Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

Sayıştay kadar başınıza taş düşsün

Sayıştay kadar başınıza taş düşsün

Twitter’da Sayıştay’la ilgili bir karalama kampanyasına rastladım. Sayıştay Başkanı ve birtakım kişilerin yer aldığı fotoğraf karesinde vay efendim niye arka planda Atatürk’ün değil de padişahın fotoğrafı varmışmış… Bir ton küfür, hakaret, aşağılama gırla…
Sayıştay deyince aklıma gelen tek bir isim var: O da Fethullahçı Terör Örgütü ile Sivil Mücadele Platformumuzun bayraktarlarından İbrahim Çetin... Bilenler bilir, bünyesinde on binlerce vatan sevdalısını barındıran platformumuz, cesur hukuki girişimleriyle ABD’den Çin’e Almanya’dan Rusya’ya kadar adını duyurdu, hatta şöhret sahibi oldu.

Adlarımız CIA’in, MOSSAD’ın, BND’nin infaz listelerine yazıldı. İşte böylesine hukuk yoğunluklu faaliyet gösteren platformumuzun hukuk işlerini beş para almadan gönüllü yürüten bir isimdir İbrahim Çetin. 
Gel gelelim bizim Sayıştay meselesine. İşin aslını öğrenebilmek için hâliyle Sayıştay’daki dostumuz İbrahim Çetin’i aradım, durumu anlattım, “işin özü nedir” diye sordum.
Ne mübarek bir tevafuk ki o da mesai bitmesine rağmen işten çıkmamış, mevzubahis twitin ve altına yapılan yorumların imajını alıyormuş. Aydınlatma bağlamında aynen şunları aktardı:
Bilgi Sistemleri Denetim ve Kontrol Birliği (ISACA) adlı kuruluşun İstanbul Şubesi Başkanı Funda ÇETİNTAŞ ve yöneticilerinden oluşan bir heyet 26 Eylül 2018 Çarşamba günü Sayıştay’ı ziyaret etmiş. Sayıştay Başkanı, adı geçen hanımefendiyi, bazı meslek mensupları ile birlikte kurumun şeref salonunda ağırlamış, işbirliği imkanlarını değerlendirmiş.

Görüşme sonunda hatıra fotoğrafları çekilmiş ve kamuda şeffaflık ilkesinin öncüsü olan Sayıştay, gayet doğaldır ki bu fotoğrafları kurumun web sitesinde kamuoyu ile paylaşılmış.
Ve bütün tantana da bu fotoğrafların yayınlanmasıyla patlamış. Fotoğraf karesinin arka planında padişah portresi ve yanlarında Osmanlıca levhalar asılı diye malum bir kesim, mal bulmuş mağribi gibi başlamış çemkirmeye. Yummuşlar gözlerini, açmışlar şer fışkıran, cerahat akan, pislik kokan ağızlarını…


Ey millet, söz konusu salon her şeyden önce bir makam odası değil, bir toplantı salonudur! Kaldı ki odanın tamamını gösteren bir fotoğraf da yok. Hâl böyleyken nedir, niyedir sizdeki bu peşin hükümler, önyargılar? Kafanız mı güzel? Az için az! Türkiye’de hiçbir devlet dairesinin duvarları, boydan boya Atatürk resimleriyle kaplı değildir. Duvar dediğin zımbırtıda takvim de olur, tablo da olur, saat de olur, Atatürk portresi de olur; ama hepsinin ayrı bir yeri olur! O padişah portresi ve Osmanlıca levhaların hikmeti nedir diye sorarsanız… Hah işte adam olun, böyle düzgün cümle kurun. Yoksa öyle kuru hamasetle, acınası bir cehaletle hiçbir işin aslını öğrenemezsiniz.

El Cevap: Sayıştay, Osmanlı’dan kalma bir kurum. Kuruluş yılı 1862. Altını çiziyorum 1862. Cumhuriyet’in ilan yılı 1923. Latin alfabesinin kabul yılı 1928. Şapşallar, budalalar, zır cahiller için tekrar söylüyorum: Sayıştay’ın kuruluşu 1862, Cumhuriyet’in kuruluşu 1923, Latin alfabesinin kabulü 1928… Tamam mı? Bu arada 1862, hem 1923’den hem de 1928’den küçük bir pozitif tam sayı. Hamdolsun ki Sayıştay’a çamur atan kuş beyinlilerin beyni kadar küçük değil! 
İşte böyle köklü bir geçmişi olan Sayıştay’ın kurucusu da hâliyle o devrin hükümdarı olan Sultan Abdülaziz’dir. 30 Zilkade 1278 (29 Mayıs 1862) tarihli arz tezkeresi ile filizlenen Sayıştay’ın ilk adı da zaten Divan-ı Muhasebattır.

Divan-ı Muhasebatın adı, bizim gezi zekalılara ağır gelir diye 21 Mayıs 1970 tarihli 832 sayılı Kanunla Sayıştay olmuş. İşbu yazıya konu mevzubahis twitin altındaki yorumlarda “Sayıştay ne sayıyor, kendini mi sayıyor” tarzında ebleh ifadeler var. O yorum sahipleri bilsinler ki Sayıştay onların ecdadının kırdığı fındıkları değil; vatandaşın ödediği verginin mevzuata ve vicdana uygun harcanıp harcanmadığını sayıyor (denetliyor). Bu arada sene 1862, nereden baksan 156 yıl yapıyor, dile kolay. Sayıştay’a dil uzatanların ecdadı bile görmemiştir o tarihleri, hey yavrum hey…
Devam edeyim, işte böylesine köklü bir kurum olan Sayıştay’ın pek tabidir ki Osmanlı dönemine uzanan geçmişi, yerleşmiş kurum kültürü, teamülleri, hafızası, birikimi var.

Sayıştay’ın müzesi bile var. Ama gezi zekalı vatan hainlerinin yakıp yıktığı devlet mallarından müteşekkil açık hava müzeleri gibi değil. Bildiğin tarih müzesi. Sonra o gezi zekalılar tutturmuş, vay efendim arkada niye Atatürk portresi değil de padişah resmi varmış? Bre gafil embesil, Sayıştay’daki Atatürk portrelerinin sayısı, senin beynindeki hücrelerinin sayısından katbekat fazladır. Sayıştay’da her odada en az bir Atatürk portresi var. Sen hangi kesin bilgiyle, hangi şümullü delille koskoca bir camiayı zan altından bırakıp lağım kokan ağzınla iğrenç hakaretler yağdırıyorsun? 156 Yıllık geçmişe sahip anlı şanlı bir kurumun bir duvarında Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) yazan Osmanlıca tarihi bir levha olması seni niye rahatsız ediyor? Hazımsız mısınız? Yoksa bunlar hep müzmin iktidarsızlığın sonucu mu?


Velhasılıkelam gerçekler apaçık buradayken, iflah olmaz iktidarsızlar da ordayken sözü çok uzatmaya gerek yok. Sayıştay bundan sonra nasıl bir hukuki süreç işletecek diye değerli dostumuza sordum. Yine net bir cevap aldım:
“Sayıştay itle köpekle muhatap olmaz; adama bakar adam mı diye, lafa bakar laf mı diye!”
Nokta! Ancak benim bildiğim İbrahim Çetin, hele ki mevzubahis twitin imajlarını arşivlerken

denk geldiğim İbrahim Çetin, öyle ya da böyle mutlaka birilerinin canını yakacaktır. Ve biz de yanındayız 1 Nitekim gündemimizi hep İncirlik’teki haçlı askerleriyle, ABD’deki siyonist mahfillerle, Almanya’daki firari vatan hainleriyle, Brunson’la mrunsonla meşgul edecek değiliz. Arada böyle maydonozlar da olsun ki biz de nefeslenelim, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR