Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Devlet Kurumlarımız ve Anozognozi

Devlet Kurumlarımız ve Anozognozi

 

 

Meşhur bir türkü vardır: “insan kısım kısım yer damar damar” diye. Anozognozi denen hastalığı öğrendiğimde bu türkünün sözler geldi dolaştı zihnimde. İnsan çok karmaşık bir varlık. Henüz organlarımızın her birinin nasıl çalıştığına bile tam hâkim olabilmiş değiliz. Bunların en karmaşığı, en bilinmezi ise beynimiz. Anozognozi denen rahatsızlık da beyinle ilgili. Bu hastalıkta özellikle beynin sağ lobunda bir hasar oluşmasını takiben vücudun sol tarafı felç oluyormuş. Bu hastalığa duçar olanlardan sol elleriyle gerçekleştirecekleri basit bir fiziksel aktivite istenince –tabii olarak- bunu gerçekleştiremiyorlar. Ancak hayret verici olan nokta şu ki bu hastalar sol ellerinin felç olduğu gerçeğini de kabullenemiyorlar. Mesela böyle bir hastanın karşısına bir bardak koyup bunu sol elleriyle almasını istediğinizde, bunu yapamıyor ama neden yapamadığını da anlayamıyormuş. Tutup sağ eliyle verdiği bardağı neden sol eliyle alamadığı sorulduğunda, ya çok yorgun olduğu, ya da ne dediğinizi tam duyamadığı gibi mazeretler ileri sürüyormuş. Özetle bardağı sol eliyle veremeyişinin felçten kaynaklandığını fark edemiyormuş. Bu durum gösteriyor ki bu tür hastaların beyinlerinde gerçekleşen hasar, yalnızca felç olmalarına neden olmuyor, felç olduklarını fark etmelerine de engel oluyor.

Alev Alatlı’nın gündemimize soktuğu “Celbedilmiş Toplumsal Sözyitimi (induced social aphasia)” rahatsızlığı gibi “anozognozi” rahatsızlığının da sosyal bir karşılığını görmek mümkün. Bugün maalesef birçok müessesemiz felç olmuş vaziyette ama bu müesseselerimizin yöneticileri tıpkı anozognozi hastaları gibi bu felç durumunu anlamada ve kabul etmede sıkıntı yaşıyorlar. Kolunun çalışmadığını kabullenemeyen, inkâr eden felçli hasta misali, başında oldukları kurumların çalışmadığını kabullenemiyorlar.

Mesela adalet sistemimiz felç olmuş durumda. Mahkemelerimiz adalet üretemiyorlar. Milli eğitim sistemimiz felç olmuş durumda. Okullarımız çocuklarımızı eğitemiyorlar. İstihbarat müesseselerimiz felç olmuş durumda. Devlet nizamımızı ve halkımızı korumak için gerekli istihbaratı toplayamıyorlar. Afetlere müdahale için kurduğumuz yapılar felç olmuş durumda. Afet anlarında kendileri küçük birer afete dönüşüyorlar.

Ama gidin bu müesseselerin yöneticilerine sorun, size ufak tefek aksaklıklar yaşansa da yönettikleri kurumlarda hiçbir ciddi problemin olmadığını söyleyeceklerdir.

Bu yöneticilerin anozognozi hastalarından bir farkları yoktur.

Hastanın hastalığı inkârının en önemli neticesi, tedavinin mümkün olamamasıdır.

Eğer tedavi edilecek bir rahatsızlığınızın olduğunun farkında değilseniz doktora başvurmazsınız.

Ufak tefek zannettiğiniz ciddi problemlerinizi vitamin takviyesi ile aşabileceğiniz zannına kapılırsınız.

Bazı devlet kurumlarımızda tam da böyle bir manzara hâkim.

Bu kurumlarımızın yöneticilerine olumsuzlukların sebebini sorun, olumsuzlukların mevcudiyetini kabul etmedikleri gibi, önünüze sayısız mazeret süreceklerdir.

Onlara göre altmış kişinin hiçbir iş yapmadan oturduğu bilgi işlem dairesine beş mühendis daha lazımdır.

Onlara göre zaten güzel yürüyen adalet sistemi, hâkim, savcı sayısı arttırılabilse daha da iyi bir noktaya gelecektir.

Onlara göre öğretmenlere daha çok maaş verilse eğitimin zaten hiç de fena olmayan kalitesi iyice artacaktır.

Tedavinin ilk adımı hastanın hastalığını kabullenmesidir.

Bunu yapamadığımız müddetçe şifa bulmayı da bekleyemeyiz.

 

Twitter: @salihcenap

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR