Osman Doğan

Osman Doğan

Silahla Çökertemeyenler Diyanetle Çökertmeye Çalışıyorlar

Silahla Çökertemeyenler Diyanetle Çökertmeye Çalışıyorlar

Ak Parti öncesi devletten herkes korkardı. İnsanlar polislerden çekinir, asker kendi başına büyük bir korku imparatorluğuydu. Kendi evlatlarımızı devletimizin üniformaları altında görmek psikolojik bir baskıyla denkti. Askeri okulları kazanan her bir birey, bizden kopup, yabancılaşıyor korkusu vardı.

Türkiye’de ekonomik refah sadece askeri vesayette vardı belki ama bunun bedelleri de ağırdı. Ekonomi sürekli geriye gidiyor, sürekli dışardan borç alınıyor, bunun karşılığında da kendi mihrakları tarafından ülke de kaos oluşturulmak isteniyordu. Büyük bir küresel oyun, devletin ana damarlarına kadar uzanmış, mayası sağlam olan devlet can çekişiyor ama bir türlü ölmüyor, öldürülmüyordu.

Devletin uğraş verdiği, ama ne bitmesi için mücadele ettiği, ne de bitmemesi için engel olduğu bir süreç yaşanıyor, ülke de öldürülmeler, dağdan gelen ateş çemberi sürekli genişliyordu. Bir batılı için ülkenin Adana’dan sonrası kendisinin değil, Bir doğulu için de Kayseri den sonrası kendisinin değildi. Kısaca büyük bir haritanın parçalanmış insancıklarıydık biz. Tarihin derinliklerinden gelen bir olma, kardeş olma durumları tarih kitaplarına hapsedilmiş, ona da dönemin milli eğitimi okunması gereken yere kadar izin veriyordu. Ülke silahla dengede tutulmaya çalışılıyor, dengenin kontrolü de kürde asker yapıyor, Türklere de PKK yapıyor algısı angaje edilmek isteniyordu.

Peki esas suçlu kimdi? Bu ülkede kim kimleri ne kadar kullandı. Her dönemin bir ulusal lideri vardı belki ama, her dönemin şer kaynağı neden hiçbir zaman değişmedi. Yapılanlar neden hep birilerine mal edilip üstü kapatıldı.

Adnan Mendereslere itibar kazandıranlar, onu ülkenin kurtarıcıları ilan edenler başlangıç noktasının tam tersi karar alıp onu itibarsızlaştırmayı, onu milletin gözünde düşürmeyi sonuç olarak belirliyordu?

Turgut Özal’ın sempatisini kullanıp halkın adamı yapan, memura çiftçiye gereken değeri veriyor algısı oluşturup sonuca yaklaştıklarında ona suikastlar, ölümler hazırlanıyordu. Bu ülkede her zaman bir lider oluşturulmak istendi, bu liderlerin başlangıç noktaları çok hızlı, sonları ise hep hüsranla sonuçlandı.

Bir adım daha geriye gidersek, Atatürk’ün başlangıcı ve sonu arasında da zıt bir kutuplaşma söz konusu değil miydi? O büyük bir liderdi ama son cümleleri ‘beni Türk hekimlerine emanet edin’ değil miydi? O güne kadar Avrupa’dan getirilen hekimlerin paşaya ne yaptıkları halen sırrını korumuyor mu? Bazı medya organlarında Atatürk’ü istemeyenlerin kurdukları oyun geçmiş günlerde haberleştirilmiş, yapılan haber birilerini rahatsız etmiş olmalı ki, yalanlanmış, bir çeşit kurgu denerek üstü kapatılmıştır.

Tekrar konumuza dönelim, Bu ülkede sempatik bir lider olan Turgut Özal halen açıklanamayan bir sebepten ölmüştür. Bu öldürülmenin farklı ilim metotlarıyla açıklama gerektirdiği de aşikârdır.

Kaosa sürüklenen eski Türkiye üzerinde deney yapan Japonya bu ülke bu ekonomi ile neden hala yıkılmıyor sorusuyla beyinleri meşgul ediyor. Büyük bir Pazar olan Türkiye için farklı stratejiler geliştirilmek isteniyordu.

İkinci oyun…

Ülke güçlenecek, büyük bir Pazar oluşturulacak, Ortadoğu’da Avrupa’ya bağlı ikinci bir üst kurulacak. Halk ekonomik manada refaha kavuşacak Türk halkı soru işaretlerine mahal vermeyecek şekilde Eski Türkiye korkusuyla yeniden şekillendirilecektir. Bunun için halkın içinde olan, halk tarafından sevilen bir lider tespit edilecektir.

Buraya kadar kurulan senaryo tutmuştur. Fakat lider seçiminde halkın içinden gelen lideri tam okuyamama, iyi analiz edememe söz konusudur.

Eski Türkiye’ye karşı duran, yenilikçi bir üslupla yapılanın yanlış olduğunu haykıran lideri bulmuşlardır ama bu lideri ikna edebilecekler midir? Zaman ilerlerken Türkiye’de bir şeylerin değişeceğine olan inancı tam olan bu lider o günlerde bir şiir yüzünden mahkum edilmiş, esaret zindanlarında ‘‘mehmedim baba katiliyle baban bir safta şiirini okumaktadır’’

Gün gelecek zindandan mehmede okunan mektup anlam bulacak

‘‘Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!

Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmedim, sevinin, başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin, eve dönsek de!

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’’ mısraları hayat bulacak ülkenin kurgucularına fırsat vermeden sineyi halka dayayan bu lider Türkiye’nin yeni ve güçlü lideri olacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR