıtay süreci sürüyor. Birçok dosya yaklaşık üç buçuk yıl bekliyor, böyle olunca ne yapalım deni ve bir istinaf yapılanması oluşturuldu. Ara bir yapılanmamız var şimdi. Belli dosyalar Yargıtay yerine istinafa gidecek istinafta değerlendirme yapıp kendisi karar verebilecek. Şuan sistem hızlı işliyor, 2-3 ayda gelen dosyalar var. Haziran ayından itibaren istinaf mahkemeleri görevlendirildi, belli bölgelerde var. Bu mahkemeler ara bir yapılanma, temyiz sürecinin daha kısa yapılması için yapılan bir oluşum. Hız kazandırdı, kazandıracakta ama bizde yargıya taşınan dosya sayısı her geçen gün arttıkça oradaki iş yükününde zamanla artacağını düşünüyoruz. İstinaf Mahkemeleri bir çözümdür ama bizim ileriye yönelik daha iyi planlamalar yapmamız gerekiyor. Biz yargı yüküyle, yargıya taşınan dosya yüküyle devam edersek İstinaf Mahkemeleri’nde de beklemeye başlayacağız”            

UĞUR ÖĞÜT / HABERVAKTİM

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.