İbrahim Aydın

İbrahim Aydın

Hayat Fakülteleri Kapattık, Darmadağın Olduk

Hayat Fakülteleri Kapattık, Darmadağın Olduk

Dünyaya gözümü açtığımda büyük ailemdeki herkes çok mutluydu. Aksakallı dedem ellerini semaya açmış şükür duaları ederken, babam şükür kurbanı kesiyor, ninem ise biriktirdiği üç beş kuruşu sokaktaki çocuklara bahşiş olarak dağıtıyordu.


Dedemin aksakalları maneviyatı, yüzündeki derin çizgiler ise hayat tecrübelerini temsil ediyordu. Ya hem ninemin hem de dedemin ellerindeki nasırlar? Emeğin ve üretmenin kutsallığının belirtileriydi.
Babam gençliği, gücü ile ailesinin rızkı için gecesini gündüzüne katar, yaz kış demez, tatil nedir bilmez çalışırdı. Annem ev işlerinden tutun, tarla işlerine kadar her alanda babamın hep ve tam destekçisiydi. Dolayısıyla evi geçindirme işleri bu iki güzel insana aitti. Kardeşlerim ve bana pek zaman ayıramazlardı.

Dedem, ninem, halam ve amcam bizlerle daha çok ilgilenirdi. Dedemin ocak başında pamuk sakallarını sıvazlayıp, gözlerimizin içine sevgiyle bakarak anlattığı hikâyeler mıh gibi aklımda. Hayat tecrübelerini kızmadan, sabırla tekrar tekrar bizlere aktarırdı.

Ninemin dizinde uyumak, onun ninnilerini dinlemekse en zevk aldığım anlardı. Bana duaları, namaz kılmayı öğreten oydu. Namaz kıldığımda ödülü ya yağda kızarttığı köy yumurtası veya akrabaların ona hediye olarak getirdiği elma, armut, portakal gibi meyvelerdi. Annem ve babam bize dedemle ninemin yanında asla kızamazlar, hatta bir küsur işlediğimizde onların arkalarına saklanırdık.

Eve sağ ayakla girmeyi, yemekten önce ellerimizi yıkamayı, yemeğe başlamadan “Besmele çekmeyi”, sonunda “Elhamdülillah” demeyi onlardan öğrendim. Büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, hatta söküğümü dikmeyi de dedemle ninem öğretti. Bir insan hiç mi kızmaz, hep mi gözlerinin içi güler ya?  

Amcam beni omuzlarında taşır, güreşmeyi, top oynamayı öğretirdi. Beraber koyun gütmüşlüğümüz, odun yarmışlığımız olmuştur. Ondan da gençliği, güçlülüğü, tez canlılığı öğrendim.
Ya halam, canım halam… Ne kadar merhametli ne kadar sevgi doluydu bize karşı. İstediğimiz yemeği yapar, bizimle oyunlar oynardı.

Geniş ailemde her birey çok değerli idi. Birbirimize sevgiyle bağlı, zengin değil ama kendi kendine yeten, kanaatkâr ve mutlu bir aileydik. Dedem ve ninem ailemizin ak saçlıları, tecrübe abideleri, zor zamanların kurtarıcıları, ailenin adeta kaskolarıydı.  

Günümüzde “Batı Batı” diye tutturup kendi değerlerimizden uzaklaştık. Bizi dünyaya getiren, yemeyip yediren ve üzerimize titreyen anne babalarımız yaşlanınca onları huzurevlerine gönderdik. Çekirdek aile olduk, geçmişle, yaşanmışlıkla ve tecrübe ile olan bağlarımızı kestik!!!.

Onlardan aldığımız tecrübeler için “bedeller”, nasihatler için “psikologlara paralar” ödemeye başladık. Çocuklarımıza zaman ayıramadık, onları kreşlere ve bakıcılara teslim ettik. En değerlilerimizi harcadık. Daha lüks evlerde, dört duvar arasında yapayalnız, huzursuz, sevgisiz kaldık. Duvarlar üzerimize üzerimize geldi. Bunaldık, bunaldık ama çözüm bulamadık. 

Geçmişle geleceğin köprüsü olan, uzmanlarınca uygulamalı eğitimler verilen “hayat fakültelerini” kapattık. Zengin olduk ama mutlu olamadık, kalabalık şehirlerde yapayalnız kaldık.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR