Yeditepe Bienali, İstanbul’un üç farklı noktasında sanatseverlerle buluşuyor
“Gölge Varsa Işık da Var” temasıyla düzenlenen 3. Uluslararası Yeditepe Bienali, Yedikule Hisarı, Sirkeci Garı Ambarları ve Nuruosmaniye Camisi Mahzeni’nde sanat tutkunlarını ağırlıyor.
İstanbul'da Yedikule Hisarı, Sirkeci Garı Ambarları ve Nuruosmaniye Camisi Mahzeni, bienalin sergi alanları olarak tasarlandı. Klasik Türk sanatları alanında dünyada ilk olma özelliği taşıyan bienal kapsamında, İstanbul'un en karakteristik yapılarından Sirkeci Garı Ambarları, uzun zaman sonra endüstriyel mirası ve tarihi dokusuyla modern sanat eserlerine ev sahipliği yaparak, ziyaretçilere kapılarını açtı.
"SİRKECİ AMBARLARI ÖZELİNDE 500'E YAKIN DOSYA OKUDUM"
Küratör Fatih Ömeroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sirkeci Garı Ambarları'ndaki serginin, bienalin teması altında "Vakti geldi mi?" sorusunu sorduğunu belirterek, "Bizim çatı kavramımızda iki başlık var. Biri gölge, diğeri ışık. Işığın varlığı ve yokluğu yani aydınlık ve karanlık... Bu varlık ve yokluk durumunda da gölge oluşuyor. Gölge de bizde vakti belirleyen şey." dedi.
İslam'ın 5 şartının da vakitle yani ışık ve gölgeyle ilgili olduğuna işaret eden Ömeroğlu, şöyle konuştu: "Ramazan yani oruç, namaz ve hac. İslam kültüründe bu kavram bu kadar değerliyken, 'İslam sanatlarında biz niye gölge ve ışığı kullanmayalım?' diye bir başlığın üzerinden yola çıktık, ondan sonra da 'Vakti geldi mi?' diye sorduk. Bu yolculuğa çıktığımız zaman Sirkeci Ambarları özelinde 500'e yakın dosya okudum. Seçim yaparken belli kriterlerimiz vardı. Bu dosyaların içinden 27 iş seçildi. Seçildikten sonra sanatçılarımızı Sirkeci'ye getirdik. Sirkeci Garı Ambarları'nın özellikle alt kısmına 40 yıldır kimse girmiyordu. Buraya geldikten sonra sanatçılarımızdan bu senaryoya ve bu mekana uygun şekilde işlerini tasarlamalarını istedim. Beraber birkaç aylık çalışmanın ardından kurulum aşamasına geçtik."
"BİENALİ GEZENLER 3 FARKLI MEKANDA 3 FARKLI KONSEPT GÖRECEK"
Sirkeci Garı Ambarları'ndaki tüm eserlerin, Türk ve İslam kültürü ve geleneksel sanatlardan çıkışla yapıldığına dikkati çeken Ömeroğlu, şunları kaydetti: "Bu bizim içim çok değerli bir şey. Çünkü dünyada tek olma özelliği taşıyan Yeditepe Bienali'ne bir iş yapıyorsunuz. Buna göre bir konsept kurmak zorundasınız. Biz de konsepti tamamen bu anlayışın üzerine kurduk. Bunu yaparken da işleri gayet çağdaş değerlendirdik. Burada 16. yüzyıldan kalma işler görmeyeceksiniz. Hatta bu yüzyılın da işlerini görmeyeceksiniz. İleride klasik olacak işleri göreceksiniz. Minyatürden hatta, mahyadan Karagöz'e kadar çok geniş bir yelpaze kullandık. Bu kullandığımız yelpazede de tüm sanatları yeniden yorumladık. Özden, manadan kopmamaya çok dikkat ettik. Çünkü 1000 yıllık bir kültürü temsil ediyorsunuz. Bu yüzden tüm hassasiyeti gösterdik. Bienalin Sirkeci Ambarları ayağı için mümkün olanların en mükemmelini burada yapmaya çalıştık."
Ömeroğlu, bienalin ana sergi alanlarından, Osmanlı mimarisinin görkemli bir temsilcisi olarak ön plana çıkan Yedikule Hisarı'nda ise tamamen çerçeveleme bir sergileme yaptıklarını anlatarak, "Oradakiler tamamen klasik işler. Nuruosmaniye Camisi Mahzeni'nde de atmosferik işler yaptık. Aslında Yeditepe Bienali'ni bu yıl gezenler, 3 farklı mekanda 3 farklı konsept görecek. Bu bir çeşitlilik oluşturdu." ifadelerini kullandı.
Bienale açıldığı günden bu yana sanatseverlerin oldukça ilgi gösterdiğini belirten Ömeroğlu, "Çok iyi yorumlar geldi. Ben daha çok eleştirileceğimizi düşünüyordum. Ama gelen sayısına baktığımızda rekora doğru gidiyoruz. Sırf geleneksel sanatlara odaklanan bir bienalde bu sayıya ulaşmak beni çok mutlu etti." dedi. Böyle bir bienalin tarihi mekanlarda yapılmasının en doğru karar olduğunu dile getiren Ömeroğlu, "Biliyorsunuz Sirkeci Garı, Doğu Ekspresi'nin son durağı. Hikayelere, romanlara konu olmuş, tarihi açıdan çok önemli bir yer ve uzun zamandır kullanılmamış. Böyle bir mekanı bir bienalle şehre kazandırmanın mutluluğunu anlatamam." diye konuştu.
"GÖLGE VE IŞIK TEMASI, MAHZENİN KARAKTERİYLE ÇOK İÇ İÇE GEÇMİŞ İKİ KAVRAM"
Osmanlı sanatının inceliklerini yansıtan atmosferiyle dikkati çeken Nuruosmaniye Camisi Mahzeni'ndeki sergilemenin küratörü Furkan Türkyılmaz da "Bu yıl mahzende diğer yıllara göre birazcık daha deneyime dayalı, atmosferi, yeri dikkate alan birtakım enstalasyonlar yapıldı. Bu anlamda seyirci için, alıştıkları sergileme biçimlerinden farklı olarak, daha çok onların hissiyatını, zihinlerini tetikleyecek bir mekan korunmaya çalışıldı." dedi.
Türkyılmaz, bienalin teması altında gölge ve ışık meselesini mahzende de ele aldıklarına işaret ederek, "Ana aksta görülen doğal ışık en sondaki pencereden geliyor. Gölge ve ışık teması zaten mahzenin kendi karakteriyle çok iç içe geçmiş iki kavram. Gölge ve ışığı mahzende bulabiliyorsunuz ve sizi bir yolculuğa itiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"MEKANIN RUHUNU KORUMAMIZ, SEYİRCİ TARAFINDAN DA HEMEN FARK EDİLİYOR"
Nuruosmaniye Mahzeni'nde sergileme için önce sanatçılarla bir masa başında toplandıklarını anlatan Türkyılmaz, şunları kaydetti: "İlk başta burası için bir eser kabulü yapmadım. Burada 'Mekana bakacağız ve birbirimizle iletişimde olacak şekilde fikirleri, eserleri kritik edeceğiz.' diye bir karar aldık. Bu şekilde yaklaşık 17 eser mahzende bulunuyor. Burada sadece sanatçılar çalışmadı. Bununla beraber bir üniversitede seçmeli ders bünyesinde mahzenin bir bölümü ders olarak açıldı ve öğrenci arkadaşlar burada hem uygulamalı hem teorik eserler ortaya çıkarmış oldu. Mahzen, bir yandan sanatçılara da alan açtı. Öğrencilerin de bir deneyim, öğrenim yaşadıkları bir süreçti."
Türkyılmaz, mahzenin İstanbul'un özel mekanlarından olduğuna işaret ederek, "İstanbul'da her yerde tarihi eser ve bir doku bulabilirsiniz. Fakat özellikle açılacak diye beklenen bazı yerler oluyor. Nuruosmaniye Mahzeni de böyle bir mekan. İnsanlar buraya hem bienali hem de mekanı görmeye geliyor. Bu bakımdan mekanın biraz daha karanlığını, kendi duygusunu dikkate almamız, onun izini sürmemiz bize olumlu dönüşler sağladı. Mekanın ruhunu korumamız, seyirci tarafından da hemen fark ediliyor. Karanlık bir ortam evet ama burası özünde karanlık bir mekan. Biz de mümkün olduğunca buraya az dokunuşlarla müdahale etmeye çalıştık." ifadelerini kullandı.
Yeditepe Bienali Genel Koordinatörü Zehra Kaygusuz da Yedikule Hisarı'nda bienal özelinde sergileme için kubbeli iki çadır kurduklarını belirterek, "Burada genel olarak klasik, geleneksel sanatlara dair levha eserleri sergiliyoruz. Hat, tezhip, minyatür alanına ait 163 eser bulunuyor. 164 sanatçımız burada eser üretti. Ayrıca iki çadırda da kuşak yazısı diyebileceğimiz kubbede iki eser var. Birisi Furkan Suresi'nin 61. ayeti, diğer oda da 41. ayeti görüyoruz." dedi.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.