Hüseyin Taklacı

Hüseyin Taklacı

AHİLİLİK VE FÜTÜVVET

AHİLİLİK VE FÜTÜVVET

 

            Türk kültür tarihini incelediğimizde, Osmanlı cemiyetini ayakta tutan 
unsurlardan birisi de, içtimai hayatlarının bir parçası olan ticaret 
hayatlarının çok sağlam ve düzenli oluşudur.
            Bugün nasıl ki çeşitli meslek kuruluşlarının kendilerine mahsus birlikleri var ise, 
“Doktorların; Türk Tabipler Birliği, Mimarların; Mimarlar Odası gibi...” Eski 
Türk esnafının da bağlı bulunduğu bir “Ahi (Fütüvvet) Teşkilatı” vardı.
“Ahi” kelimesi Arapçada ”Kardeş’’ manasına gelir. XIII. yüzyılda Anadolu’da Türkler tarafından kurulmuş olan “Ahilik” teşkilatı, adını bu Arapça kelimeden almıştır.
            Fütüvvet ve ahilik anlayışı, son şekliyle, Kur’an-a ve Hz. Peygamberin (s.a.v) sünnetine 
dayandırılan prensipleriyle İslami—Tasavvufi düşünce ve hayat telakkisinin 
içinde yer alır; Samimiyet, cömertlik, Allah’tan başkasına kul olmama, sürekli 
gelişme ve yenilenme, tevazu, geçimli olma, hürmet, merhamet, dürüstlük, iyi 
kalplilik hep fütüvvetin vasıflarından sayılmıştır. İçtimai dayanışma ve hizmet 
anlayışıyla “elini, belini ya dilini korumak” şeklinde ifade edilen namusluluk 
prensibi, fütüvvetin ve ahiliğin en ehemmiyetli prensipleri olagelmiştir.
            Anadolu Ahi teşkilatının kurulmasında en ehemmiyetli rolü Ahi Evran oynamıştır. 1205 de 
Kayseri’ye yerleşerek bir debbağ hane kuran Ahi Evran, bu esnafın piri sayılır. 
Osmanlı Devletinin kuruluş döneminde bütün Anadolu’da ahiliğin itibarı doruğa ulaşmış, devlet adamları, müderrisler, çeşitli tarikat şeyhleri ve büyük tacirler bu teşkilata 
girmişlerdi.
            Ahi Evran Türk milletinin içtimai durumunu çok iyi bildiği için teşkilatın devamını temin 
maksadıyla, Ahiliği tekke ve zaviyeye bağlamıştır. Ancak “tekke ve zaviyelerde 
kümelenip halka el açma, onlara muhtaç olma yerine, O Anadolu insanına alın 
teri ile geçinme, başı dik; minnetsiz yaşama kabiliyetini aşılamıştır.’’ 
Dolayısıyla Nasırüddin Ahi Evran, büyük bir ekonomist olduğu kadar büyük bir 
sosyologdur.
            Ahi teşkilatında sanatkârlara iş yerinde yamak, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi ile mesleğin incelikleri öğretilirken akşamları toplandıkları Ahi misafirhane ve toplantı 
salonlarında ahilik eğitimi uygulanıyordu.
            Ahi Evran veli, müritlerine altı esası telkin ederdi. 1.Elini açık tut, 2.Sofranı açık tut, 3. 
Kapını açık tut, 4. Gözünü bağlı tut, 5. Dilini bağlı tut, 6. Belini bağlı tut. Ahiler bozuk, sakat malı katiyyen satmazlar, satanlar ise meslekten men edilirdi. Kendi aralarında bir oto- kontrol sistemi vardı.
Selçuklularla birlikte gelen Ahi Teşkilatı XVII. asırda Loncalara dayanmaktadır. Yani bir 
nevi fütüvvet teşkilatının devamıdır. Oda manasına gelen Lonca kelimesi esnaf 
ve sanatkârın kendilerine ait meseleleri görüştüğü yer olarak kullanılmıştır. 
Sonraları da—Esnaf teşkilatının adı olmuştur.
            Lonca teşkilatında esnaf ve dükkân sayısı, iş Metleri ve tezgâh adedi sınırlandırılmıştı. İhtiyaca göre üretim fikri tatbik edilmeye çalışılıyordu. Bunun için arz kadar talep de 
murakabe altına alınmıştı. Esnafa, üretim araçlarına ve üretime konan 
tehditlerin amacı; işsizliği ve diğer aşırı üretim buhranlarını önlemekti.
            Üreticinin olduğu kadar tüketicinin de korunması temel prensiplerden olagelmiştir. Esnaftan sonra aracıların ortaya çıkışı önlenmiş, malların tüketiciye elverişli fiyatlarla 
intikali hedef alınmıştır.
            Bu gün dilden dile birer efsanevi fazilet kahramanı olarak anlatılan “Fütüvvet Ahi” ruhu taşıyan insanların yeniden zuhur edeceğini ve aynı sağlam üçgeni yeniden ihdas edip 
cihanı aydınlıklara boğacağını ümit ediyoruz.

 

HÜSEYİN TAKLACI

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR