Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Modernleşme Tarihimiz ve Sisifos’un Laneti – 3

Modernleşme Tarihimiz ve Sisifos’un Laneti – 3

Geri dönüp baktığımızda Tanzimat döneminin aydın bürokratlarının çok iyi yetişmiş, doğuyu ve batıyı bilen, hem doğudan hem batıdan birkaç lisana hâkim kimseler olduğunu görüyoruz. Ahmet Cevdet Paşa da o devrin nitelikli devlet adamları arasında parlayan yıldız bürokratlarından biridir. Medrese kökenlidir, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilir. Kadılık yapmıştır. Hukukçu, eğitimci, tarihçi, edip bir bilim adamıdır. Tabi böyle nitelikleri haiz birinin batılılaşmaya vereceği tepki, cahilane, avami bir tepki olmamıştır. Ahmet Cevdet Paşa özü korumak suretiyle biçimsel modernleşmeye muhalefet etmemiş, hatta öze taalluk etmedikçe biçimsel değişiklikleri teşvik etmiştir. Özü, yani kadim ilkeleri anlamak ve muhafaza etmek için bireysel aklı önemseyen, onu kollektif akıl karşısında “ezdirmeyen” bir tutum almıştır.

1865 yılında kurulan Yeni Osmanlılar Cemiyeti de Tanzimat modernleşmesine karşı oluşan tepkinin merkez üslerinden birisidir. Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Ali Sururi, Ebuzziya Tevfik gibi isimler kendi aralarında tam bir fikir birliği tutturamasalar da çeşitli cephelerden tepkilerini ortaya koyarlar.

Tanzimat modernleşmesine itiraz edenlerin anlaşamadıkları noktalar çoktur. Mesela Ahmet Cevdet Paşa devlet eliyle gerçekleşecek bir yenileşmenin peşindeyken Yeni Osmanlılar Cemiyetinin mensupları halk eksenli bir reformun gerekliliğini müdafaa ederler. Laiklik konusunda birbirleriyle anlaşamazlar. Mesela, Ziya Paşa ile Namık Kemal, din ve devlet işlerinin ayrılmasını doğru bulmaz. Rejim konusunda da görüşler farklı farklıdır. Ahmet Cevdet Paşa koyu bir monarşisttir. 

Bütün bu fikir ayrılıkları bir tarafa, İlber Ortaylı’nın deyimiyle “Abdülmecid Han gibi insan sarrafı bir genç hükümdar devrinde Türkiye İmparatorluğu’nun dâhi bürokratları Osmanlı mülkünün badireden kurtaracak reformları mektepli medreseli asker sivil bir arada yaparlar.”

Peki, bu tepkileri doğuran aşırı batılılaşma hareketlerini savunan kimse kalmamış mıdır? Elbette kalmıştır. O cephenin en öne çıkan siması da Şinasi’dir. İşin garibi Şinasi de, Mustafa Reşit Paşa’nın eğitim için Avrupa’ya gönderdiği kişilerden birisidir. Devlet eliyle başlatılan resmi batılılaşma sürecini hürriyetçi ve sivil sahada savunan bir isim olarak karşımıza çıkar.

Şinasi batılılaşmayı bir reform çabası olarak görmekten öte bir medeniyet değiştirme projesi gibi görür. Zihniyetten, dinden, gelenekten, hayat tarzına kadar ne varsa her şeyi değiştirmek gerektiğine inanır. Adeta Fransız aydınlanmacılığı ve laikliği esas alan yeni batı dinin misyoneri gibi bir tavır takınır.

Halkın “şuur” kazanmasıyla mümkün olan bir batılılaşmaya inandığı anlaşılan Şinasi’nin Agâh Bey ile beraber 1860 yılında ilk sivil Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”i çıkartmış olması tesadüf değildir. Edebiyatı halkı “uyandırmak” için bir araç olarak görür. Yayıncılık yapar. Montesquieu, Rousseau ve Hugo’nun önemli eserlerini basar. Gazeteciliği Şinasi’nin yanında başlayan Namık Kemal ve Ali Suavi’nin ondan koparak onun tam karşısındaki cephede yer almaları da ilginçtir.

19. asrın sonlarına doğru tarih sahnesine çıktıkları halde adları bu önemli aydınlarla beraber anılması gereken üç önemli düşünürümüz Sait Halim Paşa, Prens Sabahattin ve Ziya Gökalp’tir.

Sait Halim Paşa’nın Ahmet Cevdet Paşa çizgisini 20. Asra taşıyan bir isim olduğu söylenebilir. Islahcı ve sosyal evrimci bir perspektiften modernleşmeyi, Batı hayranlığına, Frenkleşme yahut alafrangalaşmaya indirgeyen anlayışla şiddetle mücadele eder. Ona göre Osmanlı’nın Batılılaşma sorunu aynı zamanda “aydın ve yönetici sorunu”dur.

Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin Türk sosyolojisinin iki kurucu ismi kabul edilir.

1860’larda Ahmet Cevdet Paşa – Şinasi kutupları arasındaki karşıtlığın özellikle iktisat ve ideal devlet anlayışı konusunda bir benzerini 20. Asrın başlarından itibaren Gökalp – Prens Sabahattin kutupları arasında görürüz.

Prens Sabahattin bireyi esas alan bir toplum görüşünün ve Anglo-Sakson tarzı bir liberalizmin savunucusu olmuş, zamanın ilerisinde sayılabilecek değerlendirmelerle, özellikle iktisat sahasında ciddi bir zihinsel dönüşüm önermiştir. Le Play’in öğrencilerinden ve Science Social dergisinin yöneticiliğini yapan Edmond Demolins’ten etkilenmiştir. Zihni özellikle iki temel kavram üzerinde durur “adem-i merkeziyet” ve “teşebbüs-ü şahsi”.

Ziya Gökalp -düşünce hayatında zikzaklar görülse de- toplumcu, kamucu bir anlayışta karar kılar. Durkheim’dan çok etkilendiği görülmektedir. Ahlak, din, estetik kuralları ve idealler gibi sübjektif ve “hissi” değerleri kendi ortaya attığı “hars” kavramı altında toplarken, bilim, sağlık, ekonomi, bayındırlık, teknoloji gibi “aklî” konuları “medeniyet” başlığı altında inceler. Uluslaşma ve Türkçülük konularında ortaya koyduğu fikirler yeni kurulacak cumhuriyetin de ideolojisini temellendirecektir.

19. asır, şuursuzca Batılılaşma/modernleşme karşısında Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük ideolojilerinin birbirleriyle yarıştığı bir asır olmuştur. Siyaseti, ideolojiyi ve toplum mühendisliğini değil de ekonomiyi ve bireyi önceleyen liberal görüşler, dehşetli bir ideolojiler savaşının cereyan ettiği bu zamanda kendilerine pek de yer bulamamışlardır.

Bugün siyasete baktığımızda, kabaca İslamcı, Batıcı ve Türkçü olarak tavsif edebileceğimiz üç ana partiyi hemen tespit edebiliyoruz. 19. Asırda başlayan mücadelenin bugüne uzayan uçları gayet aşikâr görünüyor. Ne yazık ki bundan yaklaşık yüz elli sene evvel başlayan gayet nitelikli, alt yapısı sağlam, entelektüel tartışmaların ve acı tecrübelerin üzerine çoktan görkemli fikir sarayları inşa etmiş olmamız gerekirken elimizde başımızı sokabileceğimiz kulübeler bile bulunmuyor.

Sisfos’un kayası sürekli aşağı yuvarlanıyor ve biz maalesef taş üzerine taş koyamıyor, her şeye her an yeniden ve baştan başlıyoruz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR