Osman Doğan

Osman Doğan

Keşke demeyelim

Keşke demeyelim



Bugün günlerden Cumartesi, sorunları heybelerine biriktirenlerle,
sorunsuz bir dünyada yaşadığını sananların beyin fırtınası yaşadığı
günler geçiriyoruz.
Hükümet içerisinde dengelerin değişe bileceği, olmayan bir muhalefetin
rahatlığa sebep olacağını görüyor izliyoruz. Yeniden büyük Türkiye
hayalleri kurarken bizi karizmaya, bizi sevgiye, bizi şahşiyetli
duruşa iten Cumhurbaşkanı'nın yokluğunu hissediyoruz.
Sözlerin tutulması için sürekli bir algı yönetimi içinde olan
bireylerin alışık olmadığı bu tutum, toplum nezdinde güven duygusunu
sorgulayan bir hale dönüşmekte. Recep Tayyip Erdoğan dönemi Ak partisi
verilen bütün sözleri tuttuğu gibi, havada kalan hiç bir cümleye izin
vermedi. Bugün sözlerde oluşan iddiaların hayata geçmiyor olması
çıtası çok yüksek olan RTE dönemini bizlere aratmakta.
Sivil toplum örgütlerinin sürekli çalışanlar için rapor sunması ve bu
raporların halen yürürlüğe girmemesi, asli işi yapan kişilere verilen
kadro durumunun abartılıp herkesi kadrolu yapma çılgınlığı tıkanmış
bir noktada.
Turgut Özal bir dönem Kuzey Kıbrıs için siz çalışmayın biz size
bakarız demişti. Zaman'la Kıbrıs küçük bir memur ülkesi haline
gelirken, kot üretimi, narenciye üretimi gibi alanlarda büyük
başarıları olan Kıbrıs adeta budanmış, verimsiz çorak arazilere
dönüşmüştü. Yıllar sonra ' ben size balık yemesini değil, balık
tutmasını öğretiyorum' diyen RTE adeta Kıbrıs'ta ihtilal yapmış,
üretime odaklı bir ülke için kolları sıvamıştı. Resme bakıldığında
Kıbrıs için güzel bir ivme dense de, halkın uyuşmuş memur zihniyetini
üreten bireylere dönüştürme çabası büyük şikayetleri de beraberinde
getirmişti.
Bugün Kıbrıs'a giden su, üretim odaklı projeleri sadece seyreden halk,
haklı olarak biz buna alışkın değiliz demekte. Bir diğer komşumuz olan
Yunanistan aynı sorunlarla karşı karşıya kaldı ve biten bir ekonomiyle
AB kapılarında para dilenen bir hale geldi. Yunanistan'ın ekonomik
manada bitmesinin sebebi tüketim odaklı memur ülkesi olmasından
kaynaklıdır. Çalışmayan, üretmeyen bir devletin çırpınışlarını
izliyoruz.
Bugün budanmaya çalışılan Türkiye'yi Memur ülkesi haline getirme
ileride büyük sorunları da beraberinde getirecektir.700 bin çalışanın
hepsini devlet Memuru yapma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Özel
statülü çalışan ibaresinin ilerleyen yıllarda sivil toplumlar
tarafından başlıca talepler arasına alınacağı herkesin malülüdür.
Bugün ülke gündemini meşkül eden  ,şer odakların devlet tarafından
etkisizleştirilmesi Ümit verici olsa da, bazı alanlarda sıkışmaların
görüldüğü aşikar. Bugünlerde gündemin sürekli değiştiği, laiklik
tartışması gibi yeni anayasa çalışmalarının önünü tıkayan çıkışın
bizlere Zaman kaybettirdiği ortada. Devletin, sivil toplum
örgütlerinin yeni bir anayasa için heybesindeki taşları döküp bir masa
etrafında toplanmaktan korkmamaları gerekiyor. Olmayan muhalefet bu
konuda üzerine düşeni yapacak gibi görünmese de, milletin vekilinin
çözemediğini milletin çözmesi gerektiğini tekrar hatırlatmakta fayda
var. Bu ülke yeni bir anayasa ile daha ilerici, daha demokratik,
kalkınma odaklı, insan odaklı bir hale dönüşmeyi çoktan hak etti.
İlerleyen günlerin bize pişmanlık getirmemesi için, hasret duyduğumuz
günlere ulaşamama umarım bize keşke dedirtmez. Şurada ısrarla
belirtmeliyim ki beyin tahayyülümde Ak Partisiz bir Türkiye hayalim
asla olmaz. Bu ülkeyi bu günlere getiren Nasıl ki AkParti ise, bu
günlerden sonraki güzellikler yine Ak parti sayesinde olacaktır. Fakat
çıtası çok yüksek olan RTE dönemi ak partisi ile sonraki dönem ak
partisi karşılaştırmasına insan olarak kalkışmamamız için daha hassas
olunması gerektiği kanaatindeyim.
Ülkem adına dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR